Savaş kışkırtıcılığı

Aydemir Güler'in “Savaş kışkırtıcılığı” başlıklı köşe yazısı 14 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Orhan Pamuk çıkışı, uluslararası boyutunun yanı sıra Türkiye’de savaş karşıtı kamuoyunun ağırlığını bozmaya yönelik bir operasyondur. Bu oyun hakettiği sertlikle, icabında daha fazlasıyla karşılanmalıydı. Ne de olsa Pamuk, yabancılar tarafından takdir edilmeye tarihen çok düşkün toplumumuz üzerinde etki sahibidir. “Nobel ödüllü yazar bile öyle diyorsa...”

Libération gazetesinin tercih edilmesi de rastlantı değil. Esat’a yönelik tehditlerin yeni-muhafazakar, sağcı hoparlörlerden yapılması mı etkili olurdu, sosyal-demokrat, özgürlükçü, sol-liberal bir adresten yayınlanması mı?

Zaten Pamuk’un yaşamı ve eseri, çok uzun süredir bir “proje”dir. Projenin Suriye’ye yönelik tetikçilik etabına nasıl bir konjonktürde geçildiği önemli:

Bir Türk medyasının uyduruk yorumlarını boşverin. Rusya, Suriye masasına yerleşmişti.

İki ABD seçimlerinden sonra gerçekleşmesinden endişe duyulan müdahale böylece bir kez daha erteleniyor ama olası müdahalenin meşruiyetini tesis etmek için “kimyasal demagoji” hamlesi yapılıyordu.

Üç Türkiye’de radar-füze-NATO Kara Komutanlığı üçlemesinde görüldüğü gibi, emperyalist müdahalenin dozajı arttırıldı. Akdeniz’deki askeri güç gösterileri ve Suriye’nin içinde batılı askeri danışmanların rol aldığı haberleri aynı çerçevede anlaşılmalı.

Dört Suriye muhalefetinin yeniden yapılandırılmasıyla önceki konumunu yitiren Türkiye, İslamcı-faşist paralı çetelerin zıvanadan çıkmış bir biçimde provokasyondan provokasyona koşmasından medet umar durumdadır. Türkiye’nin Suriye temsilcileri, korkunç videoları propaganda niyetine, kitleleri yıldırmak amacıyla yayınlayıp duran canilerdir.

Beş bakmayın ABD’nin El Nusra’yı terör örgütü ilan etmesine gerektiğinde bir kasaba dolusu insanı, Gaziantep mamulü kimyasallar marifetiyle katledip büyük provokasyonu gerçekleştirebilecek unsur bunlardır.

Altı emperyalist dünya Baas rejiminin çözülmesi için dua etmektedir. Ancak Baas’ın ne askeri açıdan yenilgiye gittiğini ne de siyasal cephede dağılma yaşadığını gösteren bir veri yoktur.

Bu bir kilitlenme. Pamuk projesi bu ortamda devreye sokuldu. Tam Esat’ın katledilmesinin de, emperyalistler tarafından kaçırılıp hapse konmasının da hayli güç göründüğü bir ortamda, bu aşağılık seçenekleri güncellemek, kamuoyunu alıştırmak için...

Bu, tetikçilik değil de nedir!

Bu projeyi boşa düşürmek görevdir.

Başka ülkelerden kendine suç ortakları bulan Pamuk içerde de yalnız değil. Başı çekenlerden biri Milliyet’in Aslı Aydıntaşbaş’ı. Aydıntaşbaş, “Yasemin Çongar ekolü” projesinin “bir numara”sıdır epey süredir.

Antalya’da kaçak göçek düzenlenen bir toplantıyı, doğrudan eli silahlı katillerin katılımı nedeniyle -veya yazarın ifadesiyle “ilk kez masabaşı muhalefet yerine, köy köy, sokak sokak çatışan komutanlar bir araya geldi” diye- çok önemli bulan bir “gazeteci” bu!

Nisan ayında, sığınmacı sayısı henüz 25 binin altındayken 50 binde müdahale olacağını “müjdeleyen” de oydu. Şimdi Irak Kürdistanı ile sınırın, serbest ekonomi sayesinde “buharlaşması”ndan keyifle söz eden de o. Irak’ın bölünmesini ve bunu körükleyen AKP’yi süslemesine mi takılmalı, Irak’a gelene kadar Suriye sınırının çoktan buharlaştığını mı hatırlatmalı!

Yağma yok savaş kışkırtıcılarını rahat bırakmayacağız.