Çocuklar şeker de yiyebilsinler

Sağa sola bakarken UNİCEF’in 2000 yılında çocuklar üzerine yazmış olduğu çalışma gözümüze takıldı. Tam olarak “A qui profite le crime?” adında çocukların cinsel sömürüsünü anlatan bir anket çalışması. Kitapta çocuklara yönelik cinsel sömürü örnek olayları mağdur çocukların birebir anlatımlarından yola çıkarak gözler önüne serilmiş. Tüm bu olaylardan da istatistikî tahminler yapılmış. Buradan yola çıkarak kendi kendimize peki Türkiye’de durum nasıl diye sorduk. TUİK verilerinde “Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk İstatistikleri”ne baktık. Kişisel beyana göre tutulan hane halkları anketlerine göre 2000’li yıllarda gittikçe yükselen “mutluluk” istatistiklerinin tersine, güvenlik birimleri kayıtlarına göre tutulan çocuk mağduriyetleri verilerinde yine aynı yıllarda büyük artışlar görülmektedir. İki konudan da dilimiz döndüğünce bahsetmeye çalışacağız.

Rapora göre dünya’da çocukların cinsel anlamda sömürüsünde Tayland başta gelmektedir. Bu ülkede 90’lı yılların ikinci yarısında fuhuş sektöründe çalışanların üçte biri çocukmuş. Yine aynı yıllarda ülkenin Gayrisafi Yurtiçi Hâsılasının %10 ile 14’ü bu sektörde çalışanlar sağlıyormuş. Filipinlerde bu sektörde çalışan çocukların sayısı 20 bin’den 100 bin’e çıktığı tahmin ediliyormuş. Çocukların bu sektörde çalıştırılmasının nedenlerine gelince tabii ki başta fakirlik var. Fakat aynı zamanda tüketebilme isteği var. Bunun yanında fuhuş sektörü birçok ülkede turizmin de yan kolu olmuş durumda. İki sektörde birbirini beslemekteymiş. Bu hizmetlerden yararlanan yabancıların aldıkları faydalara gelince: ilk olarak kendi ülkesinde olmamasından dolayı yediği “haltların” tanıdıkları tarafından görülüp duyulmamasıymış. Yani daha az utanıyorlarmış. İkincisi seks turizminin doğal olduğu bir ülkede, bilmediği bir kültürden gelen gençlerin kendisine sunmuş olduğu fuhuş hizmeti, yabancının vicdanen biraz daha rahatlatmasına neden olurmuş. Çünkü orada kısa süreli kalıyormuş ve gittiğinde her şeyi unutacakmış. Yaşananlar orada kalacak ve kendisiyle evine gelmeyecekmiş. Bu bir insan olamaz herhalde olsa olsa homoeconomicus olur. Üçüncüsü küresel ekonomiye dâhil olan fakir ülkelerde tüketebilme isteği, gençleri bu sektöre itmekteymiş. Dolayısıyla fuhuş arzı bol ve fiyatı ucuzdur. Dördüncü faydası çocukla cinsel ilişkiye giren “herifin”, cinsel hastalık kapma olasılığının az oluşuymuş. Bu da bu hizmetten yararlanan kişinin alacağı faydalardan birisidir. İğrenç bir konunun piyasa mantığı içerisinde anlatımı herhalde böyle olsa gerek. Yine raporun muhtelif sayfalarından devam edelim. Litvanya’da mesela fuhuş sektöründe çalışanların %20 ile %50’si reşit olmayanlardan oluşmaktaymış. Bu kesimde 10 ile 12 yaşında ki kızların bir bölümü pornografik filmlerde kullanılıyormuş. Fakat asıl önemli nokta ise bu çocukların büyük bir kısmı ailelerinden haberli olarak bu sektörde çalışıyormuş. Özellikle Hindistan, Myanmar, Nepal, Pakistan ve Tayland’da fakir aileler bankalara borçlarını ödeyemediklerinden bu yola sapıyorlarmış. ABD’de yapılan bir ankette internette dolaşan 5 çocuktan biri cinsel tacize uğruyormuş. Özellikle Tayland’da bu sektör ülkenin sadece şehirlerinin değil köylerinin gelişmesi açısından önemli bir durumdaymış. Çünkü her yıl fuhuş sektöründen şehirlerden köye 300 milyon dolar transfer gerçekleşiyormuş. Müslüman Pakistan’da her 3 saatte bir, ya bir çocuk ya bir kadın tecavüze uğruyormuş. Peki ya oğlan çocukları? O konuda ise öne çıkan ülkeler ve tahmini veriler şunlarmış: Sri-Lanka’da sayıları 20 ile 30 bin arası oğlan çocuğu bu sektörde çalışıyormuş. Dominik Cumhuriyetinde en büyüğü 13 yaşında “Sanky Punky”ler turistlerin otellerde cinsel hizmet sunarlarmış. Aynı durum Haiti’de geçerliymiş ve özellikle ABD’den gelen pedofil “oğlancı” turistlerin gözde mekânıymış.

