Yeni yıl dileği…

2008 yılında Felaketin Eşiğinde başlığıyla bir broşür yayınlamıştık TKP olarak.

Niyetimiz felaket tellallığı yapmak, insanları korkutmak değildi. Korkunun yaratacağı bir infial veya enerjiden yarar umuyor olamazdık.

Halkı uyarmak, bunun için de öncelikle sol kamuoyunu ikna etmek istiyorduk. Solda ideolojik hegemonya dediğimiz tumturaklı ifade, insanların sola kulak kabarttıklarında düzgün, tutarlı bir tını algılayabilmeleriyle ilgilidir. Birinin felaket dediğine başkası demokratikleşme, asker vesayetinden çıkış gibi güzellemeler yazıyorsa, vatandaş ne yapsın?

Bütün çabalarımıza rağmen ve hatta 2010’un 12 Eylül’ündeki kısmi anayasa referandumunda solun en önemli hareketleri “hayır”da buluştularsa da, vatandaşın soldan edindiği tını veya izlenim düzgün ve tutarlı olmadı. Yetmez ama evet’çilik ve Kürt milliyetçiliği bulaşmıştı bir kere. CHP’cilikse, sol tarihin derinliklerinden geliyordu hâlâ. En fazla bunlar iz bıraktı “sosyalist sol” denince.

2015’te, işte o “sosyalist sol” her şeyden önce tutarsızlığıyla kendini önemsizleştirmiştir. Haziran’da neredeyse devrim kutlaması yapıp, Kasım’da hayata küsmek; olur mu!

2015’te, çifte sosyal-demokrasimizin milliyetçilikler ve liberallikler çemberine direnen ve yeniden sağlıklı bir örgütlenme dinamiği yakalayan bizim hattımız var oldu, bir de.

Geride kalmasına saatler kalan eski yılın belki de tek veya en iyi şeyi, bizim memlekette insanın boyun eğmeyeceğini ilan eden ve kendi örneği üstünden dosta düşmana gösteren bir birikimin sürdürülmesidir. Önce inadına, gerekirse onur adına. Giderek yeniden insanlığın gereği olarak.

Madem öyle biz bu yeni yılı umutla kutlarız!

Diğer yandan, sekiz yıl sonra artık felaket uyarısı yapmanın pek bir anlamı kalmadığını unutmamalıyız. Tehlike geçtiği için değil tabii ki… Tersine, dünya savaş hazırlıklarıyla ısındı. Olası savaşın cephesinin boydan boya Türkiye’den geçeceğine ilişkin hayli veri birikti. Türkiye’yi ise, paçayı kurtarmak için herkesi yakmaya hazır ve mahkûm bir çetenin yönettiği açıklık kazandı. Gericiliğin karanlığı, “insan”a beslenen delice düşmanlık, şiddete çok alışkın bizim toplumumuzda bile öldürmenin görülmemiş biçimde sıradanlaşması, bunlara eşlik eden çaresizlik…

Hepsi doğrudur. Ancak savaşa, iç savaşa ve diğerlerine işaret eden bir yeni eşik tarifi için 2016 çok geçtir. Türkiye’nin “biz”e kulak kabartacak olan yarısı, biliyoruz biliyoruz, diyecektir; “fırsat bulsak kaçacağız zaten.”

Milyonlara hep birden piyango çıkmayacağına göre, biz tehlikeye işaret ettikçe, izleyicilerimiz, ya ABD ya AB korumasına hayırhah bakar olacaklardır, en fazla.

2016’ta felaket tellallığı algısı bizden uzak olsun. Bizim tınılarımız memleketin yaşanmaya değer olduğunu salgılasın. İlle de, geride kalan yılın belki tek veya en iyi şeyine, insanlığın örgütlenmesine bağlansın bu salgı. Bütün güzelliklerin mücadeleden doğduğuna yani…

Örgütlü bir yıl diliyorum…