C1 Kadınlar Koğuşu

Siz hiç eti yanmış bir kadın gördünüz mü? Sessiz çığlıklarıyla bakarken o güzel gözleriyle yüzünüze, bedenini kundaklayanları gördünüz mü bir kadının gözlerinde? Yakamadıkları gözlerine bakıp yakamadıkları sözlerini dinlediniz mi?..

Gazi Sahnesi’nin önünde, birazdan başlayacak paneli bekliyoruz. Aziz’i görüyorum yanına gittiğimde, karşısında oturan sırtı dönük kadınla tanıştırıyor beni, “Öğretmen arkadaşım, aynı okulda çalışmıştık, şimdi emekli oldu” diyor. “Yaşamdan ve mücadeleden emekli olmadık ya Aziz” derken kadına yöneliyor gözlerim… “Hacer Arıkan” diyor Aziz… İçim donuyor sanki o an… Saçlarımdan, Karadenizli burnumdan, ağzımdan, ellerimden utanıyorum. Hoş geldin diyebiliyorum sadece, hoş geldin… İçimde Nazım’ın şiiri… “Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, yorulmuşsundur…”

Ve sonra salona geçiyoruz. Aziz yanımda, panelistlerden biri de o… “Dönemin siyasi tutsağı” olarak… 78’liler Derneği’nin düzenlediği panelde yerini alıyor Hacer’le birlikte… Cezaevinde bulunan ya da aranan 54 Wernicke-Korsakoff hastasından olup da AİHM'e başvuran hükümlülerin hakkında tutuklama kararı kaldırılanlardan biri olarak, Bayrampaşa katliamını yaşayan tutsaklardan biri olarak… “Acı, umut, öfke, katliam, feda vardı ama galip gelen bir şey vardı: Umut!... Maltada arkadaşlarla halay çektik, ilk halayda afalladılar, sonra gaz bombalarıyla saldırdılar, hedef gözeterek vurdular arkadaşlarımızı… Önce ölülerimizi, sonra yaralılarımızı verdik, alınlarına isimlerini yazıp sloganlarla uğurladık. Sonra F Tipi yolculuğumuz başladı” sözleriyle katliamı anlatıyor. “Havalandırmada büyük bir kafes vardı. Renk renk güvercinler vardı ve o saldırıda bir tek güvercin ölmemişti, bu mesajdı sanki bize… “ diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:” İnsan kadar değerli hiçbir şey yoktur, insana değer katan da yaşam biçimidir. “

Hacer Arıkan alıyor sözü… “Ölümü değil yaşamı çok sevdiğimiz için bu yolu seçtik. O gün ağabeyim Erol Arıkan’la kadınlar koğuşunda görüş yaptık. Abim Ümraniye katliamını yaşayıp gelmişti Bayrampaşa’ya… Operasyon olacağını anlatıyordu. Şiddetli olacak, buna hazır ol diyordu. Operasyonda kadınlar koğuşuna saldırı olabileceğine inanmadığımı görüyordu. İnanmak istemiyordum. Bir saat sonra heyet cezaevinden çıktı, koğuşuma döndüm ve yattım. Kalktım, ateş seslerini duydum ve abim öldü dedim. Tavanlar delinirken biz camları kırdık nefes almak için.. Tam çıkarken bir madde bırakıldı, yatak tutuştu. Yanıyoruz diye seslendim. Müdahale edilsin diye umut ettim. Ama, müdahale yerine gaz bombalarına maruz kaldık. Ben arkadaşımın eridiğini gördüm. Yardım edeyim derken kalçama bomba isabet etti, düştüm ve bir daha kalkamadım. Ölüm hoş geldin sefa geldin dedim. Koğuştan en son çıkarılan bendim. Bir daha girilemedi o koğuşa... 6 arkadaşımın öldüğünü biliyordum. Gündüz 12.00’de yaşadık bu olayı… Biz yakıldıktan 4,5 saat sonra etrafımız sarıldı. Önce Bayrampaşa’ya, sonra Haseki ve Cerrahpaşa hastanelerine götürüldüm.”

