Şık’ın basılmamış kitabının liberaller üzerinde düşündürdükleri

1980 sonrası dönemi hatırlatan faşizan uygulamalar Şık’ın basılmamış kitabının toplatılmasıyla doruk noktasına ulaştı. Ergenekon davasını fırsat bilerek birçok akademisyenin, yazarın, gazetecinin hiçbir ciddi gerekçe göstermeden hapsi boylaması şimdiye kadar liberal aydınlar, tarikatçılar ve AKP’lilerin ilgisini çekmedi. Çünkü şimdiye kadar tutuklananlar onlara göre derin devletin bir parçasıdır. Bazılarının çok kesin kanatları olmasa da, toplanan deliller arasında bulunan kitaplar, makaleler, gazete yazıları onların darbeci, derin devletçi olduklarını göstermektedir. Asıl mesele Türkiye’de demokratikleşmeyi sağlamak gerektiğine göre, bu dava devletin içine yuvalanmış karanlık güçleri ortaya çıkaracağına inanıldığı için dava liberal, AKP, tarikatçı aydınlar tarafından sahiplenilmekte ve desteklenilmektedir. Bu kesim Ergenekon davasının içeriğinin ötesinde sürecini de olumlamaktadır. Yani onlara göre, Türkiye kamuoyuna mal olmuş yazar, çizerlerin sadece derin devlet bağlantıları üzerinde ciddi şüpheleri yoktur, aynı zamanda bu kişilerin tutuklu kalmalarının gerektiğine inanmaktadırlar, çünkü tersi durumda kaçabileceklerinden ciddi kuşku duymaktadırlar. Bu nedenle bu kişilerin Silivri’de zorla ikamet edilmeleri, orada tecrit edilmeleri bu demokrat liberal aydınları hiç ilgilendirmemektedir. Her zaman için dava sürecini ve uygulamaları desteklemişlerdir. Tutuklamalar ve tecritlerin savunulur olması, demokrat aydınların eleştirdikleri derin devletin yerine kurulmakta olan başka derin devlete duydukları sempati ile anlatılabilir. Yoksa tüm bu anti-demokratik süreçleri demokrat olduğu varsayılan aydınların görmezlikten gelmesinin başka nasıl bir izahı olabilir? Tam böyle düşünürken birden Şener ve Şık’ın tutuklanmaları, ama özellikle Şık’ın bastırmayı düşündüğü kitabının toplatılması bu cenahın tepkisini çekmiştir. Tepki çekmeye başlayınca her şey birbirine karışmış ve kördüğüm olmuştur.

Nasıl bir kördüğüm? Birincisi Şık’ın basılmamış kitabının başına gelenler, yani yayınevine, gazeteye baskınlar, nüshaların toplanıp, imha edilmesi herkesin tepkisini çekmiştir. Burada bir mesele yoktur. Herkes bu konuda hemfikirdir. Ama kafa karışıklığı şu soruyla başlamaktadır. Demokrat aydınlarımızın cevaplamasını istenilen soru şudur. Eğer Şık’ın kitabı basılmış olsaydı ve tıpkı Avcı gibi Şık’ta kitabından dolayı Ergenekon soruşturmasına uğrayıp tutuklansaydı, Şık’ı aynı aydınlar aynı şekilde savunacak mıydılar? Yani konu sadece kitabın basılmadan evvel toplanılması mıdır, yoksa kitabın içeriğinin Ergenekon davası ile bir ilgisinin olmaması mıdır? Eğer ikincisi ise, liberal aydınlarımız bu karara nasıl vardılar acaba? Diyorlar ki bu kitap’ta derin devlet ile ilgili hiçbir bağlantı yok. Peki, tutuklanıp yıllarca hapiste olanların kitaplarında derin devlet ile nasıl bir bağlantı var? Varsa hangileri? Bu sorulara cevap verebiliyorlar mı? Bu konuya en şaşıranlar şimdiye kadar dost bildikleri AKP’li, tarikatçı aydınlar olmuştur. Onlar da aynen bu soruları onlara soruyorlar. Ne oldu? Ne değişti de Şık’ın kitabından bu kadar eminsiniz? Savcıların söylediklerinin tersine onun diğerlerinden farklı olarak masum olduğundan, Ergenekoncu olmadığından nasıl bu kadar eminsiniz? Oysa AKP’li tarikatçı yazarlara, gazetecilere göre eskiden olduğu gibi polis tutanakları, savcının iddianameleri bir kişinin suçlu olması için yeterli olmalıdır. Oysa şimdi liberaller nedeni belirsiz oyunbozanlık ediyorlar. Oldu mu şimdi? Olmadı tabii. Oysa Şık’ın kitabı üzerindeki iddialar derin devlet, darbeciler tarafından yazdırıldığı üzerinedir. Şık’ın kitabından eski Savcı Öz Şık’ın Ergenekon bağlantılarını tespit etmiştir. Onun içinde kaçabileceği kuşkusuyla diğerleri gibi tutuklanıp cezaevine konulmuştur. Demokrat aydınlarımız Şık’ın Ergenekon ile bağlantısının olmadığını nasıl ispatlıyorlar? Belgeleri var mı? “Ya el insaf her şey apaçık ortada” diyorlar değil mi? Ergenekon sürecinde bu lafı onlar hariç herkesten, çok sık duymuştuk ve duymaktayız. Ama şimdi liberaller neden Şık’ın Ergenekoncu olmadığına inanıyorlar? Bilindik el insafın dışında kanıtları var mı? Tarikatçı yazar, çizerlerle bu satırları yazanında aynı soruyu bu zatlara sormaktadır. Cevabını da çok merak etmektedir.

