Yapamazlar ki

Ölümünün dördüncü yıldönümünde Tevfik Çavdar’ın anısına

Kabataş lisesinin müdür yardımcısı artık tüm okulların imam hatip olmasının saati geldi demiş. Çok büyük ilerleme kaydettikleri, taşın üstüne koydukları taşlarla boyları oralara vardığı için değil. Başka türlü yapamazlar da ondan.

Okullar açılırken kendini gösteren öğrenci eylemleri ve veli dayanışması üzerine proje okulları açılımının geri çekildiğini açıklamıştı Bakanlık. Kimileri sevindi tabi; aklıselim kazandı diye düşünen oldu mu, bilmiyorum. Öyle düşünülmüşse yanlıştır. AKP yapamaz, duramaz.

AKP’nin fren tutmayacağını yıllardır söylüyoruz. Bir karşı-devrim örgütlenmesi olarak AKP’li yılların ilk bölümü iki ileri – bir geri temposuyla geçilmişti. Sonrasında iktidara yerleştiler ve yerleştikçe müttefik düşürmeye başladılar.

Kazandıkça kaybederler. Çünkü bunların sistematiğinde her müttefik bir geri adımdı. Türkiye’nin tüm gerici dinamikleri ayağa kaldırılmalıydı. Karşı-devrimci güçten, iler tutar tarafı olmayan liberal eklentiler adına imtina edilemezdi.

Çünkü ihtiyaç buydu. AKP bir karşı-devrimdi. Bu karşı-devrime burjuvazinin ve emperyalizmin destek vermesi için yeterince cüretli davranılabilmeliydi.

Bu mekanizma 15 Temmuz’dan değil, Haziran Direnişinden bu yana, artık kazanmak için değil yıkılmamak için iş başında. Erdoğan ve kumpanyası için birkaç yıl önce iktidarlarını sürdürmenin alternatifi hapse girmek diye yazmıştım. Mutlaka başkaları da yazmıştır, düşünmüştür, söylemiştir. 15 Temmuz’da burada küçük bir farklılaşma yaşandı. İki aydır biliyoruz ki, seçenekler ölümle iktidar arasındadır.

Erbakan’ın ünlü sorusunun yanıtı, üstelik iki yönde birden verildi. İktidar değişikliğinin kanlı mı kansız mı olacağı sorusu yanıtını Erdoğan’la buldu. İslami karşı-devrim, seçimle değil kanla yükselmiştir. Sayısız suikast, Kürt katliamı, savaş suçuyla ölenlerin sayısını nasıl hesaplayacağımızı bilmiyoruz! Gidişinin de ölüm yoluyla olmasından ölesiye korkan bir iktidar var.

Bu nedenle bunların, birbirinin ölümüne susamış yiyicilerin doluştuğu partileri parti falan değil. Modern devletin felsefesini ve mekanizmalarını yerle bir etmelerinden beri bunlar devlet de değil. Karşımızdaki olgu can çekişen bir karşı-devrimdir. Çığırından çıkan sapkınlıkları, tecavüzcü hocaları, her türden ölüm çeteleri, azgın yağmacıları, suç aklayıcısı hâkimleri, artık ordu değil toplama çete yöneten subaylarıyla… bir imamlar güruhu.

Kabataş lisesi müdür yardımcısı zamanı geldi demiş… Çok yol aldıkları, çok güç biriktirdikleri için falan değil. Ya bütün okulları imam hatip yapacağız, yoksa öleceğiz’i gördükleri için. Yoksa bunların eğitim öğretim alanında bir şey biriktirme olasılığı sıfırdır.

Bunlar okul yönetemez. İmamın tek bildiği kuran ezberlettirmektir. Bunlar görevden aldıkları öğretmenlerin yerine ancak imam koyarlar. Ne fizik dersi verebilirler, ne tarih anlatabilirler. Ne bilirler, ne öğrenebilirler, ne de işlerine gelir. Bunlar fakültelerine dekan bulamaz, bir rektör yardımcısına on fakülte bağlar. Bunlar hastane çalıştıramaz. Bunlar kent yönetemez. Bunlar üretemez, yağmalar. Modern bir toplumu yönetemezler, herkesi birbirine düşürürler. Toplumu bir cemaate dönüştürmek zorundadırlar. O yüzden malum kişiye beyefendi diye hitap edilmesi saçmadır ve yakında bu hitabın yasaklanıp sadece reis denmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

Dolayısıyla bunların Alevileri asimile etmek, Hıristiyanları kaçırmak, kadınları eve kapatmaktan başka yolları yoktur.

AKP bütün okulları imam hatibe dönüştürmesin. AKP başka inançlara saygı duysun. AKP özel yaşama, farklı yaşam tarzlarına saygı duysun…

Anlatamadım galiba; adamlar bu dilekleri haklarında verilmiş ölüm fermanı olarak algılıyorlar!

Hakaret etmiyorum, kimseyi aşağılamıyorum. Yapamama hali şeriatçının olağan durumudur. Yürütemeyeceğini gayet iyi bildiği arabayı yakmak zorundalar.

Bunu zafer tutkusundan değil, ölüm korkusundan yaparlar. Ama arabanın içindeki asıl kendileridir. Farkına bile varamazlar.