Hacer bunları anlatırken göz göze geliyoruz, sunumu bitinceye dek gözlerini benden ayırmadan anlatmaya devam ediyor, gözyaşlarımı içime akıta akıta dinliyorum o güzel kadını… Sanki panelde değil de iki kadının dertleşmesi gibi Hacer anlatıyor, ben ağlıyorum. “Kendime ilk geldiğimde annem geldi aklıma… Bir anne, evladının yanık bedenine dayanamazdı. Biz kendimizi yakmadık, bombalarla yakıldık. Bir abim ölüm orucundaydı, diğerinin de saldırıda vurulduğunu düşünüyordum ve ben de ölebilirdim. Bir anababa için üç evladının da ölüsünü almanın acısını düşünüyordum. Yarım insan da olsam aklımı koruyacağım, aklımı korumalıyım ve yaşamalıyım bu sözü verdim kendime… Cerrahpaşa’da üç ay kaldım, ne ailem bana ne ben onlara ulaşabildim. Giysi istemişler ailemden benim için, ailem o gün öğrendi yaşadığımı… Oysa giysi giyecek halde değildim bedenimdeki yanıklardan…

İlk görüşleri beni, dört ay sonraydı. Beş dakika açık görüş, yarım saat de kapalı görüş hakkı vardı. Açık görüş istemedim, telörgülerden uzaktan gördü annem beni… Yüzü ve bedeni sargılar içindeki kızına seslendi: ‘Kızım!.. Hiç üzülme o televizyonda gördüğün estetikli kokana kadınlar var ya, estetik yaptırırız biz de sana yavrum…’ Bir de şunu sordu: ‘Kaşların duruyor mu?’ Kaşlarımı sordum geri döndüğümde… Yoklardı. Sadece kaşlarım değil, ellerim, yüzüm ve bedenimin birçok yeri yanmış durumdaydı. Ve ben on yıldır defalarca ameliyat oldum. Hiçbir şey eskisi gibi bir daha olmasa da ben ameliyatlarıma ve tedavime devam edeceğim.

Gerçeklik gizlenemez. 10 yıl sonra katliamı, vahşeti konuşabiliyoruz. Şiddet uygulayarak teslim almak istediler bizi. En son üniversiteli öğrencilere yaptıkları gibi… Şu anda en demokratik hakkını bile kullanamıyorsun. Ben yaşıyorum: İnsan sevgisi için, doğrular için, kendim için yaşıyorum. Ve ailem için… “

19-22 Aralık 2000’de Türkiye’de 20 cezaevinde adına “Hayata Dönüş Operasyonu” dedikleri katliam yapıldı. Operasyon sonucu 28 tutsak katledildi. 6 kadın diri diri yakıldı. Yüzlerce tutsak yaralandı. Onlarcası zorla müdahaleyle sakat bırakıldı. Dönemin Başbakanı Ecevit, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu idi.

10 yıl geçti üstünden… ‘Hayata Dönüş’ün ilk soruşturması, altı kadının diri diri yakıldığı Bayrampaşa Hapishanesi hakkında açıldı. 39 jandarma erine dava açılırken, operasyon kararı alan ve emirleri verenler yargılama kapsamına alınmadı. F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve operasyonda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Ali Fuat Ertosun’a 2004’te AKP hükümeti kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' verildi.

28 tutsak bugün, parasız eğitim istedikleri için tutuklanan öğrenciler, işten atılmalara karşı mücadele eden Buca işçileri, güvencesiz çalışmaya karşı çıkan TEKEL işçileri, onuruyla yaşayan ve zulme boyun eğmeyenlerdir. Onlar insandı, sadece içerdeydiler, sadece cezaevlerinde insani yaşam koşulları istediler. Ve karşılığında Hayata Dönüş adlı cehennemi yaşadılar.

Demokratikleşme adına o günden bugüne çok söz söylendi. Bugün tüm ülke yavaş yavaş F tipine dönüştürülürken F tipi, sadece tutsaklar için değil, tüm boyun eğmeyenler için reva görülen bir sessizleştirme ve teslim alma projesidir.

[email protected]