Umut tıpta mı?

İki ay oldu, Davutoğlu Avrupa’da Kayseri pazarlığı diye övündüğü sakillikten yeni dönmüştü. Göçmenlerin Avrupa’ya düzenli akmasını sağlayacak, Yunanistan’dan Türkiye’ye geri dönüş karşılığında para ödenmesini ve vize serbestisini bağlayan bir anlaşmadan söz ediyordu, her zamanki sırıtışıyla. “Yalandır” demişiz o vakit. Ne para, ne vize, ne anlaşma…

Böyle dedik, çünkü anlaşmanın iki tarafı da anlaşamayacak kadar dökülüyorlardı. İki ay geçti ve AB Bakanı vizeden umudu kesmekte olduğunu, zaten mevcut anlaşmaların hepsinin tehlikeye girdiğini söylüyor. Erdoğan ise sanki muhtaç ve talepkâr olan karşı tarafmış gibi esip gürlüyor, üfürüyor: “Gidin kiminle anlaşacaksanız anlaşın.”

Bütün dinleyenleri aptal yerine koyuyor ve dinleyenlerin önemli bir bölümü bunu hak ediyor olabilir. Hakaret davalarına sınırları aşırtma denemesi bundan daha az komik değil. Dilekçeye göre eğer dünyada birileri Erdoğan’a hakaretten mahkûm edilmezse, benzeri aşağılamalar çığ gibi yayılırmış!

Bu tabloda ciddi bir şey yok. Ama mesele bu değil. AKP’nin emperyalist dünyayla ilişkisinde yıllar içinde farklı evreler oldu. Geçmiş geçmişte kalsın; yakın zamandaki model şöyleydi: AKP’nin muhtaç olma hali derinleştikçe, Batı kredi açıyordu. Borçlanma artıyor ve kimsenin yapmayacağı en abuk işleri Ankara, daha istenmeden yapabilecek kıvama geliyordu. Suriye politikasının tamamını, Rus uçağını bu çerçevede açıklayabiliyorduk.

Bu dönem bitmiştir. Borçlandırmanın dip noktasında emperyalizm duruma el koyabilir veya el koymama olasılığını da fahiş fiyata satabilir Erdoğan’a. Bana sorarsanız biten budur. Böyle bir “politik ticaret” için bile gereken sermaye tüketilmiş görünüyor.

Çaresiz bir başkan babayla karşı karşıyayız. Başkanlığı geçiniz, dama çıkıp “yaklaşmayın keserim” diye boğazına bıçak dayayacağı kimsesi de kalmıyor. Bu sahne Kürt hareketi üstünden oynandı ve görüldü ki, aşağıda biriken Batılılarda herhangi bir etki uyandırmıyor.

Bundan sonrası, zamanında başka İslamcıların yaptığı gibi “hakaret şüphelileri” için ölüm fetvası çıkarmak, Suriye’ye intihar uçuşu düzenlemek falan olabilir. Emperyalizmle “gerilimli hizmet” ilişkisinden “aleni tehdit” aşamasına geçmekten söz ediyoruz.

Bu kepazeliğe ancak Perinçek anti-emperyalistlik yakıştırırdı. O da oldu! Ancak bu destek veya Bahçeli’nin bir başka tür can havliyle yakınlaşması, Erdoğan’ın son icadı olan “ittifaksız siyaseti” mümkün kılmaz: İttifaksız siyaset olmaz! Ben kendime yeterim diyerek kapsamı mutlak biçimde daralan bir iktidar işlevsizdir. Siyasi iktidar boşa düşmüştür. Boşa düşenin daha saldırgan olması normal. Daha saldırgan olan ve bu denli yalnızlaşan bir iktidarın IŞİD’i devletin içine alması da normaldir.

Emperyalizm söz konusu olduğunda karşı taraf da dökülüyor. Ama bu dökülüşün pratik karşılığı bitenin yerine başka alternatif üretmekteki zorluktan ibarettir. Zor, ancak bilinmelidir ki, intihar uçuşundan sonra alternatif çıkartmak hiç zor olmayacaktır.

Başkaları da söz konusu ve örneğin Türkiye kapitalizminin papaz eriğini imam eriğine dönüştürmek türünden bir akılla yaşatılabileceğini düşünemeyiz. Geleneksel sermayenin videolarla mı kârlarla mı bağlandığını bilmiyoruz ve muhtemelen ikisi bir pakettir. Yani bu kadar yüksek kâr ve sınıf suçu oranlarına videoların eşlik etmesi gayet normaldir. Ama Erdoğanlı AKP’nin şiddet dolu pazarlık gündemi tükenmektedir. Geriye kalan dinci burjuva partisinin az dinci burjuvalara palayla dalması olasılığıdır.

Bu sürdürülebilir değil. Şimdiye kadar sürmesinin nedeni tarafların ve onların oluşturduğu sistemin iler tutar tarafının, dolayısıyla iş gören bir alternatifin var olmamasıydı. Yokluk halinde beğenip beğenmeme şıkları da olmayacaktır.

O noktada Fuat Avni’nin Tayyip Erdoğan’ı tıbba emanet ettiğini anlıyoruz. Memleket başkan babanın ölmesi için dua edenler ve öyle bir anda kendi kalbinin de atmaz hale geleceğini adı gibi bilenlerden geçilmez hale gelmişken, bu seçenek saçma ve aptalcadır. Her an ölebilirmiş! Diktatörlüklerin diktatörün ölümü üzerine çözülmesi kadar halkı aşağılayıcı bir durum var mıdır?

Tayyipçilik çocuklara tecavüz eden alçaklara sahip çıkmak. Tayyip adaleti Kadıköylü genç kadını ezen kamyon şoförünü serbest bırakmak. Tayyipçilik Suriye’de Alevi katliamı… Konumuz Erdoğan’ın ölümü değil. Fuat Avni ha öldü ha ölecek diye tweetini yazarken biz ölmeye devam ediyoruz çünkü!

Dünya o kadar yalana doymuşken kaderini diktatörün eceline bırakan bir halk iflah olmaz. Türkiye, kaçınılmaz hesaplaşmada işçi sınıfının bir aydınlanma sıçramasıyla pozisyon almasına açıktır.