Tüm bu soru cevaplardan ne sonuç çıkartabiliriz. İlk olarak Ergenekon davasını hala desteklediğini Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli bir ivme kazandırdığını iddia edenlerin iyice sıkıştığını göstermektedir. Çünkü Şık örneğindeki tepkileri, Ergenekon davası süresince takındıkları katı tavırları açıklamalarını zorlaştırmaktadır. Bu zorlamalar davaya bakışlarının temelinden sarsmaktadır. Şık’ın kitabına sansür uygulanması bardağı taşıran son damla olmuştur ve bu durum bu cenahın turtasızlıklarını ortaya sermiştir. İkincisi, Ergenekon davası içinde derin devletle bağlantısı olanların oranı bu son tutuklamalarla iyice azınlığa düşmüştür. Bu savı liberaller hiçbir zaman benimsememişlerdi. Ama son Şık olayı Ergenekon davasından yargılananılar arasında masumlarında olabileceğini onlara göstermiş oldu. “Senin masumun, benim masumum” açmazı içine düşmek olmayacağına göre, Ergenekon’u ne pahasına olursa olsun savunabilmek tavrı onlar için daha da zorlaşmıştır. Üçüncüsü aynı aydınların Ergenekon davasını önemseyen tutumlarını sürdürmeleri hızlı bir şekilde yükselen faşizan uygulamaları da olumlamalarına yol açmaktadır. Daha önce referandum’da “yetmez ama evet” tavırlarının olumsuz sonuçlarını tek tek almaya başladıkları sırada bir de üstüne Şık olayı ve Ergenekon davasına düşen kara leke işlerini pek kolaylaştırmamışa benziyor. Aynı onlar gibi biz de soruyoruz, nerede faili meçhul cinayetler?, köy basmalar?, topraktan çıkan cesetler?, Hrant cinayeti ve diğer cinayetler? Ama bu soruların cevabı çoktan belliydi. Devlet kendi derin devletini hiç açığa çıkarır mı? Yapıyı kendi içinde kullanır. Neden? Çünkü eskisinin olduğu gibi yeni Cumhuriyetinde kendi düşmanları olacaktır. Onlara karşı kullanmak üzere o yapıyı değiştirecek ama bozmayacaktır. Bugünkü gelişmeler bunu çoktan göstermiştir. Sonuçsuz dört sene süren bir dava olur mu? Liberallerin AKP’yi hangi akıl fikirle desteklediklerini şimdi kendilerine sormalıyız. Siyasi iktidarın gittikçe artan faşizan uygulamalarına rağmen liberallerin televizyonlarda Ergenekon davasının Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok önemli olduğunu söyledikleri vakit sadece gülüyorum.