Fuhuş sektörüne dâhil olan çocukların bir bölümü de kaçırılan veya kandırılan çocuklar. Bunlar ailelerinden çok uzakta bir yerde onları kaçıranların kölesi olarak yaşıyorlar. Çoğu kaçak ve kimlikleri, pasaportları ya yok ya da onları kaçıranların elinde. İtalya’da mesela ülkeye kaçak yollardan giren göçmenler arasında fuhuş pazarı çok gelişmiş durumdaymış. Bu piyasayı İtalyan mafyası yönetmekteymiş. Çocuklar ise bu durumu mecburen kabullenmek zorunda kalıyorlarmış. Yoksa tekrar kaçtıkları ülkeye geri gönderileceklerini biliyorlarmış. Hani piyasa diliyle konuşursak “alan razı satan razı”. Ne kadar iğrenç bir tanımlama oldu değil mi? Avrupa’da çocuk fuhuş sektörünün en fazla gelişmiş olduğu ülkeler Arnavutluk, Moldavya, savaş esnasında Bosna gözüküyor. Tüm bu ülkelerin ortak özellikleri fakir oluşlarıdır.

Peki, Türkiye’de durum nasıldır? Tabii bütün bu yukarıdaki veriler hep tahmin üzerinden yapılan çalışmalar. Çünkü bu konuda sağlıklı veri bulmak herkesin bildiği gibi güçtür. Özellikle çocuklar başlarına gelen bu durumları, yaşadıkları travmaları paylaşmıyorlar. Bunun nedeni ise ya tehdit altında oldukları için korkuyorlar, ya yaşadıkları zaman sonra sıradanlaşıyor ve kabulleniyorlar, ya da özellikle erkek çocuklar, gurularına yediremedikleri için söyleyemiyorlar. Bir de tabii bu iğrenç sektörde çok para döndüğünden herkes için cazip hale geliyor. Cinsel sömürü objesi olan çocuklar ailelerine para kazandırıyor. Bu para olmazsa küresel tüketim bağımlılığı nasıl sürdürülecek? I-Phone’un yeni modelini kim taksitle alacak? Tekrar konumuza dönersek eğer, Türkiye için bu verileri nasıl temin edebiliriz diye düşünürken gözümüze başta da söylediğimiz üzere TUİK’in “Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk İstatistikleri” gözümüze çarptı. Geliş nedenine ve yaş grubuna göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklara baktık. Sonra TUİK’in güvenlik ve çocuk tanımlara bakalım dedik. Güvenlik birimi emniyet ve Jandarmadan oluşmaktaymış. Çocuk tanımı ise daha erken yaşta ergen olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişi çocuk sayılırmış. TUİK çocukları 11 yaşından küçük, 11-14 ve 15-17 yaş olarak üç gruba ayırmış. Tabii kız-erkek ayrımı var. Geliş nedenleri itibarıyla da tam 15 kalem var. Bir yere varmak istediğim için sabrınıza sığınarak bunları saymaya çalışacağım, bunlar: suça sürüklenme, kabahat işleme, terk, evden kaçma, buluntu, kayıp, MAĞDUR, madde kullanımı, sokakta çalışma, sokakta yaşama, kanunsuz çalışma, bilgisine başvurma, okula gönderilmeme, kurumdan kaçma ve diğer sebepler. Tüm bu nedenlerin biri hariç hepsi çocuğun yakalanarak getirilmesi sonrası isnat edilen suçları kapsamaktadır. Tek bir tanesi hariç, o da büyük harfle yazılmış olan mağduriyet. Burada çocuk kendisi güvenlik birimlerine gelip “mağdur” olduğunu iddia ediyor, şikâyette bulunuyor. Mağdur olmanın TUİK’deki tanımı ise şöyle: “Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin herhangi birinin işlenişinden maddi veya manevi olarak zarara uğramış çocuk”. Tabii mağduriyet sebepleri farklı farklı olabilir. Ebeveynin attığı bir tokatta çocuğu manevi yönden mağdur hale getirebilir. Veya yukarıda ki bağlantıları da içine alabilir. Bilmiyoruz yalnız bu verilerden ne anlıyoruz? 11’den küçük 17 yaşa kadar olan çocukların Güvenlik birimlerine gelerek “mağdurum”, “mutsuzum”, “şikâyetim var” demesi bizim için yeterlidir.

