Yobazlığın tek damlası bile...

Aytuğ Atıcı’nın neden sakalını uzattığını bilmiyordum; hatta “o uzun sakallı”nın kim olduğunu merak bile etmemiştim.

İtirazım yok, düzen siyasetinin ucuzluklarını da izlemek gerekiyor. Bunlar zaman zaman değme analizden daha fazla bilgi kazandırıyor. Buna itirazım yok, ama o görüntünün altından bir tuhaflık, bir manasızlık çıkacağını sezmiş olmalıyım, başımı çevirmişim herhalde...

Atıcı’nın alkol konusunda söylediklerini okuyunca, sakalı da aradım buldum tabii. OHAL ilan edileli beri tıraş olmuyormuş. Bu şanlı direnişin diktatörlük saflarında yarattığı sarsıntıyı daha önce hissetmediğim için kendimden utandım…  

Turizm meslek okullarında alkollü içki müfredattan çıkarıldı ya, Aytuğ bey bunun üzerine “olacağı buydu” dememiş. Yobazlar yediğimize, içtiğimize ne hakla karışıyorlar da dememiş. Anladığım kadarıyla kokteyl yapamazsak gelir azalır demiş.

Hayır; ekonomist değil hekimmiş!

“Bu ülkeye yabancı turistler, Hıristiyanlar, Museviler, inançsızlar geliyor.” diye lafı dolandırmış…  

Bu durumda memlekette azı gayrimüslim, önemli bir bölümü (içki yasağı tanımadıklarını bildiğimiz) Alevi, kalan önemlice bir bölümü de ateistlerden oluşan bir topluluğun nereden geldiğini de açıklaması gerektiğini atlamış.

Belki hakikaten Türkiye’de sadece ve sadece Sünni Müslümanlar yaşıyor diye öğretmişlerdir. Yazık…

Bir ihtimal daha var. Türkiye insanının, bir yerlerden buralara içmeye gelen Hıristiyan, Musevi ve inançsızlarla ilintisi “Bizim insanımız buradan para kazanıyor. Bu gibi uygulamaları yaparken halkımızı da düşünün.” biçiminde tarif edildiğinden, buralı içiciler denkleme dahil edilmemiş olabilir. Yani Aytuğ beyin “Türkiye insanı”nın tanım gereği Müslüman mı, yoksa başka dinden, inançtan mı olduğu önemsizdir. Hangi inançtan olursa olsun, kritik olan paragöz olmasıdır! Alkol satılacak bir maldır. Alkol eğitimi işte bu malın girdisidir.

Hayır; kendisi ekonomist değildir…

Açık olan, açıklamayı yapan CHP milletvekilinin laiklikle bir alakasının olmadığıdır: “Yüce dinimizin alkol ile ilgili getirdiği kısıtlamaları hepimiz çok iyi biliyoruz.”

Buna aslan sosyal-demokrat mı denir?

Bizim laik, ama radikal laik, aydınlanmaya toz kondurtmayan laik Türkiye’mizde bir siyasetçinin böyle ileri geri konuşamayacağını şimdiden söylemek durumundayım. Siyasetçi, hele bir milletvekili kamusal alanda iş görür. Dolayısıyla hangi dini yüce bulduğu ve o dinin ne olup ne olmadığını özel hayatında hobi olarak konuşma özgürlüğü sonsuzdur. Kuşkusuz her dinde olduğu gibi, toplu ibadetleri sırasında da, lafı tadında, yani orada bırakmak kaydıyla benzer konuları hep birlikte ele alabileceklerdir. Ama camiden veya havradan çıktıktan sonra kızına veya komşusuna “dinin gereği olarak” nasıl davranması gerektiğini anlatmaya kalkan kişi hakkında, toplumsal yaşama din kurallarına göre yön vermeye yeltenerek laiklik ilkesini zedelediği ve başkalarının inanç ve düşünceleri üzerinde baskı kurmaya kalkıştığı şüphesi doğar.

Ağzımız AKP’den bu kadar yandıktan sonra şüphenin fazlası zarar getirmeyecektir. Kusura bakmayın, aydınlanmacı laikliğin mümkün olduğu tek düzen olan sosyalizmde devlet, günümüz kapitalizminden farklı biçimde ciddi bir hukuk devleti olacağından bir kuşkunun soruşturulmaması düşünülemeyecektir bile.

Atıcı’ya kötü haber: Laik Türkiye’de, kimsenin dininin yemek içmek konusunda getirdiği kısıtlamaları “bilmek” siyasetçilerin işi olmayacaktır.

Aytuğ beyin konuşmasını, kendisinin “bir hekim olarak” alkolün zararlarını bildiğini vurgulayarak sürdürdüğü anlaşılıyor. Bu elbette laikliğe aykırı bir ifade değildir, ama zaten konumuz da bu değildir. AKP’li eğitim ve turizm yobazları, toplumsal yaşamın bilime değil dine göre yönetilmesini arzu etmektedirler. Bu durumda alkolün tıp açısından zararları değil, yobazların alkol üstüne geçerli bilimsel bilgiyi tahrif ve istismar etmelerine izin vermemek konumuz olabilir.

Alkolün tek damlasının bile zararlı olduğu, bilimsel bilgi falan değil, deli uydurmasıdır. İnsanlık binlerce yıldır alkollü içki üretmekte ve kullanmaktadır. Bu üretim ve tüketim kültürün ve sosyal yaşamın bir parçasıdır.

Ve açıkçası alkol kullanımının binlerce yıldır sağlık üstünde yarattığı risk, dinin siyasete sokulmasının yanında solda sıfırdır. Doğrusu budur ve sorsanız laik olduğunu söyleyeceğine emin olduğumuz milletvekilinin, AKP’lileri “elbirliğiyle halka alkolün yanlış ve zararlı olduğunu anlatmaya” çağırarak bir nevi hodri meydan çekmesi, yanlış ve zararlı olmuştur. Halkın sağlığını düşünen bir hekimin (ki Aytuğ beyin hekim olduğunu demecinin içinden öğreniyoruz) 2017 Türkiye’sinde ilk satıra yazması gereken sağlık önlemi, dinin siyasetten ve toplumsal yaşamdan uzak tutulması olmalıdır. Piyasa gibi, özel mülkiyet gibi unsurlar sağlığa belki daha kökten aykırılar, ama yobazların varlığının çok çarpıcı olduğunu kabul edebilirim.

Ve bütün bu açıklama, içine serpilmiş yalan yanlış argümanları nedeniyle değil, varlığıyla bir saçmalık abidesidir. CHP’lilerin AKP’lilerle din bilgisi ve din güzellemesi yarıştırması kadar boş iş yoktur. Türkiye’de tehlike içkiden değil, yobazdan kaynaklanmaktadır.

Tayyip Erdoğan’ın “üzüm yiyin o zaman” sözünün üstünden yıllar geçti. Söze “yüce dinimiz” diye girince prim yapacağını, sakal bırakınca Reis’in korkup depresyona gireceğini sanan sosyal-demokratlara tavsiyem bir kadeh içip gevşemeleridir.