Korteksia Yolculuğu III: R

Orhan Gencebay’ın “Hatasız Kul Olmaz” şarkısı gök kubbenin ne kadar dışına ulaşabiliyor bilinmez ama QCW75’in galaksisine ulaşmadığı kesin. Hatasından dolayı belki ilk defa galaksi önünde zor duruma düştü. Bu da başından beri gönülsüz olduğu şu acayip gezendeki görevi yüzünden geldi.

Dünyada sıradan iki kişiden (kasabadaki garson ve kafede piyano çalan kadın) elde ettiği verilerin insanlar arasındaki sinir sisteminde yapısal farklılığın tahmin edilenden çok daha faza olduğuna işaret ettiğini bildirip, bu ön bulgu eşliğinde yöntemin tekrar gözden geçirilmesini önermişti galaksiye. Gelen yanıt kısaydı. Saptanan farklılık yapısal değil fonksiyoneldi. Zaten kendisi de her iki insan örneğinde yaklaşık aynı sayıda nöron saptamıştı. Sinaptik (hücresel bağlantı) aktivite farklılıklarını ise yanlış yorumlamıştı QCW75. Verilerden birisi, garson boş boş bakarken elde edilmişti. Diğeriyse kayıt alınırken bir iş yapıyordu, piyano çalıyordu. Farkın kaynağı buydu. Bu kadar basit bir noktayı nasıl fark edemediğini düşündü uzun uzun. Galaksiler arası yolculuk.. Daha önce de yaptı. İşe bir türlü kendini verememe... Mazeret olamazdı.

Ancak galaksi gene de bir yöntem değişikliğine gitti. Çevreye bu kadar bağımlı bir sistem incelenecekse eğer mutlaka çevreyle beraber kayıt almak gerekiyordu. Doğrusu buydu. İnsanda ve o sürede çevrede olup biten değişiklikler beraber analiz edilmeliydi sistemi anlamak için. Bu nedenle ikinci bir görevli daha göndermeye karar verildi dünyaya. Genelde olduğu gibi buna da QCW75-R adı verildi, kısaca R deniyordu bu yardımcılara. Tıpkı Amerikan polisiyelerinde olduğu gibi hoşuna gitmedi bu iş. ”İki kişi ne yapar bu tuhaf yerde” diye mırıldanarak R ile buluşmaya gidiyordu.

Tam o sırada sokağın başından silah sesleri geldi. “Banka soyuldu, tutun bırakmayın” diye bağırıyordu resmi giysili, şişman adam. Soyguncu önünden jet hızıyla geçerken öyle kaldı. Kısa bir süre sonra üst sokaktan silah sesleri geldi. Oraya gittiğinde soyguncuyu cansız, yüz üstü yere uzanmış şekilde gördü. Başında toplanan kalabalığın arasından R’ i seçti, yanına yaklaştı.

-Kayıt alabilseydik iyi olurdu ama yüzüstü yatıyor.
-Sistem güncellendi biliyorsun artık gözlerine bakmak gerekli değil inceleme için dedi, R.
-E bu adam ölü ama, hem olaya ait kayıt yok.

Vazgeçtiler kayıttan. Sonra:

-Sen araştır bakalım neymiş şu banka. Soygunu biliyoruz, öğrendik ama bankayı bilmiyoruz, dedi QCW75.
-Ben biliyorum diye atıldı öteki, suç ve insan eşleştirmesinde ön sıradaki sözcüklerden birisi banka
-Neymiş peki ?
-Banka insanların paralarını depoladıkları, biriktirdikleri yerin adı. Eskiden beri bunlar biriktiriyor hırsızlar soyuyor.
-E koruyamıyorlar mı ?
-Ne kadar korusalar da bir yolunu buluyorlar suçu gerçekleştirmenin.

Sonra ama bu bankalar da temiz pabuç değil hani diye ekledi:

-Temiz pabuç?
-Bu insanlara ait bir deyim dedi öteki bilgiççe, insana ait literatüre hakim olduğunu gösterme isteğiyle. Yani bankalar da yasal, silahsız soygun yapıyor
-Yasal soygun?
-Şimdi mekanizma karışık ama basitçe şöyle: banka sadece borç almıyor borç da veriyor. Hem de kendisinde olmayan parayı borç olarak veriyor ve geri alırken fazlasıyla tahsil ediyor bu borcu. Buna da faiz diyorlar
-Kendisinde var olmayan parayı borç veriliyor, fazlasıyla da tahsil ediliyor.... Ne biçim bir mantık bu ?

İşte şöyle demiş bir dünyalı:
“Bir banka açmanın yanında bir banka soymak nedir ki ?”*

Kafası iyice karıştı QCW75’in.

-Banka açmak da mı suç?
-Yok, dedi öteki, anlam çarpıştırması yapıyor şair burada.
-Anlam çarpıştırması? Şair?

İşim var benim bununla diye söylenerek hızla uzaklaştı...

* Bertolt Brecht, Üc Kuruşluk Opera.