Ortadoğu dikiş tutmuyor

Aydemir Güler'in “Ortadoğu dikiş tutmuyor” başlıklı yazısı 1 Şubat 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Emperyalistlerin uğraştığı dikişleri diyorum.

Arap dünyasının en önemli iki noktasında mekanizma çalışmıyor.

“Arap Baharı”nın merkezindeki Sünni İslam-emperyalizm izdivacı, Mısır’da sadece proje safhasında, müttefikler arasındaki ilişkinin planlanmasında yürüdü. Bu plandan Müslüman Kardeşler iktidarı çıktı çıkmasına, ama toplumun emekçilerden aydınlara, modern orta sınıflardan Hıristiyanlara uzanan geniş bölümü gericiliğe karşı ayağa kalktı. Mısır’da ne cumhurbaşkanı ne Anayasa meşruiyet sınavını geçememiştir. Yol Tahrir’de tıkandı.

Tasarım düzlemi tamam. Toplumsal iktidar tıkanıyor. Üçüncü düzlem: bölgeye müdahale...

Filistin’de Hamas’ın normalleşmesi daha kolay sağlanacak gibi görünse de, yeni durum İsrail’in ağırlığının görece azalmasını getirecekti. Tel Aviv’in buna gösterdiği direnç ciddi. Seçimler direncin ülke içindeki dayanaklarının hayli sağlam olduğunu gösteriyor. İsrail’de sağcılık sağcılıkla yarışıyor!

Mısır’da yolu tıkayan muhalefet ideolojik ve siyasi açıdan karışık. Kitle hareketinin gerici-emperyalist yapılanmaya yar olmaması durumu, bizde AKP’nin gericileştirme operasyonunun yarattığı sürtünmeyi hatırlatıyor.

Sonuç olarak Mısır’da ideolojik olarak belirsiz, siyasal olarak kaotik bir muhalefet yükseliyor. Kesin olan şu ki, emperyalist proje işlemiyor.
Diğer kritik nokta, Suriye.

Önce, Türkiye çetelerle birlikte aşırı kuvvet uyguladı Suriye’ye. Bunun ilerletmediğini, kontrolsüz ögeler içerdiğini, AKP’ye de hak etmediği bir rol verip, kaldıramayacağı bir yük bindirdiğini gören ABD, muhalefeti yeniden yapılandırmaya yöneldi geçen yaz.

Buna eşlik eden büyük diplomatik baskıya yaslanmasına karşın muhalefet sahada yol alamadı, hatta büsbütün terör eylemleriyle sınırlandı.
Suriye’nin pazarlıkçı müttefiklerinde de pek bir dağılma yaşanmadı. Esad’ın geçenlerde yaptığı kapalı salon konuşmasının kendisinden daha önemli olan, konuşma biter bitmez, Türkiye sınırının bir bölümüne komşu kırsal alan dışındaki bütün kayda değer kentlerde düzenlenen kitlesel kutlamalardı.

Patriotlara gelince Suriye tehdidi gerekçesini ciddiye almak olanaksız. Bir NATO komutanı İskenderun limanında, birkaç yüz metre öteden yükselen sloganlar altında, yerleştirecekleri füzelerin Kahramanmaraş’ı çok iyi koruyacağını anlatarak asrın saçmalamaları arasında yerini aldı!
Bunu da geçeceksek, Türkiye’ye Patriot füzelerinin konuşlandırılması bölgesel bir çatışmaya yönelik mevzilenmenin parçasıdır. Suriye’deki dengeleri değiştirmez.

Baas’ın olası bir seçimi açık ara kazanacağını söyleyen değerlendirmeler giderek daha iddialı hale geliyor. Bu arada beklenen oldu ve Erdoğan’ın yanında gezdirdiği muhalefet liderinden ilk kez Şam’la uzlaşma sesi çıktı. Baştan beri Esad’ın projesi, tam da, muhalefeti bölmek ve bir bölümünü sistem içine çekmekti.

İsrail hava saldırıları tam bu sıra, yani Şam’ın raundu kazanmakta olduğu anda geldi. Ama bu konjonktür Suriye’ye topyekun bir dış saldırıya uygun değil. Dahası, rejim böyle bir saldırıyla yıkılacak bir görüntü çizmiyor.

Elbette Mısır gibi Suriye için de bir ihtiyat kaydı koymalıyız. Direniş sola çeker, radikalleştirir. Ancak Suriye siyasetinin bayağı bayağı sola kayması gerekiyor. Zira rejim sürece liberal reformlar programından, kapitalist dünyaya entegrasyon projesinden başlamıştı.

Ve Türkiye... Dışardaki bu patinajlar emperyalist bahara angaje olan iktidarı zora sokmakta. İçerde ise seçimlerden bu yana AKP’nin taşıyamayacağı ölçüde şiştiği görülüyor.

AKP gereksindiği krediyi CHP’deki rotasızlıktan alıyor. Yatırımını ise Kürt sorununu çözme olasılığına yapıyor. Bırakın sorunun çözülmesini, silahları susturan bir partinin bile sıçrama kaydedeceği doğrudur. Ancak bu yatırımın kısa vadede getiri sunması, bana hayal gibi geliyor.