Sol meclisten başkalaştırılır mı?

Solun başkalaştırılmasına yönelik operasyonlar derken Türkiye'den söz ediyoruz, ama dalgaların dünyada esen rüzgarlarla organik ilişkide olduklarını da ihmal etmemeliyiz. Bugün de öyle... 2008 krizinin itibarsızlaştırdığı neo-liberalizmin tahttan indirilmesi olsa olsa solun eseri olabilirdi. Bu yapılamazsa veya bunun yapılamaması için sola yönelik yeni bir rüzgarın esmesi kaçınılmaz oluyor. Ortadoğu haritalarının emperyalist çizimlere bir kez daha alıcı hale getirilmesinin “devrim” kavramıyla açıklanmasına onca itirazımız bundan...

Bizde ise AKP'ye demokratik devrim izafe etmeye kalkmak, en hafif deyimle şaşkınlık olarak görüldüğünden, eksen liberal-demokrat bir çizgiye kaydı. AKP'nin totaliter arayışları vardı, baskıcıydı, yasakçıydı. Bunun karşısına çoğulculuk, demokratlık, liberallik, özgürlükçülük konacaktı doğal olarak.

Bu modelde sorun AKP'nin sıfatlarında değil, tarifin içeriksizliğindedir. Baskılar, baskıcıların doğuştan baskıcı olmalarıyla açıklanmayacaksa, savundukları toplumsal-siyasal projeden, kurmak istedikleri yeni rejimin niteliklerinden ileri geliyor olmalıdır. Demokrasi bir kabuktur. Projeyi ve rejimi tartışmaksızın kabukla uğraşmak ise bir tür oyun.

Dönemin gerici dönüşümünün ideolojik zemini, neo-liberalizmle dinciliğin çiftleştirilmesi olacak sonra liberallik, demokratlık dinci iktidarın resmi muhalefeti haline getirilecek! Bu oyun, solu başkalaştırmaya yönelen güncel operasyonun çerçevesini çiziyor.

13 Haziran meclisi içerdiği solcuları liberal muhalefet çerçevesinde işlevlendirecektir. Bu role uymayanlarsa önemsizleşecek. Model budur. Dolayısıyla meclise ister bağımsız ister CHP listelerinden, ama solcu olarak girmeye uğraşanlar önlerinde üçüncü bir hazır yol bulamayacaklar. Yanlış yollardan doğruya varmak denenebilir mi? Hayli verimsiz bir çaba, ama neden olmasın?

13 Haziran meclisinde solculuğu liberalizme katık etmeye ve bunun üstünden solu başkalaştırmaya yönelenlerin yeri bellidir. Bizim bunları nasıl göreceğimiz de... Başka bir yolu denemek isteyenler için ise birkaç ipucu verebilirim.

Bir: 2007-2011 meclisini üç aşağı beş yukarı tekrarlayacağı öngörülen yeni meclise kurucu, anayasa yapıcı vb ünvanlar yakıştırarak solcu olunmaz.

İki: 12 Eylül 2010 referandumunda solun “hayır” dediği gerçeğinin üstünden atlanarak hiç solcu olunmaz. Anayasa yapıcılığı “yetmez ama evet”çi liberal ve sol-liberaller karşısında günah çıkartmak anlamına gelir.

Üç: “Bir de boykot vardı” diye ekleyenler çıkarsa, onlar da, yeni Anayasanın prova baskısını boykot ettikten sonra aslının nasıl parçası olacaklarını açıklamalıdırlar.

Dört: Türkiye'de yeni bir gerici rejim inşa edilirken ayak diremeyi alternatif politika sayan Baykal'cı yaklaşım fos çıktı. Alternatif dendiğinde sosyalizmi referans göstermeyenlerin kaderi farklı olmayacaktır.

Beş: Gerici rejim inşa oladursun, veya ABD başkanı meclis kürsüsünden indikten az sonra, aynı kürsüden 1 Mayısları veya Deniz'leri, Mahir'leri anan bir gösterişçiliği ise Uras hayata geçirdi. Yani o da bitti...

Bütün bunları çıkartınca geriye bir şey kalmaz diye mi düşünüyorsunuz? Geriye kalan sosyalizmdir. Eğer bu sosyalizm 500 bin eğilmemiş boyunla birleşiyorsa, başka şeylerin yanında solu başkalaştırma operasyonu da yanıtını almış demektir.