Sağa, daha sağa…

24 Haziran seçimlerini izleyen günlerde peş peşe sağa yolculuğa çıkan solcuları veya kendine sağda yaşam kurup da bir kere sol kabul edildiğinden öyle geçinmeye ve sanılmaya devam edenleri çok yazdım. Sonra da bıraktım… Tabii bir süreliğine…

Hayır, bugün yine polemik yapmayacağım. Olan biteni göstermenin olsa olsa haber değeri olur. Zaten haber olduğuna göre oradan da gidemeyiz.

O halde somut bir iki vakaya değinip kendi işimize işaret edeyim…

Yerel seçimlere beş ay kaldı ya… Atasözü haline getirilen lafı duyarız yine: “AKP belediyelerden geldi, belediyelerden gidecek.” 

Fikir de desek, tez de desek, her ikisinin de gerekçeye ihtiyacı var. AKP’nin belediyelerden geldiği, sürecin yüzeyde görünen tarafı. Altına göz atarsanız, AKP’nin nereden geldiğini TKP’nin 29 Ekim açıklamasında bulabilirsiniz. AKP Türkiye kapitalizminden geldi!

Çok mu genel geçer oldu? Fazla mı yukardan bakıyor ve gerçek hayatın kıvrımlarına inemiyoruz? 

İnceltiyorum o halde: AKP 12 Eylül’den geldi. 

İndirgemecilik olur mu bilmem, ama arada geçen 20 yılı atlıyorum! 12 Eylül’ün resmi ideoloji haline getirdiği Türk-İslam sentezi tekelci burjuvazi ve emperyalizmin rüyasıydı. Hödük faşist paşalara fısıldadılar. Onlar da “güç bende artık” havasına girip kendilerini gelmiş geçmiş en acayip toplum mühendisi zannettiler. Oysa öyle “ilan ettim” deyince olmuyor. Resmi ideolojinin toplumun yaşamını dönüştürmesi için başka mücadelelerden geçmesi gerekiyor. İşte o 20 yıl, budur. İndirgenmez, yaşanır! 

O 20 yıl boyunca bürokrasi İslamcı gericiliğe adım adım açıldı. AKP’nin önce fikirleri iktidara geldi. 

Türkiye burjuvazisi sosyal demokratından merkez sağına, faşistinden ultra liberaline kadar herkesi deneyip ıskartaya çıkarttı. Defalarca yaptığımız özeti tekrarlarsam, emekçilerin elinden kamu hizmetini, okulu, hastaneyi, emeklilik hakkını, varsa iş güvencesini almak için, karşılığında vereceği en ucuz şeyin kutsal kitap olduğunu biliyordu burjuvazi ve bildiğini 12 Eylül’de belli etmişti. Ama uygulaması o kadar kolay değildi. Bayağı zaman aldı.

AKP bu anlamda, hiç indirgemesi falan yok, kapitalizmden geldi. 

Yerel yönetimlerden geldikleri işin görüntüsüdür ve gidiş fantezisi yazmak isteyenleri ilgilendirir. AKP herkesi kendisine benzeterek gelmiş ve kalmıştır. 

Şimdi CHP ve HDP yerel yönetimler için sağcı aday arayışına çıkmışlar. CHP’de acaba buna kim itiraz edecek? 

Bu sorunun yanıtını veremem, ama “itiraz etseler kaç yazar” diyerek yine kaba saba bir laf edebilirim! Hakikaten öyle ama… 

Örneğin -AKP 12 Eylül’den, yani askerlerden (de) geliyor demiş oldum ya- 28 Şubatçıların AKP dönüşümünün önünü kesmeye çalıştıklarına inanmam için, 28 Şubatçıların 12 Eylülcülükle hesaplaşmış olmaları gerekirdi. Herkesi Türk-İslamcı yapmaya çalışacaksın, sonra İslamcıların yükselişini durdurma isteğinde samimi olduğuna inanacağız! 

CHP konusu da öyle. Ekmeleddin AKP’den MHP’ye giderken CHP’den geçti. Hadi AKP’den geldiğine uyanamadınız, CHP’den geçerken ne yaptınız? Gücünüz mü yetmedi; hiç olmazsa MHP’ye giderken teneke bağlasaydınız ya arkasına. 

Ama olmaz. Çünkü bu söylediğim özeleştiri demektir, “içindeki sağcılıkla” hesaplaşmak demektir. 

2019 seçimleri için samimi ve güçlü bir itiraz gelecekse, önce buradan gelecek. İçlerindeki sağla hesaplaşacaklar… Yani hesaplaşamayacaklar! Çünkü onun için özelleştirmelere sessiz kalmış, AKP’nin önünü fiilen açmış, sonra MHP’ye bel bağlamış vs vs olmakla da hesaplaşılması gerekir. Olmaz! Koca (veya artık küçücük kalmış!) CHP sınıf karakteriyle nasıl hesaplaşsın?

AKP herkesi sağcılaştırabildiği için iktidarını sürdürmüştür. HDP’nin solculuğu bir şehir efsanesidir. HDP içinde solcuların etkisizleştirilmek istendiği yolundaki rivayetler bin bir gece masalıdır. Sağcı aday arayışı açısından Selahattin Demirtaş’ın diğerlerinden bir farkı olmadığı geçtiğimiz günlerde sıradan gazete haberi oldu! 

Şimdi el ele verip cidden eski bir AKP’liyi İstanbul’a seçtirseler, AKP gönderilmiş mi olur? Aman kitleyi korkutmayın, solcu aday falan göstermeyin… Ankara AKP kafasından bir muhalifin başkanlığına geçse Saray yıkılır mı sanılıyor?

Böyle zannedenler Erdoğan’ı çok hafife alıyorlar. AKP Avrupa Birliğinden koparken de çökmedi, Kürt reformundan cayarken de. Rus uçağını düşürdükten sonra da ipinin çekileceği beklentisi yanlış çıktı, ABD tarafından dövülünce de bir yere gitmedi. Oysa AKP kapitalizmden, yani dünya kapitalizminin açtığı “kredilerden” gelmişti bir anlamda da. Bir kapı kapanırsa başkası açılır. 

Sonuç: AKP’yi kendisi kadar sağcı rakipler üstünden yenemezsiniz. 

AKP nereden mi geldi? AKP “sağa, hep sağa” diyen solculardan da geldi. 

Daha sağa gidecek olanlar, AKP’ye rakip olmak da istiyorlarsa, işin içinden nasıl çıkarlar bilmem. Sadece beş ayları kaldı… 

Bu tabloyu bozacak olanların ise tam tamına beş ayları var. Beş ay sonra Türkiye’nin direnen insanları, yani çocuklarına din dersi dayatan okula, emeğine el koyan işyerine, deresini kurutan şirkete, hastasını kapıda bırakan özel hastaneye kafa tutanlar… Bir de iktidara, sözünü ettiğimiz bu sağcılığa da kafa tutabilirler mi? 

Neden olmasın? Elbette tutarlar. Tutarız ve başka bir sayfayı açarız. O sayfaya sola, daha sola diye yazarız…