Böylece sadece mağdur çocuk sayısına baktık. Aşağıdaki Tablo 1’den görüleceği üzere 2008’den bu yana üç ayrı çocuk kategorisinde de mağdur çocuk sayısı artmış. Mesela 11 yaş ve daha küçüğü mağdur çocuk sayısı 2008’de 14 bin iken, 2012’de 35 bin’e çıkmış. Yani 4 sene içinde çocuk mağduriyeti 2012 yılında 2008 yılına göre %144 artmış. Aynı şekilde 11-14 yaş arasında yer alan mağdur çocukların sayısı yine aynı yıllar içerisinde 10 bin’den 26 bin’e çıkmış. Bu da aşağı yukarı %159’luk bir artışa tekabül ediyor. Bu kategoride kız çocukların mağduriyeti %200 artarken, erkek çocukların %130 artış göstermiş. Son olarak 2008 yılında 19 bin 15-17 yaş arasındaki çocuk mağdurmuş, bu sayı 2012’de 50 bin’e çıkmış. Bu son kategoride artış ise yine 2008 yılına göre %150 olmuş.

Peki yukarıda affınıza sığınarak saydığım çocukların güvenlik birimine geliş nedenleri olarak saydığımız 15 tane neden arasında mağdurluk nedeni, 2012 yılı için 11 yaş küçük kızlarda diğer nedenler arasında ki payı tam %88. Küçük oğlanlarda %75. Erkeklerde yaş büyüdükçe bu oran çok hızlı bir şekilde düşüyor. Mesela 15-17 yaş arasındaki çocuklarda mağdur olan erkeklerin sayısı diğer sebeplere göre oranı %25’e düşüyor. Kızlarda ise yine 2012 yılı için mağduriyet %60 ile birinci neden olarak kalmaktadır (bkz: Tablo 2).

Yukarıdaki tablodan 2008’den günümüze çocukların gittikçe daha fazla güvenlik birimlerine gidip “mağdur” olduklarını söylediklerini anlıyoruz. Mağdurluk kaleminin dışında kalan diğer kalemler ise, ailelerin ve gençlerin çaresizlikten yaptığı kanunsuz fiilleri kapsıyor. Çocuklar manevi değerlerimizi koruduğunu söyleyen AKP iktidarında gün geçtikçe “manen ve madden zarara uğradıklarını bas bas bağırıyor. Nazım’ın dediği gibi “çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler”. Ama bu düzende olmuyor, olamıyor. Homoeconomicus fayda, arz-talep dengesi istiyor, bizler ise insanca, eşitçe, dürüstçe yaşamayı istiyoruz. Dürüst insana karşı gerzek homoeconomicus.