Suriye çözülür mü?

Aydemir Güler'in “Suriye çözülür mü?” başlıklı köşe yazısı 17 Aralık 2012 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Şam’ın üstündeki baskı benzersiz ve son derece ağır. Bugüne kadar Esad iktidarının çevresinde bütünlüğünü koruyan halkın ve siyasal çevrelerin bu basınç altında çözülmemesine şaşmak gerek. Elbette “çözülüş mü, direnişe devam mı” ikileminde nihai yanıt, direncin ideolojik, politik kaynaklarına göre belirlenecek...

Neler oldu şu son günlerde?

Rusya’nın Şam’ı terk ettiği haberleri salındı ortalığa. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın Suriye’de rejimin çökme olasılığını telaffuz ettiği doğruydu. Ancak Bogdanov, bunun ortaya çıkaracağı insani maliyetin kimi ülkelerce “göze alındığını” söylüyor ve sözlerini Rusya’nın buna katılmadığı vurgusuyla bitiriyordu. Bu iyi ifade edilmemiş bir mesaj olabilir ama yaygın yorum yalandır.

Çıkan şamata üzerine Rusya, Suriye politikasını değiştirmediğini ilan etti. Türkiye’den ne idüğü belli yorumcular buna değil, öncekine, çarpıtılan mesaja inanmak gerektiğini söyleyip durdular. Rusya ilk mesajıyla politika değişimi yoluna girmişti, bunlara göre. Muz cumhuriyetine dönen Türkiye’den bakınca, diplomasi böyle algılanıyor olabilir. Devlet geleneği sağlam Rusya böyle mesaj vermez!

Bu arada dünya kamuoyu, aralarında Pamuk’un da bulunduğu birtakım aydınlar eliyle manipüle edilmek istendi.

Antalya’da bir çapulcular toplantısı daha yapıldı.

Fas zirvesinde ABD’den başlayarak Batı dünyası Şam’la köprüleri atmak anlamına gelen bir adım atarak muhalefeti Suriye’nin resmi ve meşru temsilcisi olarak tanıdı.

Patriot’lar konusu yol aldı.

Suriye içinde terör eylemlerine hız verildi.

Emperyalist baskı ve gerici terör yükseldikçe Suriye’de Baas çözülmedi bugüne kadar. Uluslararası komplo rejimin zayıf unsurlarını tırpanladı elbette. Ama bu bir dağılma anlamına gelmedi. Suriye’nin direnmesini sağlayan budur. İçerde çözülme olmadıkça Rusya-İran cephesi Şam’ı satmaz, emperyalist askeri müdahale yapılamaz. Özetle ülkenin kaderinde belirleyici olan, içerde çözülme olup olmayacağıdır.

Bu noktada “ne olur” sorusuna, iç rahatlatıcı bir yanıt vermenin sınırı var. Çünkü Baas’ın sınırları belli...

Rusya ve İran’ın sınırları daha da belli. Bunlar anti-emperyalist değil, sıkı pazarlıkçılar. Neyse ki, pazarlık açısından bakıldığında bile bu iki ülke şu an direnişin yumuşak karnını temsil etmiyorlar. Rusya masada oturup Batıya “bana rağmen bir şey yapamazsın” demekte. İran’ı ise masadan atmayı kimse beceremedi. AKP şimdi de, bu iki ülkeyle yürüyen pazarlıkta yer tutmaya çalışıyor Enerji vanalarını karşı taraflara teslim etmiş, askeri olarak yeteneksizleşmiş, ekonomisi duvara dayanmış, hükümeti 2012 yılını patinajla geçirmiş bir ülke olarak Türkiye’nin bunlarla iyi pazarlık etme şansı yoktur. Üstelik İran Genelkurmayı’nın “sıra Türkiye’ye gelir” mesajı yabana atılır gibi değil...

Suriye çözülür mü sorusunun yanıtını, bir zamanlama içerecek biçimde vermek aşağı yukarı imkansız. Ama Suriye’de çözülüşün önde gelen adayı kimdir diye sorulursa, bunun yanıtı daha büyük bir isabet oranıyla verilebilir.

Suriye’nin en pragmatik kesimini Kürt siyaseti oluşturuyor. Suriye’ye uygulanan basınç Kürt hareketini katlanarak etkiliyor. Ankara ve Erbil bir Kürt iç savaşını göze aldıklarını ilan etmiş bulunuyorlar. Son olarak, Suriye’de Şam’ı kesinkes terk eden bir Kürt siyasetine Türkiye’de uzatılacak bir Anayasa havucu hâlâ var...