Paralı Eğitim I

Dünya uygulamalarına bakıldığında paralı yükseköğretim anlayışı, merkez kapitalist ve perifer ülkelerde, son 20 yılda üniversitelerin özelleştirilmesi ile birlikte yürütülmüştür. Bu konuda en çarpıcı ve irdelenmesi gereken ülkelerden biri Şili'dir. Piyasa temelli dönüşüm programı, Şili'de yükseköğretim kurumlarının % 97'sini özel üniversite haline gelmiş ve öğrencilerin %71'i kısa sürede bu kurumlara kaymıştır. Merkez kapitalist ülkelerde de benzer bir eğilim olduğunu görüyoruz. Ancak, bu ülkelerde yükseköğretim okullaşma oranı uzun yıllardır çok yüksektir. Başka bir deyişle pek çok varsıl ülkede yüksek okul çağındaki gençlerin büyük bir çoğunluğu yükseköğretim hizmetinden yararlanabilmektedir. Perifer ülkelerde durum tam tersidir. Yüksek okul çağına gelmiş gençlerin bu olanağa kavuşması temel bir hedef olma özelliğini korumaktadır.

Örneğin, ülkemizde her yıl 1,5 milyon genç üniversite seçme sınavlarına girmekte, ancak 400 bin kişi üniversiteye kayıt yaptırabilmektedir. Türkiye yükseköğretim okullaşma oranı %25'dir. Bu oran ile OECD ülkeleri arasında son sıradadır. Yükseköğretim okullaşma oranı oran gelişmiş ülkelerde %66'dır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu yükseköğretimde düşük okullaşma oranıdır. Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler düzeyinde okullaşma oranı sağlamaları ancak ve ancak devlet eliyle ve parasız yüksek eğitim anlayışıyla gerçekleşebilir.

Paralı yükseköğretim anlayışının temel öğelerinden biri, üniversite eğitimini paralı hale getirirken bir burs sitemi ile öğrencilerin destekleneceği vaadidir. Böylelikle toplumun aslında bir hak olan parasız eğitimden vazgeçmesinin önü açılabilmektedir. Parası olmayana devletin burs vermesi bir temel hakkı yitirmek demektir aslında.

Öte yandan paranın üniversite yerine öğrenciye burs olarak verilmesi, özel üniversitelerin teşvik edilmesi ve kamu üniversitelerinin ticarileşmesi amacını gütmektedir. Bu tip bir burs sistemi, devlet üniversitelerini iyileştirmek ve kalitesini yükseltmek için yapılması gereken yatırım yerine, eğitimin özelleştirilmesini desteklemek ve üniversiteler arasındaki rekabeti artırmak amacıyla uygulanmaktadır. Şili'de aynen böyle olmuştur.

Neoliberal anlayış, özel girişimin yani vakıf üniversitelerinin (özel üniversiteler) önünü açmaya yöneliktir. Öğrenci tüketici konumuna (burslu öğrenci) dönüşmektedir. Öğrenci tercihi üzerinden üniversiteler bir yarışa sürüklenmektedir.

Paralı yükseköğretim görüşü Türkiye için yeni değildir, yakın geçmişe bakıldığında bu yolun taşlarının döşendiği görülecektir. Devlet tarafından finanse edilen yükseköğretim kurumları, Özal döneminden itibaren piyasa ile tanışmaya zorlanmıştır. Üniversiteye işletme kültürünün yerleşmesini sağlamak amacıyla ilk yapılan bütçelerini kısmak olmuştur. Üniversitelerin döner sermaye gelirleri oluşturması ve giderek bununla ayakta kalmaları istenmiştir. Üniversiteler devlet eliyle ticari işletmelere dönüştürülmüştür. Pek çok örnek vermek olanaklıdır: İkinci öğretim programları, paralı yaz okulları, sertifika programları, tezsiz yüksek lisans uygulamaları gibi... Öğrencilere başlangıçta sembolik ücretler gibi konan harç paraları zaman içinde yükselmiştir.

Görüyoruz ki paralı yükseköğretim, neoliberalizmin piyasa temelli dönüşümün bir parçası olarak pek çok ülkede ve Türkiye'de son 20-30 yıldır uygulanmaya çalışılmaktadır. Neoliberal dönüşümden zarar gören toplumsal sınıf yani yoksul halk kesimleri yükseköğretimin paralı hale getirilmesinden en çok zarar görecek kesim olacaktır. Toplumun önüne bir burs sitemi ile konulan ve yoksul öğrencilere yükseköğretim olanağı gibi sunulan bu neoliberal politika karşısında dikkatli olunmak zorundadır.

Eğitim herkesin bir hak olarak parasız yararlanabileceği bir kamu hizmeti olmak zorundadır. Eğitim bir vatandaşlık hakkıdır. Eğitim bir kamu hizmetidir. Eğitim parasız olmalıdır.

Asıl yapılması gereken kamu gelirlerinden yükseköğretime aktarılan payın artırılmasıdır. Yükseköğretimin kalitesini belirleyen öğrenci başına düşen harcama miktarıdır. OECD ülkelerinde ortalama 12 bin dolar olan yükseköğretimde öğrenci başına harcama, Türkiye'de 4 bin dolar'dır. Türkiye'nin yükseköğretim için gerekli kaynağı vardır ve bu kaynak vergi reformu ile zenginleşecek genel bütçededir. Bu önerme geçerli, değerli ve inatçı bir önermedir. Bundan geri adım atıldığında hiçbir dönüşüm emekçilerin lehine sonuçlanmaz.

Görüldüğü gibi paralı yükseköğretim tartışması genel ve asıl bağlama kilitlenmektedir: Sosyal adalet ve sosyal eşitlik.

Bu nedenle tartıştığımız sorun çok önemlidir.

Zaten ciddi bir gelir dağılımı eşitsizliği olan ve yoksul işçi, köylü çocuklarının yeterince eğitim olanağı elde edemediği bir ülkede, var olan eşitsizliği derinleştirecek hiçbir öneri kabul edilemez.

Yoksul öğrencilere burs vererek yükseköğretime kamusal nitelik kazandırmak olanaklı değildir.

Kamusal hizmet yurttaşın devletinden hak statüsünde aldığı bir hizmettir. Burs ise hakkı olan yurttaşı bir ihtiyaç sahibine dönüştürmektedir. İhtiyacı olan devletten yardım talep edecek ve bu yardım burs adı altında yapılacaktır!

Kamusal hizmeti hak biçiminde alan yurttaşlık statüsü ile burs olarak yardım alan muhtaç kişi statüsü tamamen farklıdır.

Yurttaş eşit ve özgür yaşama hakkı toplumsal sözleşme ile garanti altında olan kişidir. Eşit ve özgür yaşama hakkını kazanmak ya da kaybetmemek için mücadele etmek yurttaşın görevi ve toplumsallığın dayanağıdır.

Oysa toplumsal sözleşme zihniyeti "her şeyin bir karşılığı vardır" anlayışı ile tamamen değiştiğinde artık içinde yaşadığınız toplum ve toplumsal ilişkiler değişecektir.

Eğitim hakkına ulaşmak için devletten borç almak zorunda kalan kişinin artık toplumsal aidiyet ilişkisi kurması zordur...