Solda birlik...

Bu ayın başında bu satırların yazarının da içinde bulunduğu bir toplantı haberi ve açıklama basında yer aldı.

Solda yeni bir birlik dalgası mı esecekti? Haberler, biraz da Türkiye'de alıcılar bu yöne eğilimli olduğundan, birlik teriminin etrafında yazıldı. İnsanlarsa, öyle yazılmasa bile o tür bir algıya yöneleceklerdi...

* * *

Birlik pozitif bir kavramdır. Karşıt anlamlısının, bölünmenin iyice negatif çağrışım yapması birliğin pozitifliğini perçinler. Sözlüklere bakarsan böyle. Genel olarak siyasete bakarsanız da böyle: “Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz günler” diye başlar egemen politik söylem. İyilik dolu bir mesaj vermek isteyenin “birliğe çağırması” artık bir kuraldır...

Buraya kadarına diyecek bir şey yok. Üstelik biliriz ki, işçi sınıfı ancak birliğini sağladıkça, örgütlü bir özne olabildikçe sınıf mücadelesinde saf tutabilir.

Birliksiz, yani örgütsüz emekçiler, sınıf mücadelesinin öznesi mi olurlar, nesnesi mi tartışmaya değer.

Ancak sol siyaset, düz mantıkla, konformist alışkanlıklarla yetinemeyeceğinden buraya kadarı bize yetmez.

Birlikçilik solda bir vasat olagelmiştir. Pozitif ambalaj bazen vasat bile olamayan geriliklerin üstünü örtmüştür.

Tarihsel TKP'nin CHP'nin ve bir ara DP'nin içinde çalışma veya ittifak kurma niyetindeki ideolojik geriliğin, burjuva devrimcilerinin çok isteksiz, burjuva demokratlarının ise büsbütün sahtekar oldukları bir ülkede örtü işlevini görmesi güçtü. Devrimden birtakım aileleri zengin etmeyi, demokrasiden toprak ağalarının haklarını anlayanlarla olmaz...

Ama İkinci TİP'in sosyalist devrim programının örtüsü birlikçilikti. Bir, TİP hayli etkisiz olduğu için iki, birliğin sola güç kazandıracağı iddiası, tersinin kanıtlanması imkansız ve akla yatkın bir tez olduğu için o örtü iş gördü.

Sonra TİP-TKP yakınlığından doğan TBKP'nin adına kazıdığı pozitif çağrının glasnostçu ithalatı kolaylaştırdığına tanık oldu sol tarih. Düşünsenize, dönemin genel sekreteri Nabi Yağcı ve benzerleri, durduk yerde sağ sosyal-demokratlıkla merkezci liberalizm arasında salınan, emperyalizmi alenen aklayan önermelerle ortaya çıksalar ne tepki görürlerdi? Yüzlerine kaç kişi bakardı acaba! Ama likidasyon birlik paketinin içine saklanınca zoka yutuldu ve 12 Eylül öncesinden 1990'lara ciddi bir birikimi aktarabilecek konumdaki geleneksel, partili sol kötürümleşti.

Sonrasında birlik bayrağını çeşitli akımlar elden ele taşıdılar ve 1996 ÖDP'si olarak diktiler. Biz dışındaydık ve o likide olan “işçi sınıfı partisi” alanını, marksizm-leninizm kulvarını yeniden inşa etmekle uğraşıyorduk. Ama bizi bir kenara ayırırsak, 1996 çıkışının solun hitap alanını genişlettiği, umut verdiği, heyecan yarattığı açıktır. Maksat bu değildi, ama, haklarında en fazla sağ liberal mi sol liberal mi diye tartışabileceğimiz unsurların ortalığı kirletmesi yine birliğin pozitif atmosferinin ardına saklandı.

Bu ve başka deneylerden hareketle “tabu devirmeye” kalkmak ve birliğin aslında olumsuz bir şey olduğunu söylemek saçma olur. Ama şu kadarı doğrudur:
Birlik istismara fazlasıyla açık bir kavramdır. Birlikçilik gerilemeleri gizlemenin kendiliğinden ideolojisi haline kolaylıkla gelebilmektedir.

* * *

Geçtiğimiz 30 Ağustos'ta ÖDP'li arkadaşlarımızın davetiyle yola koyulan oluşum bir ileri hamlenin adresi olarak tasarlanıyor, öyle tartışılıyor. Ama böyle olabilmesi için kimi standartların yerleştirilmesi gerekecektir. Konumuz bir iyi niyet veya uyanıklık konusu değildir.

Türkiye solunda genel olarak üç etkili kulvar göze çarpıyor. Ya da, bunlardan ikisi yer yer sol hareket diye adlandırılabilecek ölçütlerin çok dışına çıktığından, isterseniz “solculuk” üç yolda toplulaşıyor diyelim. Solculuk olarak algılanan üç ana yol...

Bunlardan ikisi sağ sapmadır. Sosyal-demokrat/ kemalist/ milliyetçi bir toplulaşma ve liberal/ sivil toplumcu/ Kürt milliyetçiliğiyle içli dışlı/ emperyalizm ve gericiliği aklama eğilimli bir diğer toplulaşma.

Kamucu, yurtsever, aydınlanmacı, özgürlükçü, emekçi karakterli ayrı bir kulvar var. Şu an içinden bir makale okumakta olduğunuz soL bu kulvarın yapıcılarının başta gelenlerindendir. Solda liberalizmden arınan, AKP gericiliğine ilkeli biçimde karşı duran, emperyalizm karşıtlığını her sabah delinebilir olmayan üstün bir ilke sayan, sermaye egemenliğinden bir emekçi kopuşunu öngören örgütlü güçler buradadır.

Burası korunmalı ve güçlendirilmelidir. AKP'nin son seçim kazanımlarından hareketle “biraz uzlaşmanın hayırlı olabileceğini” düşünenlerle, bu uzlaşmayı “Kürt sorununa demokratik çözüm” diye soslayanlarla, Ortadoğu'da bilumum “ehveni şer” adına emperyalizmi olumlayanlarla kendini ayıracak ve coğrafyamızın barındırdığı devrimci olanaklara gözünü dikecek bir sol...

İhtiyaç budur.

Diğer toplulaşmalara tutunan ve sayılmayacak kadar çok olan unsurlara sağlıklı bir çıkış gösterebilmenin tek formülü de budur.

Şu an yola çıkmakta olan ve bir cephe yapılanması öngören birlik pratikleri burayı güçlendirmeli, bu ihtiyacın daha hızlı, daha etkili biçimde karşılanmasına yaramalıdır. Böyle bir birlik pozitif anlamlarına değer. Böyle bir cepheleşme için, ağzımızı o kadar çok yakmış olsa da, birlikçilik yapmaya bile, hakikaten değer.