Sol ilerliyor ya da nasıl ikna ederiz

İşimizin zor olduğunu kabul ediyorum. 12 Eylül 2010'dan otuz yıl sonra rejimin kendisini takviye etme olanağını yakaladığını söyleyebiliyoruz. Bunu sayı saymasını bilen herkes söyleyebilir.

Sonuç olarak şu an itibariyle sağ tarafında çöküşe geçip tava gelen, sol tarafında ise üç aydır, sadece dev aynası karşısında ayağa kalkabilen iki muhalefet partisi var, yüzde 58'in karşısında.

Kürt siyasetinde, çok uzun süredir baskılanan ve neredeyse bu açıdan bilime meydan okuyan “sınıfsal ayrışma” dinamikleri işbaşındadır ve artık egemen düzenin “bölünmeyi de tartışabiliriz” sinyallerini, neden geçmişe oranla daha rahat verebildiğini anlayabiliriz. Ayrılırsa o yakanın başında güvenilmez yoksul sınıfların değil, güvenilir sınıf kardeşlerinin bulunma olasılığı veya daha doğrusu ikincilerin birincileri dengeleme olasılığı yükselmiştir.

Tablonun bundan ibaret olmadığının gösterilmesi o kadar kolay değil. 10 Eylül akşamı bir yıldönümü toplantımız vardı. Bu toplantıda Erkan, iki gün sonra partinin neyle karşılaşacağı konusunda son derece kendinden emin bir değerlendirme yaptı. Özetle kimin başına ne gelirse gelsin, referandum sürecinde AKP'nin karşısındaki biricik örgütlü, akıllı, inançlı ve inatçı güç olarak bir adım öne çıkan TKP'nin şimdiden kazandığını anlatmıştı.

Bu öngörünün doğruluğunun test edilmesi için en elverişli oylama sonucu işte bu çıkan olabilirdi!

Sol portal bana kalırsa söylenebilecek herşeyi söyledi. AKP'nin zaferi olarak görünen bu sonucun AKP'yi durdurabilecek tek olanağı ortaya çıkarttığı görülmelidir. Türkiye kaça bölündü diye panik soslu tartışmalar yürütenler, toplumsal yarılmanın tek şans olduğunu örtmeye çabalıyorlar. Direniş için önce yarılma lazımdır...

Bizim taraftaki toplulaşma, hayır oylarının toplamına bakıldığında özel olarak başarısız görülemez. Diğer tarafın karşıtlarını Ergenekoncu ilan etme uğraşları da sağın AKP'de birleşmesi ile boşa çıkmaktadır. Demek ki, solculuğun derinleşme olasılığı belirmiştir.

CHP'ye göz yaşı dökmenin de anlamı yok. Bu partinin Türkiye'nin yüz yüze geldiği ağır tehdide alternatif oluşturamayacağı görüşünün, bir marksist saplantı olmadığını on gündür, önce İstanbul civarında sonra Avrupa'da saklanan Kemal Kılıçdaroğlu göstermiştir.

Sol portal bir dizi açıdan bu tabloyu gözler önüne sermiş, açıklamış, savunmuş ve üstüne düşeni yapmıştır. Bu çabanın sonuçlarından birinin ne olacağını şimdiden söylemek mümkündür. Sol portal bugüne kadar sahip olduğu önem, ağırlık ve izlenirlik oranlarını katlayacaktır.

Ancak meselemiz Türkiye'nin nereden nereye gittiğini anlatmak, önümüzdeki olanaklara ilişkin sağlam tezler geliştirmekle bitmiyor. Eskiden, yani insanlık muhallebi kıvamına gelmezden önce, durumu ve olanakları net biçimde ortaya koyan bir siyasi hareketin bu doğrultuda siyasal ve kitlesel dinamiklerle haşır neşir olması beklenirdi. Uzun süredir bu bağlantının koptuğunu, hak vermekle destek vermenin farklı şeyler haline geldiğini biliyoruz.

Demek ki, işimiz gerçekten zordur.

Yalnızca yüzde 58'in “çığın büyümesi” anlamına gelmediğininin bilgisini oluşturmakla sorun hallolmayacak. Asıl zorluk, “iyi de şimdi kim kalkıp da direnecek” mahmurluğuna düşenlerdedir. Zaten Türkiye'nin, ağır ekonomik krizlerin hükümet partilerini yıprattığı tezine istisna oluşturması, halkımızın, kendisine zorluk yaşatanlara tepki göstermek yerine, zorlukları hafifletmek için bunların paçasına tutunmayı benimsediğini göstermiyor mu?

Hal böyleyse, direncin toprağın derinliklerinden doğuşunu beklemekten herhangi bir sonuç çıkmaz. Sol portalın işi sadece örgüt ve mücadele alanlarında devamı gelirse başarılı sayılır.

TKP'nin 11 Eylül akşamına yorgun argın girmemesi, ertesi gün ve sonraki on gün daha uğraşlarını sürdürmesi, yapılan analizin topluma taşınmasının en önemli yoludur. YSK ile CHP ne yaparlarsa yapsınlar, birileri inatla seçim hileleriyle uğraşmayı sürdürüyor!

On milyonların dershane bağımlısı haline getirildiği bir ülkede, gericilerin pervasızlığı yüzünden sınav organize edilemez hale gelinmiştir ve meclisteki üç muhalefet partisinin konuyla alakaları yoktur. TKP ise Yolsuzlukları ve Hukuksuzluğu Takip Merkezi kurmaktadır!

Okullar açılmakta ve garları, kapıları, kampüsleri tarikatlara terk etmemek için komünist öğrenciler ellerinden geleni artlarına koymamaktadırlar!

Sendikal hareket 4C dahil yeni çalışma rejimini sineye çekmektedir, başkaları buna karşı örgütlenme hamlesine kafa yormaktadır!
Analiz ve tezlerimizin salgıladığı çağrı kulaklara kendiliğinden girmeyecekse, bu çağrıyı kampüste, işyerinde, mahkeme kapısında, otogarda herkesin gözüne sokacak bir örgütlü mücadele verilir. Kapıdan giremezsek, bacadan ineriz!

Sol portalın en büyük katkıyı yaptığı referandum değerlendirmeleri tam da böyle bir örgütlü güç var olduğu için doğrudur. İnanmayan bu haftaki Sol dergiyi alıp gözden geçirmelidir. On gündür yapılanların özeti ve mütevazı sunumu herkese enerji katacaktır.

Bazı bezginler, büsbütün haksız duruma düşmeksizin şöyle diyor olabilirler: “Tamam, diyelim ki, AKP referandumda çok büyük başarı kaydetmiş sayılmasın ve sol da yenilmiş sayılmasın. Ama dokuz ay sonra seçim olacak, ve seçimlere SP ile BBP'yi içine alıp CHP'yle MHP'yi kendine benzeten bir AKP girecek. Bu rakipsiz güç karşısında sola ekmek kalmayacak. Yani, doğru söylüyorsunuz ama...

Son iki cümlesine kadar doğru olan bu bakışın sahiplerine dokuz ay daha tamamlanmadan, geçenlerde Erkan'ın verdiği yanıtı tekrarlayacağız. Düzenin karşısına biricik örgütlü, akıllı, inançlı, inatçı güç olarak çıkanların yenilme olasılığı yoktur ki!

Yeterki böyle devam edelim...