Gericilerin saati

Belma Nur Kartal'ın “Gericilerin saati” başlıklı yazısı 1 Nisan 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

İleri alındı dün gece… Gün ışığından daha çok yararlanmak için bir saat ileri gittik. 27 Ekim’de de geri gidecekmişiz. Bir ileri- bir geri! Tarihin akışı binlerce saat geriye alınırken memlekette, bir saatin lafını edecek değiliz elbette… Ama, hızla geriye giderken ‘ileri saat uygulaması’ insanın zoruna gidiyor.

Enerji Bakanı, tasarruf çok olsun diye “Sürekli yaz saati yapalım” diyormuş bir süredir ama bakanlar kurulunda belli ki diğerlerini ikna edememiş. “AB uygulamaları, ihracat pazarları, uluslararası finans sistemlerine uyum” meselesi söz konusu olunca, ikna edilmesi zor olmamıştır Enerji Bakanının…

İleri saat, tarihte ilk kez 1784’te uygulanmış. “Erken yatıp erken kalkmak, kişiyi sağlıklı, zengin ve akıllı yapar” sözünün sahibi Amerikalı Benjamin Franklin, Fransa’da elçiyken Paris halkının mum israfını önlemek, gün ışığından daha çok yararlandırmak için imzasız bir mektup yayımlamış. Franklin mektubunda panjurlara vergi, mumlara karne yazmış insanlar da gün ışırken kilise çanları ve top ateşiyle uyandırılsın, demiş.

Bir de Yeni Zelandalı bir böcekbilimci var. Vardiyalı bir işte çalışan Hudson, böcek toplamaya vakit bulamayınca 1895’te bir bildiriyle yaz saati önermiş. Ama, uygulamak Almanya’ya nasip olmuş, I. Dünya Savaşı’nda kömürden tasarruf için uygulama başlatılmış. Bizde ise ilk kez 1940’ta resmen uygulanmış, sonra ne olduysa 16 yıl ara verilmiş. 1972’den bugüne ise bir saat ileri- bir saat geri gidip geliyoruz.

Eskiler anımsar “Aç-kapa, aç-kapa! Artema… Ben bunu hep yapıyorum” diye bir musluk reklamı vardı. Bu muslukçular da Artema reklamı gibi yıllardır bir açıp bir kapatıyor bunu hep yapıyor! Açıyorlar seviniyorsunuz, bir de bakmışsınız hop kapatmışlar! İyi bir şey yaptıklarına inandığınız an, aslında zokayı yuttuğunuz an oluyor!

Açılım dedikleri bütün ‘süreç’lerin bu musluk reklamından bir farkı olmadığını görmek için açıp kapattıklarına bakın yeter. Aç İmam Hatibi- kapa başını! Aç AVM’yi- kapa tiyatroyu! Aç ihaleyi- kapa trilyonları! Aç ramazan çadırını- kapa fabrikaları! Aç piyasayı- kapa iş cinayetlerini! Aç adaleti- kapa yargısız hukuksuz infazları! Aç davaları- kapa cezaevine! Aç hortumu- kapa gözünü! Aç sınırı- kapa komşuya saldırıyı! Aç savaşı- kapa barışı! Aç barışı- kapa savaşı! Aç demokrasiyi- kapa faşizmi! Aç karnım- kapa çeneni!

Rampaların ustasıyım, açılımın hastasıyım! Ali Baba ve 40 Haramiler masalı gibi… “Açıl susam açıl” deyin, gerisine karışmayın. Açılın Alevi, Kürt, Laz, Ermeni, Türk… Her boydan, her soydan açılın kıyıdan açılabildiğiniz kadar… Yeter ki, hepiniz bir olup “Kahrolsun düzeniniz yaşasın işçi ve emekçilerin kurtuluş savaşı! ” demeyin.

Memleket dalgalandı, açılım güzel algılandı. Açılın, kulaç atın o kapkara sularda bekliyor sizi efendilerimiz… Yüzün sırtüstü, kurbağalama, serbest, kelebek… Yüzün yüzün, açılın! Can simidiniz de hoca efendiden ta Pensilvanya’ya kadar yolunuz var! Bu fırtınalı havada yorulur da boğulursanız ama sorumluluk bize ait değil! Kıyıya dönemezseniz, karşı kıyıdaki Özgürlük Heykelini de göremezseniz “Elhamdülillah Müslüman sosyalist”siniz ya, dua edip salavat getirin!

İslam birliği dururken “Türk-Kürt Cihangir’de” buluşacak değildi ya! MİT’e, CIA’ya, Obama’ya, NATO’ya, Gülen’e selam edip gözlerinden öpün. Ha, sosyalist dostlarınıza da söyleyin, “Kürtler bizi satıyor” deyip size gücenmesin gücenip de pişmiş aşa su katmasınlar. Açılımımız yürek zoru, Allah’ım provokasyondan koru!

Ah şu barış sürecimiz! Ölenler mi?.. Ölenler dövüşerek öldüler, güneşe gömüldüler. Ölüler de sussun şimdi, diriler de… Kapasın herkes çenesini! Provokatörler sizi… Roboski’de ölen çocukların anaları da sussun. Egemen kardeşinizi duymadınız mı “Orada hayatını kaybeden 34 kişiden çok daha önemli bir süreç yaşanıyor şu anda.”

Sürecimin pabuçları!.. Yeni bir süreci tartıştığımız bugünlerde savaş uçaklarının parçaladığı insanlar için özür dileyecekmişiz. Kürtçe hutbe, Kürtçe vaaz neyinize yetmiyor? Gericiymişiz gerici olsak saatleri ileri alır mıyız?

“bir umuttur zaman / bir müphemdir zaman / ilerledikçe gerileyen/ hep yeniden başlayan /etmezseniz saatlerinizi ayar / sizin de hayatınız kayar”