Üniversiteye Rektör mü A.Ş.’ne CEO’mu seçiliyor?-IV CEM TERZİ

Bilginin kamusal mülkiyeti neden önemli?

Bilgi çağı olarak adlandırılan 21. yüzyılda infeksiyon hastalıklarından (mikrobik hastalıklardan) olan ölümlere bakalım: 2001 yılında 14.7 milyon ölüm infeksiyon nedeniyle oldu (toplam ölümlerin %26'sı). AIDS+Tüberküloz+Sıtma : 5.6 milyon ölüme, İshal+Solunum yolu infeksiyonları : 5.8 milyon ölüme yol açtı. Bunların büyük çoğunluğu yoksul ülkelerde gerçekleşti.

Sağlık alanında yıllık araştırma geliştirme (ar-ge) harcamaları(kamu+özel sektör) yalnızca %10'u dünyadaki temel sağlık sorunlarının %90'ı için kullanılmaktadır. Bir başka deyişle ar-ge'ye harcanan paranın %90'ı yaygın olan asıl sağlık sorunlarını çözümü içim kullanılmamaktadır. Endrüstri ar-ge harcamalarını milyarlarca insanı ilgilendiren sağlık sorunlarına değil kendileri için kar getirecek alanlara yapmaktadırlar. "Global Forum for Health Research" isimli kuruluş, sağlık alanında ar-ge için yapılan harcamaların küresel düzeyde toplamını zaten yetersiz bulmaktadır (Global Forum for Health Research 2004). 2001 yılında sağlık alanında ar-ge'ye 105.4 milyon ABD Doları harcanmıştır. Bunun yaklaşık %56'sı özel sektör yatırımıdır. Bu %56'lık payın hemen tamamı kar ("private-for-profit sector") yönelimlidir Yoksul ülkelerde kamu sektörünün araştırma geliştirme için yaptığı harcama %2.4 kadar düşük bir orandır. İlaç şirketleri karlı bir alan olarak görmedikleri, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde yaygın olan infeksiyöz hastalıklara karşı neredeyse hiçbir araştırma geliştirme etkinliği yürütmemektedir. 1975-1997 yılları arasında ruhsatlandırılan yeni 1223 yeni ilacın yalnızca 13'ü (%1) spesifik olarak tropikal hastalıklara karşı geliştirilmiş ilaçlardır .

Tüm dünyada HIV taşıyıcısı ve AIDS'lilerin %95'ten fazlası gelişmekte olan ülkelerde bulunmakta ve %99'u tedaviye ulaşamamaktadır. İlaçların kullanıma sunulmasının üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen 10 gebe kadından yalnızca biri tedavi alabilmektedir. Tedaviye erişim, küresel pandemi HIV/AIDS mücadelesinde büyük bir sorundur.

AIDS ilaçları üzerinden yaşanan 'patent savaşları' bazı gerçeklerin daha iyi algılanmasına yol açmıştır: Özel ilaç endüstrisinin birincil önceliği kardır. Bu yaklaşım dünya çapında AIDS gibi bir sağlık felaketinde bile değişmemektedir. İlaç endüstrisinin ar-ge etkinliklerini öncelikli sağlık sorunlarından çok 'kar' beklentisi yönlendirmektedir. Dolayısıyla, aşı da dahil olmak üzere HIV/AIDS mücadelesinde araştırma geliştirme inisiyatifi özel sektöre bırakılmış ve başarısız olunmuştur. HIV/AIDS için dünya çapında ve kamu finansmanıyla yürütülecek bir ar-ge etkinliğinin şart olduğu gerçeği dillendirilmeye başlanmıştır nihayet! (www.oxfam.org).

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) aracılığı ile dayatılan patent hakkı (fikri mülkiyet hakları) sözleşmeleri ile gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerin gereksinimleri arasında çıkar çatışması vardır. Bu çatışmada DTÖ, çok uluslu şirketlerin yanında yer almaktadır.

ABD'de kellik sorununu çözmek için yapılan yıllık harcama, Afrika'da bir yılda AIDS için harcanan paranın yarısı kadardır. ABD'de kozmetik ürünler için yılda 8 milyar ABD Doları harcanmaktadır. Bu rakam dünya nüfusunun tümünün temel eğitim görmesi için gereken yıllık harcamadan yaklaşık 2 milyar ABD Doları daha fazladır. Avrupa'da dondurma için yılda 11 milyar ABD Doları harcanmaktadır. Bu rakam bütün dünyanın temiz su ve kanalizasyon gereksinimini karşılamak için gereken yıllık harcamadan daha fazladır. ABD ve Avrupa'da kedi-köpek gibi ev hayvanlarının mama harcamaları yılda yaklaşık 17 milyar ABD Dolarıdır. Bu rakam, dünyada yaşayan herkesin temel sağlık ve beslenme gereksinimleri için gereken yıllık ek harcama tutarından yaklaşık 4 milyar dolar daha fazladır (The New York Times, 27.9.1998).

Toplum sağlığı açısından küreselleşmenin neoliberal ekonomik programı başlı başına bir tehlikedir.

Bireyci, rekabetçi bilgi üretimi yerine kolektif bilimsel üretim bilginin özel mülkiyeti yerine de kamusal mülkiyeti esas olmalıdır.

Aksi takdirde, insanlık hastalıkları yok etmeye/önlemeye yol açacak araştırmaları finanse edemeyecek ya da geliştirilen ilaçlar çok pahalı olduğundan onlara erişemeyecektir.

Bilginin kamusal mülkiyeti yaşamsal önem taşımaktadır.

Bu nedenle bilginin üretim merkezlerinin üniversitelerin kamusal mülkiyeti de yaşamsal önem taşımaktadır.