Berkin ve çocuk

Burak “Berkin” Gürbüz

15 yaşında bir çocuğun 300 güne yakın bir süre komada kaldıktan sonra ölmesi karşısında Erdoğan’ın bırakın ailesine başsağlığı dilemesini, çocuğu terörist ilan edip, ailesini seçmenlerine yuhalatmasını hayretler içinde izledik. Daha önce de Berkin’in cenazesine katılanları terörist ilan etmiş ve bu kişiler zamanı gelince hesap verecek diye de tehdit etmişti. Yeni çıkan teyp’lerden anladığımız kadarıyla İçişleri bakanının Gezi’ye karşı bu kadar sert davranmaması gerektiği üzerine olan uyarılarını dinlememiş. Tersine daha fazla kışkırtma yapmak suretiyle olayları tırmandırma yönüne meyletmiş. Her şeyden önce sağlıklı düşünen bir insanın bu tavırları kabul etmesi mümkün değildir. Solu, sosyalizmi her şeyden vazgeçtik insan olan insana yapılan bu zulümleri, provokasyonları kabullenemez. Berkin polisin aşırı şiddet kullanmasıyla öldü. Başbakan bu ölümleri seyretti hatta onayladı. Dolayısıyla Berkin’in annesinin “oğlum ölmedi, Başbakan öldürdü” sözünü doğrularcasına Erdoğan dünkü mitinginde cevap verdi: “evet teröristti”.

Artık burada bir kez daha sözün bittiği yer.

Şimdi o zaman biz ne diyelim bugün? Bu yazıyı nasıl akıl sağlığımızı ve soğukkanlılığımızı koruyarak tamamlayalım? Onun için bugün 2008-2012 yılları arası toplumsal olaylar suçu ile emniyet birimlerine getirilen çocukların durumuna değineceğiz. AKP’nin İslami muhafazakâr iktidarı boyunca çocukların her türlü mağduriyetlerinin sayısı kat be kat artmaktadır. Aşağıdaki verileri yine TUİK’den aldık. İlk olarak 2008-2012 yılları arası “toplumsal olaylar suçu” isnat edilerek Güvenlik birimlerine getirilen çocuk (11’den küçük – 17 yaş arası) sayısı 2008’de 705 kişi iken 2011 yılında %45 artarak 1027 kişi olmuştur. 2012 yılında ise 965 çocuğa düşmüştür. Bu iki yıl içinde “toplumsal olaylar suçunu işlediği” isnat edilen çocuk sayısında düşüşün en önemli faktörlerinden biri, 11 yaş ve küçüklerde yukarıdaki isnat edilen suçun azalmış olmasıdır. Bir başka değişle toplumsal olaylara karışmakla suçlanıp güvenlik birimlerine getirilen 11 yaştan küçük çocuklarda!!! 2011 ve 2012 yılları arası bir azalma olmuştur. 2012 yılında sadece 8 tane 11 yaşından küçük çocuk güvenlik birimlerine teslim edilmiş, bu sayı 2011 yılında 25 iken 2008 yılında 20 çocuk olmuştur. Bebeleri sosyal olaylara karıştı diye güvenlik birimlerine getiren bir milletiz diyebilir miyiz? Herhalde diyebiliriz.
Grafik 1: Toplumsal olaylara karışmak suçuyla güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı

11-14 ve 15-17 yaş arasında çocuklara baktığımızda 2008 yılından günümüze daha fazla çocuk sosyal olaylara karıştı suçlamasıyla güvenlik birimlerine teslim edilmektedir. Mesela 15-17 yaş arasında ki artış oranı %54 dür. 11-14 yaş grubunda ise yine aynı yıllar arası (2008-12) %4 daha fazla çocuk sosyal olaylara karışma suçuyla güvenlik birimlerine teslim edilmiştir.

Toplumsal olaylara karıştığı için güvenlik birimlerine teslim edilen çocuklarda artış oranını nasıl okuyacağız? Evet, belki isnat edilen suçlar arasında toplumsal olaylara karışma “suçu!” son sıralarda gelse bile, oranının son 5 yılda artmış olması, siyasal otoritenin gittikçe daha fazla çocuklardan korktuğunu göstermektedir. Ya da başka bir değişle, siyasal erk, muhalif çocukları kendi otoritesine yönelik daha fazla tehlike olarak görmektedir.
Evet, Berkin’de, Ali İsmail, Ethem’de ve diğerlerinde olduğu gibi. Bu sözlerimizi bir yere bağlayabilir miyiz? Zannedersem, evet. Daha önce ki çocuklar üzerine yazdığımız yazıları hatırlayalım. Yine son 5 yılda mağdur olduklarını iddia edip güvenlik birimlerine başvuran çocuklarda toplam artış oranı %153!!!, ve bu oran kızlarda %184!!!... Diğer şikayetlerin yanında mağdurluk iddiası payı 2008 yılında %55 iken 2012 yılında %66 olmuş. Yani her üç kızdan ikisi mağdur olduklarından dolayı güvenlik birimlerine başvuruyorlar.

İslamcı muhafazakâr bir partinin son 5 yılda çocukları hallerinden hiç memnun değil. Bu bir kere daha dini temeller üzerine kurulan toplumsal düzenlerin “biat” etmeyen “en zayıfı” yok saydığını göstermektedir. AKP iktidarında en zayıf “ona muhalefet edendir”, İslami geleneklerini sorgulayan çocuklar, gençlerdir, yine İslami toplumsal düzeni kabul etmeyen kadınlardır. Geleneksel toplum yapıları biat kültürü üzerine kurulmuştur. Biat etmeyen en zayıf halklar Türkiye’de olduğu gibi ayıklanır. Yine söz dinlemezse Berkin’de ve nicelerinde olduğu gibi “yok edilir”. Çocuklar eleştirilerini en saf bir şekilde dile getirenlerdir. Yetişkine göre en korumasız olanlarıdır. Onun için geleneksel ve ilkel toplumlarda en fazla onlar tepki çekerler ya dayakla yola girerler ya da “yok edilirler”.

Toplumun “en zayıf halkaları” olan emekçilere, çocuklara, emekçi gençlere, kızlara, emekçi kadınlara ilkel, geleneksel toplumlar ve kapitalist üretim biçimi farklı yollarla kendilerine “biat” etmelerini istemiştir ve isterler. Tarihte onlarla mücadele etmek emekçilere daha fazla özgürlük ve eşitlik verebilmek sosyalistlerin işi olmuştur. Bundan sonra belki de sosyalistlerin amacı emekçilere “daha fazla” değil, “tam” özgürlük ve “tam” eşitlik sağlamak olmalıdır. Bugün Türkiye’de Berkin için milyonlarca insanın ayaklanması bir kişinin bile bırakın ölmesini, burnunun kanamasını istemeyenlerin sayısının çoğaldığını gösterir. Bu umut vericidir. Faşizmin her türlü örneklerini sergilemekte kararlı olan bugünkü AKP iktidarı artık geçmişe nazaran daha fazla duyarlı kitlelere her istediğini yaptırmakta zorlanacaktır. Hele çocuklar karşısında iyice zorlanacaktır.