Provokasyon mevsimi

Hem iç hem dış politika açısından AKP’nin umutlarını bağladığı şey provokasyon. “Evlerinde zor tutuyorum” lafından sadece ve sadece provokasyon örgütü yaratacak kadar adam çıktı. Onlara “1453...” diyoruz.

Ne yapıyorlar?

Cami-cemevi projesinin memleketi pek “açacağını” düşünen safların çıkmayacağını söyleyemem. Ama bu aslen Alevilere yönelik bir provokasyon. 12 Eylül tüm halka silahı doğrulttuktan sonra, Alevi köylerine cami yaparak asimilasyon sürecini çalıştırmayı ummuştu. Zaten onların gözünde asimilasyonun tek türü, zorla yapılandı. Ancak bugün, hele Haziran’dan sonra, projecilerin en akılsızının bile Alevi hareketini söndürmek için camiden medet ummuş olması düşünülemez.
Mesele, Alevileri AKP ve polis yerine cami ile karşı karşıya getirmekti. Nüfusun çoğunluğu bu karşıtlığa anlam veremeyecek, evlatlarını halk aydınlanmasına daha yeni feda eden Alevilerin kazandığı kitlesel sempati dağılacak, hatta bir mezhep çatışmasının zemini hazırlanmış olacaktı...

Gökçek’in ODTÜ yolu bir provokasyondur. Seçim takvimi başlamışken bu yolun çok yerinde bir oy yatırımı olduğunu iddia etmek temelsizdir. Bu yol, ODTÜ öğrencileri, mahalleli, aydınlar ve sol için zor bir kavşaktır. Zira CHP Belediye Meclisi üyelerinin ve ODTÜ hocalarının bir bölümü “yol”cudur. Solun baştan bölünmüş olduğu bu başlığın, muhalefeti birleştirmesi mümkün değildi.

Artık her maçta 1453’çülerin “her yer provokasyon” sloganıyla hareket edecekleri anlaşıldı. Gezi direnişçisi tarafları itibarsızlaştırmak, hatta kriminalize etmek için birtakım faşistler figüran olarak işe alınmış bulunuyorlar.

ODTÜ’de Müslüman kızlara zulüm hikayesi de bir provokasyondu. İlerici öğrencileri dindar halk nezdinde itibarsızlaştırmak...

AKP bu çizgiden vazgeçemez. İdeolojik ikna yeteneği kalmadı. Bunun için özelleştirmenin faydası, AB demokrasisi gibi liberal temalar gerekirdi. Tükendi. Kim takar demokrasi paketini...

Ya da büyük Türkiye’ye bağlanacak başka dinci ve milliyetçi açılımlar gerekirdi. Oysa AKP dindar Sünnilerce de yaşam biçimi üstünde bir tehdit olarak algılanıyor. AKP’nin savaş çağrısı, en güvendiği dinsel kesimlerde de artık yankı bulmuyor. Tabanından bulacağı son olumlu yanıt oy olacak. Ve oy yetmiyor!

AKP İslamcı oyları konsolide etmek için ideolojik kampanyalara, rant dağıtımına güvenemeyeceğinden, provokasyon yoluyla tabanını tahkim etmeye bakacak. Mecbur.

Dışarda provokatörlüğe daha erken başlamışlardı. O alanda sıkışma kendini erken hissettirdi çünkü. Suriye’de savaşı kışkırtmak için 2012 yazında jet feda edildi. Reyhanlı, Şam hükümetini ve Alevileri suçlamak üzere planlanan bir büyük provokasyon veya göz yumulan bir şeriatçı terör saldırısıdır. Kimyasal senaryosu saldırı kapısını açacak tekmeydi...

AKP düne kadar emperyalistleri Suri-ye’ye saldırtmak için, arkadan ittirmek için yapıyordu bunları. Şimdi açık saldırı olasılığının gevşediği bir ortamda durmayacak. Tersine provokasyon sürecek. Çünkü gerginlik çok yüksek tutulmazsa, öncekilerin ellerinde patlaması neredeyse kaçınılmaz. Geçmişin patlamasını önlemek için daha büyük patmalara koşacak bir maceradır artık AKP dış politikası.

Hız keserse başına kim bilir neler gelecek? Örneğin kimyasal soruşturması yiyecek. Suriye’nin yağmalanması soruşturulacak. Reyhanlı dosyası açılacak. El Kaide bağlantılarındaki pislik, valilik kademelerinden hükümete tırmanacak... Tüm bunları gölgelemek için daha büyük gürültü çıkarmak gerekecek.

Bu, bir provokasyon mevsimidir.

Sol bu dalgayı politik akılla ve kitle örgütlenmesiyle karşılamalıdır. Yazın başından sonuna değişen bu: Daha fazla siyaset, daha fazla örgüt.