Örgütsüz veya yöntem

Kim yaptı, ne kadar iktidar değişikliği hedeflendi, mevcudun ne kadarının konsolide edilmesi istendi, Batı neresindeydi, Doğu neresindeydi?

Soru çok. Doğal olarak yanıt da çok.

Kemal ne iyi yazdı! Önce “darbe değil Tayyip’in komplosu” diyeceksin, sonra darbeye karşı Erdoğan’ı bile açıkça sorgulamayan bir ulusal mutabakatın kuyruğuna koşacaksın. Adın da solcu olacak! Özgür ne güzel yazdı! Var olanı değiştirmek için kendini anlamlandıramayan, var olanı anlayamaz bile!

Solun aklı elbette bilimle, Aydınlanmayla barışıklığından başlar. Ama o temellerin yeniden üretilmesini sağlayan şey hareketin ilk itkisi olamaz. Devri daim motoru mu bu, her bozucu girdiye bağışık olacak?

Solun aklını solun değiştirme güdüsünden ayıramazsınız. Aydınlanma düşüncesi değiştirme ehliyetini tanrı katından insanlara indirdi. Marksizm zorunlu bir inceltmeyle sınıfları işaret etti. Solun aklı sınıf mücadelesiyle var olur ve yeniden ürer. İşçi sınıfının penceresine kendini yerleştirmemiş bir solculuk, kütüphanesindeki bilimsel kitapları tozların altında unutmuş demektir.

Türkiye solu bu nedenle su kaynatmaktadır. Vatan Partisi herkese diyalektik materyalizm tavsiye ediyormuş. Olur; AKP’li imamlarla oturur okursunuz. Ne anlayacaksanız artık!

Eğitim şart elbette, ama yöntem mühim. Yöntemsiz ne okusan faydasız.

Neden “bu naylon değil, hakiki bir darbedir” diye ısrar ettik, biliyor musunuz? Bu ısrarın hakikate tamamen denk düşmesi bir yana, solculuğun varlık koşuluyla ilintisini unutmayın. O kadar komplonun yapılabildiği, Erdoğan’ın önüne geleni tongaya düşürüp, bilmem kaç yüz kişinin ölümünü planlayıp, sonra da tuhaf bir patikadan Başkanlık diktasına fırlama planını hayata geçirdiği bir ülkede, sola ve sınıflara yer kalmamıştır. Adam meseleyi çözmüş, uyguluyorsa, kimse boy ölçüşemez ve sınıflar dağılmalıdır. Kalabalık etmeyelim!

Bizim yöntemimiz mücadeleyi, mücadelesini verdiğimiz sınıfı ve bir özne olarak Parti’yi misyonla donatmayı gözetir. Devrenin kapatılamadığı zamanlar olabiliyor ne yazık ki. Ne yapsanız verili bir zaman ve mekânda sınıfınızı ve örgütünüzü boşa düşmekten çıkartamayabilirsiniz. Bunun adı yenilgi oluyor. Orada değiliz.

Kusura bakmayın. Bu hengâmede daha şimdiden kendini yenilmiş hissedenler CHP’ye akıl öğretmekle de uğraşmasınlar. “Laikliği unutma”, “AKP’yle uzlaşma”, “emperyalizmi unutma”… Olur! CHP’nin işi gücü yoktu, kendisi özne olamayan, olmayı geçtim, bunu aklından bile geçirmeyen solculardan verilen akıllara göre yol haritası çizecek!

Sol kuşkusuz örgütlü kesimlerle başlayıp bitmiyor. Tersine solculuk alanı örgütsüzlük nedeniyle sanıldığından çok daha geniş bir alana yayılıyor. Örgütlülüğün toplam içinde dar bir alanı temsil etmesi negatiftir. Solun çok geniş bir alana yayılmasıysa pozitif.

Pozitif anlam sırtlanan bu kesimlere “terslik” yapılmaz. AKP, CHP ve MHP amblemlerini ay-yıldızın önünde yan yana getirip caps yapanların ne demek istedikleri bellidir. Bütün milli mutabakat hükümetleri tanım gereği sermaye yanlısıdır. Yetmez, kurulu düzenin güncel versiyonu neyse onun tutucusudurlar. Bugün Erdoğan’dan kurtulmaya bile değil, onu ıslah etmeye duacıdır bu akım. Pratikte Erdoğan bunlarla uzlaşır mı, yoksa başka şey mi olur, göreceğiz.

Ama peki; ya biz ne istiyoruz? “Biz” bir şey isteyecek miyiz? Düzen partisinin kurulmasını ve olağanüstü demokrasinin sağlanmasını mı bekleyeceğiz? Örgütsüz solcunun, sıradan, vicdanlı emekçinin, iyi niyetli yorgun aydının dileği “yılan beni sokmasın” mı olacak?

Terslik yapmayız, ama gerçeği söyleme görevinden nasıl geri dururuz?

Sevgili örgütsüz aydın,

Ey namuslu emekçi,

Sen, sokaktaki dürüst vatandaş…

“Ben ne olacağım” sorusu için deniz bitti! Başkalarının başına gelenler senin başına nelerin gelebileceğinin temsilidir. Sana ne olacağıyla değil ne yapacağınla ilgilenmezsen, son yakındır. Bir şey yapmak; keşke kendi başına senin elinde olsaydı... Açık olalım: Değiştirmek, tanrının, olağanüstü insanların bile harcı değilken, sana mı kaldı! Öznenin parçası olmadığın, dürüstlüğünü, vicdanını, iyiliğini, emekçiliğini, bunlarla aynı anlama gelen solculuğunu örgütlü kılmak için, belki de bugünler son duraktır!

Anlamak ve değiştirmek için…