Tutmaz

Mitinglerine katılım sayısını “ben yazdım oldu” diye halleden AKP’nin nasıl bir strateji izleyeceğini herkes merak ediyordur.

AKP egemen güçler blokunda kendisini tepetaklak edecek bir kararla yüz yüze gelmedi. Yerli ve yabancı tüm aktörler, birlikte, AKP’nin ipini çekmek yerine sıkışmış bir AKP’yle bir darboğazı daha geçmeyi denemeye karar vermiş görünüyorlar.

Egemen güçler blokunda, ABD’den AB’ye, geleneksel büyük sermayeden “yeşil”ine, Cemaat’ten medyaya bir değişiklik yok. Ancak artık bu cephenin ortalaması, AKP’yi bir “öncü-kurucu” olarak görmekten ziyade, zor bir dönemde bir kez daha sınava girecek, geçer not için her tür tavizi verecek, risk alacak bir piyon sayma eğiliminde.

Burada hem öncü-kurucu, hem de piyon sözcüklerine takılmayın, abartılı uçlardan seçtim.

İktidara dönük bu denge noktasının şekillenmesinde, sınava başka başvurunun olmamasının payı büyük. Bu köşede Meclis’teki üç muhalefetin de hükümetin sürmesinden yana tutum aldıklarını yazmış ve eleştirmiştim.

Elbette bunun ötesi de var. Egemen güçler blokunun içinde “alternatif yoksa yaratalım” diyebilecek ehliyette unsurlar bulunuyor. Bunlar kısmen yeterli hazırlık olmadığından, daha önemlisi yukarıdaki darboğaz esprisinden hareketle bu tercihe varmış olmalılar.

Daralmanın ilk ayağı ekonomi. ABD’den karar geldi, çaresiz daralacak. Bunun, iktidarda kim varsa ona bazı maliyetleri olacak. Hal böyleyse zaten gönüllü olan AKP’yi denersin. Acelecilik edip geleceği şimdiden tüketmenin alemi var mı! Erdoğan başa çıkarsa ne ala olmazsa “zaten AKP de...” diye başlayan cümleler kurulur.

Bunlar bence en kaba haliyle hükümet hakkında düşünülenler.

Bu tabloda CHP, bekleme odasında duruyor. Kılıçdaroğlu sayesinde herhangi bir şey yapmadan beklemek mümkün oluyor.

Bir de hükümetin izleyeceği strateji var.

AKP Haziran Direnişi’nin muhalefete enerji katmaması için direnişin kendisini alabildiğine baskılıyor. Kelle vermemekte ısrar et, yalan makinesinin gazına bas, sola, gençlere, kadınlara hakarete devam.

Ancak saldırganlığın her yeni örneğine kitle hareketi anında yanıt veriyor. Bunun değişmesi için neden yok. Direniş, umudunu CHP’ye falan bağlasaydı şimdi hayal kırıklığı yayılabilirdi. Direnişin gıdası öfke ve Erdoğan’ın ipe sapa gelmez saldırganlığı, bol kepçe öfkeyi besliyor!

Öyleyse AKP’nin yalnızca muhalefeti ezmek diye bir stratejisi olamaz. İktidar bir tek faşist terörle sürdürülemez.

Zaten Akiller görev başında. “Kürt açılımı” sürüyor. Diğer kefeye bu konacak.

Belli ki AKP bunu başka demokrasi makyajlarıyla da birleştirecek. “Alevi açılımı” lafı hemen geldi gündeme.

Özetle, eşanlı olarak baskı ve demokrasi.

Tabii bastırırken biber gazı “polisin en doğal hakkı” denecek. Ve tabii demokrasi derken dinselleşme, otoriterleşme, Osmanlı özenticiliği, dışarda yayılmacılık, militarizm zemini oluşturacak... Bunların demokrasisi dahil her şey sağa çekecek.

Çarşamba günüydü saat 16.00 haberlerinde NTV’yi açtım. Alevi açılımının kapsamı sıralanırken “Alevi klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi” diye bir madde de geçti!

Anlaşılan AKP’liler Aleviler için Kürt açılımından kopyalayıp-yapıştırıyorlar!

Bu kadar şaşkın, cahil, akılsız olmasalardı, derdim ki, eşanlı baskı-demokrasi politikası, istendiği kadar içerikle, biçimle oynansın, mantıksal olarak iç çelişki barındırır, zıt yönlere işaret eder. Bu nedenle aynı anda uygulanmaları olağanüstü zordur. Ve uygulayabilmenin biricik koşulu da, uygulayıcının çok güçlü olmasıdır. AKP hayatının en güçsüz evresinde... “Tutmaz” diye bağlardım.

Şimdi yine tutmaz diyorum ama lafı bu kadar uzatmaya ihtiyaç duymadan.

Bu başbakan, bu bakanlar, bu vali, bu savcı, bu gazeteci, bu haber programı... Bunlardan bir cacık olmaz.