Restorasyoncu AKP; yok artık!

“Restorasyon lazımsa onu da biz yaparız.” Türkiye’nin garantici egemenlerine uygun ve hatta tarihsel örnekleri bol olan bu yaklaşımın, Erdoğan’ın diline nasıl bir meydan okuma biçiminde yansıyacağını tahmin edebiliriz: Restorasyonu en iyi biz biliriz bee...

Yönetilemez hale gelen bir ülkeyi yeniden yönetilebilir hale getireceksiniz. Birilerinin bu işi demokratlık diye allayıp pullaması gerekiyordu. Hem CHP-HDP “muhalefeti”, hem de AKP’nin MHP’ye yüklenip durması buraya çıkıyor. Sağa yeni bir biçim verilecekse MHP budanacak ki, “demokrasi cephesi” olsun ve dahi solcuyum diyenler de içinden veya dışından bu oyuna sempatiyle baksın.

Restorasyon Türkiye’ye özgü ve tamamen güncel bir ihtiyaç değildi; değil. Geçtiğimiz on yıllarda tüm dünya, kaldırılamaz ölçüde sağa gitmişti. Az zaman değil; özgürlük diye diye başlayan Soğuk Savaşın, sömürgecilik bakiyesi savaşların ötesine taşıp faşizmin yeniden inşasına dönüşmesinin simgesi 1973 Şili darbesidir. Türkiye yedi yıl arayla treni yakaladı. Reagan, Thatcher… bu bir huruç harekatıdır. Sovyet sosyalizmini dağıtmak, işçi sınıfının kazanımlarını söküp almaktı hedef. Saldırının ekonomik krizi ve ona bağlı siyasal sorunları izlemesi hiç rastlantı değildi.

Böyle böyle otuz küsur yıl geçti ve öncekinden daha ağır bir krize çarptı emperyalistler ve kapitalistler. Neo-liberalizmin inandırıcılığı, krizin başlangıç ülkesi ABD’nin liderliği, kârlar… her şey tehdit altındaydı. Neyse ki, önceki harekat sonuç vermiş ve sol minimize edilmişti.

Obama da rastlantı değildi ve emperyalist sistemin faşizmin gazına sonuna kadar basmak yerine “derinlemesine bir makyaj”dan geçeceğinin işaretiydi. Amerikan solu Demokratlar hakkında her duyduğunu demokratikleşme olarak anlamaya pek yatkındır zaten. Nasılsa emperyalist suçlar birikince “bizim adımıza değil” demek vardır geleneklerinde! Atı alan orayı burayı bombalamış; ne gam…

Restorasyon demokrasisi bu kadardır emekçilerin penceresinden bakarsak. Emperyalizmin demokrasinin inkarı olduğu Lenin’den bu yana sarsılmaz doğrumuzdur. Faşist İslamcılığın yerine ılımlı İslam mesela. Arap Baharının demokrasisine bindirilip arzı endam etmeden önce, ilk Müslüman Kardeşler iktidarının bizde kurulduğunu hatırlayalım. Türkiye kapitalizmi, 1990’larda nereye bakacağını bilmez durumdan çıkmak zorundaydı ve bu zorunluluk erken ve öncü bir örnek olarak AKP’nin önünü açtı.

Kimse aldatılmadı. Türk solu ve Kürt demokratları oyunun parçası oldular. Önleyemedik. Ağır bir tasfiyenin içinden geçip yeniden kurulan komünist hareket yetişemedi. Diğer sol anlamadı, o kapıda ikbal buldu; her neyse…

Ama sanılmasın ki, emperyalizm her şeye kadirdir… Tersine, krizden kaçan bir çaresizler topluluğudur egemenler. Denemecidirler, pervasızdırlar, tutarlılıkla uzak yakın ilgileri yoktur, bilim düşmanlığı kendi beyinlerini de kemirmektedir. Türkiye emperyalist restorasyonun laboratuarı oldu. Karşı-devrimci bir karanlığı demokratikleştirme diye yutturmak! Bravo!

Ilımlısı olmuyor gericiliğin. Demokrasi tutmuyor emperyalizm çağında. AKP demokrasisinin yaldızları döküldü ve Suriye’de, Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi bizde de restorasyon yeni baştan ihtiyaç haline geldi.

1 Kasım seçimlerinde “lazımsa onu da biz yaparız” tezinin kabul gördüğü ve bir büyük anlaşmayla bağıtlandığı anlaşılan AKP merkezli restorasyon, Türkiye’nin ikinci öncülük denemesi oluyor. AKP’nin yaldızları yeniden yapıştırılacak. “Başkanlık sistemini tartışmaya hazırlananlar” elde kurumuş uhularıyla göreve koşuyorlar.

ABD’de de siyahi başkan, Fransa’da sosyalist Hollande, Syriza, Podemos. Ortadoğu’da eski aşiret fotoğraflarının yetmeyeceği yerde “biricik seküler direniş” olarak Kürtler. Kıbrıs’ta AKEL denemesi, kuzeyde “çağdaş AB” ve CTP . Düzenin sol görünümü ve eliyle düzenlenmesine komünistler bile davet edilip duruyor. Kimi solcu, restorasyon kadrosundan iş buluyor kendine, kimisi samimi ve şaşkın: Demokratikleşmeye çevirsek bu gidişi, belki ordan devrim bile çıkartırız… çıkartamaz mıyız?

Türkiye önemli bir ülke. Kontrolsüzlükten çok korkuyor egemenler. En güvenilir olan, iktidara mahkum bir AKP ile devam. Hele onun muhalefeti CHP ile HDP’yse, enselerinde zindan soğuğunu en az iki buçuk yıldır hissedenlerin iktidara yapışmalarına ve bunun kabul görmesine şaşmamak lazım.

İyi de, biz bu filmi görmüştük! AKP’nin şimdi yeniden iktidar olduğu doğrudur. Ama bu iktidarın ülkeyi yönetilebilir hale getirmesi, istikrarlı bir dönemin açılması, Türkiye’nin sağcı restorasyonu ikinci kez model olarak ortaya çıkarması, onu allayıp pullaması…  

Başarırlar mı? Yok artık, daha neler!