Suriye’de işin özeti

Geçtiğimiz hafta Türkiye sınırına doğru hareketlenmeyle ortaya çıkan son tablo çok sadedir. Şeriatçı çeteler AKP’yi ve TSK’yı protesto ettiler. AKP medyasının protestoyu göstermeme çabası boşuna; ve sayısız konuda defalarca tekrarlandığı gibi, bunun yalnızca aynada kendi suretini görmek isteyen, kendini Tayyip’in “… kılı” olarak tanımlayabilen bir topluluk için anlamı var.

Bu protestocular AKP’nin toplama kuvvetleridir. Ne kadarının Suriyeli olduğunu bilemiyoruz. Önemli bir bölümünün çeşitli emperyalist ülkelerin katkısıyla peyderpey bölgeye yollandığı ve bunların Türkiye’ye emanet edildikten sonra AKP tarafından paralı askere dönüştürüldüğünü anlıyoruz.

Çeşitli fraksiyonlara bölünmüşler. Bu fraksiyonlar kendilerini ideolojik olarak var etmek için bazı din yorumlarına yaslanmak zorundadır. Ama yanıltıcı olmasın, ideoloji sonuç olarak palavra. Hakiki kaynakları bölgeye el atmış güç odaklarının çeşitliliğinde gizlidir. Bölünmüşlükleri bir nevi piyasa oluşturuyor. Kendilerini satma ve yağmaladıklarını pazarlama yetenekleri gibi çeşitli içsel dinamikler geliştirdiler. Rekabet halinde fiyatlarını yükseltiyorlar, optimize ediyorlar!

Artık, hamileri AKP’yi protesto ediyorlar.

Erdoğan çıkmazının nedenleri de çok sade. AKP tezi ABD’ye Kürt hareketini değil Türkiye’yi tercih etmesi gerektiğini, Rusya’ya da Şam yönetimini değil yine Türkiye’yi tercih etmesi gerektiğini anlatan, üstelik bunu aynı anda yapan bir deli saçmasıdır. Ne birinin ne diğerinin anlamı var. İkisi aynı anda denendiğinde tamamen çöp.

Dolayısıyla bu tez bir güç kaynağı değil. AKP’nin saçma sapan bir teoriyle bölgede bunca oyun oynaması da söz konusu olamazdı. 

AKP’nin güç kaynağı tehdittir. Yerinde bir tarihsel kabule göre bizim coğrafyamız kadim bir stratejik önem merkezidir ve AKP bu stratejik önemin en acayip ve en tüccarca kullanımına örnek oluşturmaktadır. Rusya’yı ABD, ABD’yi Rusya yakınlaşmasıyla tehdit etmek. 

Bu bir kriz veya son çare politikası olabilmiştir ama strateji olamaz. Aklı başında, kurumsal ve tarihsel derinliği olan bir devlet iler tutar hedefi olmayan bir kabadayılıkla var olamayacağını bilir, bu yönteme hiç itibar etmezdi. AKP’nin Ortadoğu politikası Türkiye Cumhuriyeti’nin çöküşüne doğmuştur. Çıkışı yoktur. Çıkışsız varlığını tüm dünyanın krizde olmasına borçludur.

Aklı başında ve derinlikli devletler, bir enstrümanlarının kullanım süresi dolduğunda onu tasfiye ederler. Türkiye’nin de Suriye cihadını tasfiye etmesi beklenirdi. Ancak çöküş politikalarının bir parçası olarak, enstrüman sayılan ile devletin kendisi fazla iç içe geçmiş durumda. Muhtemelen protestocu çeteler bugünkü AKP iktidarının, güvenlikten istihbaratına, maliyesinden yerel yönetimine, sermaye ilişkilerinden diplomasisine kadar her düzlemine sızmıştır ve bu nedenle tasfiyeleri imkansızdır. 

AKP Türkiye’si tükenen cihatçıları tasfiye edemez. Daha önce Fethullahçıları tasfiye edemediği gibi.

Ağustos ayından Erdoğan’ın yeni zaferler müjdesi kaldı geriye. Sadece bir boş seda olarak.

Bir de, AKP tarafından tasfiye edilmelerinin mümkün olmadığını anladığımız uluslararası nitelikli ve dağınık, dolayısıyla kontrol edilmesi de imkansız bir silahlı güç kalacak. Onu bunu tehdit etmek için kullanılacak, ama bir yandan da emperyalistlerin kullanımına tamamen açık hale gelecek bir güruh. Çöküşün bir bileşeni.

Bu tablo içinden çıkılmaz bir kaostur. İçinden çıkılamayacak duruma gelindiyse, yıkıp yenisini kurmak tek çare olur. Türkiye’de devrim devrimcilerin hayali değil, ülkenin biricik çıkışı olmuştur.