Oslo rüzgarı

AKP'nin “PKK'yle görüşen şerefsizdir” yollu resmi dili ile Oslo bandını uzlaştırmak elbette mümkün değil. Türkiye'de yükselen gerginlik, şiddetlenen kanla görüşme trafiğini uzlaştırmak mümkün değil.

Görünüm böyle.

Ancak çatışmanın bugünden geleceğe bakıldığında biricik kanal sayılmaması gerektiğini söyleyip durduğumuzu hatırlatırsak eğer, bu uzlaşmazlık biraz hafifleyecektir.

Seçim sonrasında kimilerine göre demokratik çözüm, ama en azından yeni ve barışçı bir statüko beklenirken, Kürt sorununda savaşın bastırması basit biçimde “çözümün yerine savaş” değildi. Egemen güçler elde ettikleri inisiyatifi, çözümün zemini olarak Kürt hareketini güçsüzleştirmek doğrultusunda kullanmaya karar vermişlerdi. Önce baskılayıp sonra anlaşmak... Model budur. Haince ve acımasız.

2. Cumhuriyetin Kürtleri kucaklayacağını sananlar yanılmıştır. Bugüne kadar bunu söyledik ve şimdi yine hatırlatma gereği doğdu. “Biz söylemiştik” diye değil. Olup biteni anlamak için...

Bu bakış açısı devreye sokulduğunda, Oslo bandının, AKP'nin güncel resmi dilini geri çekmeksizin bir “anlaşma zemini”nin yeniden kurgulanmasına, kamuoyunun tarafların buluşmasına alıştırılmasına hizmet edeceğini söyleyebiliriz. Bu alıştırma, şu kan ve cenaze günlerinde bile pekala mümkündür. İlk gece önemli TV ekranlarında konuyu merkeze koyan sıfır, yalnızca başlıklardan biri olarak değinen tek bir program yapılması ve orada da AKP'nin en başta değindiğim çelişkisinin arada alay konusu yapılması bu yönde bir işaret.

Yine de, AKP medyasındaki suskunluk göz önüne alınırsa, hükümet hakkında bir tür tavizkârlık görüntüsünün oluştuğu söylenebilir. Şimdi bu görüntünün telafisi gerekecek ve bu da şiddetin artışına neden olacaktır. “Kamuoyu” hükümetin sertliği biraz daha yükseltmesini, banttan sonra “kaçınılmaz” bulacaktır. Ve zaten şiddetin artması “Tayyip çözümünün” reddi değil tamamlayıcısıdır.

Bu durumda aslında kara harekatı söylentisi ile Oslo bandı arasındaki çakışma önemli bir sorun oluşturmamaktadır. Bir de, yeri gelmişken örneğin MHP'nin kara harekatının meşruluğunu zedeleyecek ölçüde konuyu gündemde tutması da kolay olmayacaktır.

Burjuva muhalefete ilişkin bir not: CHP ve MHP bu çapta bir medya bombasında bile siyaseten güçlü giriş kanalı bulamamaktadırlar.

Kara harekatı dışında, zamanlama bir de İsrail'e işaret etti. Bandın AKP'ye ayar vermesi, yayının arkasında bir İsrail komplosu olsa da olmasa da kaçınılmaz bir sonuçtur. Ama zaten aynı gün ABD Dışişleri sözcüsünün “Ankara-Tel Aviv gerginliğinin azalması memnuniyet verici” diye bir açıklama yaptığını biliyoruz. İsrail hükümetinin Mısır'daki elçilik saldırısına ve Erdoğan'ın Arap gezisi demeçlerine karşın frene bastığını da... Elbette efsanevi İsrail gizli servisinin parmağının Oslo'ya uzanmadığını kimse söyleyemez. Ama zaten efsaneler, o dünyada tanım gereği karmaşık emperyalist bir mekanizmanın parçası olmakla ilgilidir. Oslo görüşmesini düzenleyen, ev sahipliği yapan, lojistiğini sağlayan ve İngilizce konuşan kişilerin sadece bandı yayınlanan toplantının değil, bütün kurgunun merkezi unsurları olduğunu düşünmek yerinde olur. Bunlar ister İsrail ister başka bir kanal üstünden kayıtları sızdırmış olsunlar, olayın bütün taraflarını sarsmak ve geniş bir mühendislik faaliyeti yürütmek yeteneğine sahip birileri. Nereli olduklarının, ne eğitimi aldıklarının ne önemi var bu düpedüz emperyalizmdir.

Yine yeri gelmişken, kim olursa olsun, emperyalizmle kurulan bir ilişkinin eşitlik veya kullanma üstünden kurgulanamayacağı da hatırlanmalıdır. AKP'nin stratejik müttefikliği de, eşbaşkanlığı da kayıt ve yayın lisansının kimde olduğu noktasında bitiyor. Belki de bantta en fazla bu söyleniyor...