Seçimden sonra bir ay

Önce büyük değişim beklentisi, sonra istikrar konsensüsü.

Bir aya bu ikisi sığmakla kalmadı; daha hükümet kurma görevi kimseye verilmemişken, yani sayaç henüz çalışmıyorken ülke her tür koalisyona defalarca ısındırılıp, sonra erken seçimin kapısına kadar getirilmedi mi?

Türkiye’nin sinirleri alındı sanki. Bütün seçenekler gerçekçi artık! Acaba çekik gözlü avı, MHP’nin biriken enerjisini tahliye etmenin ve istikrar ilkesi adına başka ilkelerden caymanın da hazırlığı olabilir mi? Şaka bir yana, AKP karşıtı kamuoyunun AKP’siz bir hükümetin gerçekçi olmadığına ikna olması uzun sürmedi. Dahası, bu kesimi parlamentoda temsil eden sol resmen AKP’li koalisyonu sineye çekmiş durumda.

MHP her zaman rejim ve devlet için yedek güçtür. Muhalefet makyajı TBMM Başkanı seçilirken biraz döküldü. Sonra tazelenmesi için biraz zamana gerek vardı, tabii.

Bir ay önce gıkı çıkmayacak hale gelen Erdoğan da geri döndü siyasete. Bir kez daha burjuva siyasetinde Erdoğan figürünün ayrıksılığını görmüş olduk. Erken seçim, istikrar uzlaşmasına aykırı kaçacağı için, el yakar. Bunu gören herkes sorumlu davranma ezberine geri çekilirken, siyasetin bir enstrümanı boşta, sahipsiz kalmış oluyordu. Erken seçimi bir silaha çevirebilmek için, birilerinin “yakarsa yaksın” demesi, seçimi göze alan/isteyen taraf olarak öne çıkması gerekiyordu.

Bir ay önce seçimin tek mağlubu olarak yorumlanan kişinin seçimden medet umması saçma değil mi? Burjuva siyasetinin çöküş günlerinde bu da oldu! Bana sorarsanız, erken seçimden ilk kaçacak olan Tayyip Erdoğan olur, derdim…

Yenilgi Erdoğan’ın son triumvirasının yalnızlaşmasıydı bir bakıma. Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala’ya kadar gerilemek, ortada bir faaliyet programı veya akıl ortaklığı değil cürüm ortaklığı kaldığı anlamına geliyordu. TIR kasasında bitmek üzere olan üç siyasi kariyer!

TIR’lar yerlerinde duruyor; ama Erdoğan’ın AKP geleneğinde çok örneği olan tarzı bir kez daha güncellediği söylenmelidir. Triumvira masaldaki gibi aynanın değil, ama başta emperyalizm olmak üzere tüm egemen güçlerin karşısına geçip sordu: “Ayna ayna söyle bana, var mı dünyada benden daha… ?”

Ortadoğu’da ABD’nin IŞİD mücadelesinin sloganı “azı karar çoğu zarar” ise, Türkiye’de hükümet niyetine her şeyi yapabilecek, ilkesizliği yutturabilecek birileri lazım demektir. HDP’nin taraf olduğu, CHP’nin soldan çekiştirilmeye çok açık durduğu bir tabloda göreli avantaj AKP’dedir.

Ekonomi inşaata çıkartıldıysa, meşruiyet kriterlerini takmamalıdır Ankara. Burada avantaj mutlak biçimde AKP’dedir.

Kürt sürecinin durması olasılığı konu dışı bırakılmalı, ama en iyisi mehter adımlarıyla gidilmelidir. Olay ince ayar gerektirmektedir çünkü; ve Amerikan ince ayarı için söz dinleyen bir hükümete gereksinim duyulacaktır.

Emperyalizmin ve diğer egemenlerin çıkarlarına tam boy yaslanıp, sonra da risk alan, cesur politika diye ortalıkta gezmek, AKP tarzıdır. Ve seçimde kaybedilen mevziler bu bir ay boyunca belli ölçülerde telafi edilmiştir.

Burjuva siyaseti geçen bir aydan ders falan çıkartacak kalibrede değil. Bizse iyi bilelim; büyük değişim beklentisine oynayanlar, bir bakmışsın istikrara fit olmuş!