Yeni cihat

17 Ağustos'u, yani '99 Marmara depremini hükümet de andı.

Erdoğan'ın “ya Allah bismillah”ıyla ülkenin dört yanında mahalleleri kah “patlatma suretiyle” kah iş makineleriyle yıkmak için düğmeye basışının 17 Ağustos'a denk getirildiğini önce anlamadığımı itiraf etmeliyim.

Tören “kentsel dönüşümün ikinci aşaması” diye lanse edildi. Bizzat Erdoğan tarafından gerçekleştirildi. Önce Mısır'la ilgili bir nefret konuşması. Sonra yıkım emirleri. Erdoğan bağlantı kurulan AKP yetkililerini isim isim tanıttı, onlara laf attı, görev dağıttı. Anlıyorduk ki, başbakanımız büyük bir yıkıcıdır!

Binaların insanların üstüne yıkılışının yıldönümünde, dualarla, sloganlarla, alkışlarla, karşılıklı tebriklerle, dinsel bir huşu içinde yeni yıkma eylemleri yapmak, bunu canlı yayınlamak ne ola!

Depremin acısını tatmış insanların “vay be, ne güzel yıkıyor devletimiz” diye heyecan duyması nasıl beklenebilir! Tersine aklı başında her depremzede yükselen toz bulutunda sarılmayan yaralarıyla oynandığını, alenen tehdit edildiğini hissetmiştir.

Bu bir güç gösterisiydi. Zaten başbakanın hakaret ve tehditlerle dolu Mısır konuşmasının sonu bir cihad ilanına bağlanamayınca eksik kalıyordu. Madem öyle, gelsin şiddet şovu...

Bursa töreninin kolektif bir sapkınlık olduğunu söylemekten geri duramayacağım. Gerisi psikologların işi.

İddia ediyorum ve biliyoruz: 14 yıl depreme ilişkin rapor yazmak dışında bir şey yapılmadı. Güçlendirme çalışması devede kulaktır ve Türkiye “beraber yaşamaya alış” denen depreme karşı daha hazırlıksızdır. İnanmayan soL gazetesine baksın: http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/deprem-degil-akp-oldurecek-cun... ve http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/van-depremini-richtersiz-olcmek-... .

Türkiye bir deprem ülkesi mi, o halde inşaat sektörünü körükleyin!

Devlet vatandaşının yaşam hakkını güvenceye almakta isteksiz mi, o halde bunu kamunun tasfiyesini, neo-liberalizmi meşrulaştırmak için fırsat sayın!

Kentsel dönüşüm ahlaksızlığının “ilk aşaması” duvara mı çarptı, madem öyle ikinci, üçüncü, yirminci aşamaları ilan edip üstünü örtün!

Gerici tabana bir şiddet şehveti yaşatmaya mı ihtiyaç var, yıkın, yıkın, yıkın!

İstanbul Kadıköy'de Göztepe kavşağından başlayıp Haydarpaşa garına kadar uzanan ve içine bir şehir sığacak ve koca bir ekonomiyi ihya edecek büyüklükteki bir bölge, kentsel dönüşümün mezarı oluyor. El değiştiren mülkler, gerçekleştirilmesi imkansız projeler, göçün tüm sorun ve acıları, hukuki altyapının çöküşü, iflasın sınırında dolaşan şirketler... Verilmesi mümkün bile olmayan bir hesap. Fikirtepe ve kentsel dönüşüm zordaki ekonomiyi “uçurmaya” dönük AKP projeciliğinin, kapitalist yağmanın, krizi fırsata dönüştürme ideolojisinin çöküşüdür.

Kriz mi var? AKP'ye göre çare aklını başına toplamakta değil, koşmakta!

Bizden söylemesi, bu koşunun daha da büyük bir krizde noktalanmaması düşünülemez.

Cumartesi patlatılan, yıkılan memleket köşelerinde beton blokların yükselme olasılığı yeterince iç karartıcı. Ama en azından bir kısmında bu bile olmayacak.
Bu AKP'nin cihadıdır.

Dünyada kimse tarafından takılmayan bir adam, bütün dünyaya atıp tutuyor.

Türkiye'nin Mısır'daki darbeye ilişkin bağırıp çağırmaktan başka ne ufku olabilir? Madem öyle daha fazla bağırılır!

Ve tabii ki, Erdoğan'ın aklında ve imalarında Müslüman Kardeşler ile AKP arasında paralellikler var. Erdoğan'ın cihadı aslında ilerici halk hareketine karşı ilan ediliyor. Ama kimsenin endişesi olmasın. Bu da diğer tehditler kadar lafta kalmaya, yalnızca krizi derinleştirmeye mahkumdur.