Organize sapıklık

Hiç, Erdoğan’dan “ben herkesin özel yaşantısına karışırım” diye bir söz duydunuz mu?

Tam tersi. Bunlar kimsenin yaşam biçimine karışmaz! Düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanırlar!

Belirli bir mantık ortak paydası olsa tartışmayı sürdürebilirsiniz. Dalga geçersiniz mesela, bütün iktidar mekanizmalarına sahip olup, karşı çıkanın tepesine her tür araçla binenlerin ifade özgürlüğü de bir hoş oluyor, dersiniz. O özgür, karşı taraf ya işsiz ya hapiste!

Bu tür tartışmalar AKP ile yürütülmez. Çünkü AKP şeriatçı-faşist bir partidir.

Faşist olduğu için farklı konumdaki herkesin üstüne her tür araçla gider.

Şeriatçı olduğu için de, her tür araçla saldırmayı ayrıca rasyonalize etmeye, meşru göstermeye ihtiyaç duymaz.

Bunlar kendilerini Dar-ül harbde sayıyor. Gerçi Dar-ül harbin tanımıyla çelişen bir durum var ülkeyi kafirler değil kendileri yönetiyor.

Ama olsun bildiğimiz gibi, Tayyip Erdoğan, keyfine göre kendini muktedir veya mazlum ilan eder. “Karar verdik yapacağız” ile “bütün dünya bize karşı komplo kuruyor” birbirini izleyebilen iki cümledir.

Dar-ül harbdeler ve her yol mübah! Kafire söylenen yalanın hesabı mı tutulur!

AKP ile bir mantıksal ortak payda olamaz.

“Yaşam biçimine ne zaman karıştım!” bana göre buz gibi yalandır. Onlara göre “caiz”

Hukuku bu ideolojileri sayesinde en askeri faşizmden daha fazla kendilerine yontarlar. Taşeronu kaldıracağız deyip derinleştirmeleri, kafayı yemiş olmalarından değil bundandır. Özel hastaneye daha az para vereceksiniz deyip hasta payını arttırmaları böyle mümkün olmaktadır. Herhangi bir oylamanın sonucuyla güçleri yettiği ölçüde, istedikleri gibi oynarlar çünkü vatandaşa değil Allah’a hesap vereceklerdir...

Örtmeye ihtiyaçları yoktur, çünkü bizim gibi kafirlerle dalga geçmek ayıp değildir. İhlal edecek kural yoktur ki!

Bu, benzersiz ölçüde keyfi, sahiplerini tam özgürleştiren bir faşizm türüdür. Kendi aralarında konuşurken muhtemelen “bu bizim hakkımız, tabii ki böyle yapacağız” diyorlardır.

Köprüler atılmıştır!

Özgürlük istiyorsak, biz de atacağız köprüleri.

Aşağıda özgürlüğümü kullanacağım!

Yaşam biçimlerine asla müdahale etmediklerini söyleyenler bir organize sapıklar çetesidir.

TV’de gördüğü kadının dekoltesine karışan adamın, karşısındaki bir başka sunucunun göğüslerine veya bir heykelin penisine takılıp kaldığı fotoğraflar, bir sapıklık durumuna işaret etmektedir.

Organize sapıklardan biri kız torununu kucağına alıp sevemediğini söyleyebilmektedir. Kendi torununu insanca ve dedece sevmekten yoksun kalan bu kişinin bir çocuk pornocusu olduğu açıktır. Ancak olay bireysel değil organize. Çünkü adam sadece yetişkin kadınlarla değil, karşı cinsten bebeklerle de abdestinin kaçtığını kendi adına değil cemaati adına ilan etmektedir. Kimse de itiraz etmemiştir.

Bir diğer sapık, videosunu izlediğim konuşmasında, ona göre açık saçık, muhtemelen gayet normal giyinen kadınları zalim ilan ediyor. Erkekleri baştan çıkaran zalimler! Yani adam, insanların yarısının insan içine çıkmaması gerektiğini başka bir gerekçeyle değil, “aklıma sadece seks geliyor” diye savunabiliyor. Kendi adına değil yalnızca itiraz etmeyen bütün benzerleri adına!

“Normal giyinen kadınlar” dedim ya. Bu yargıya da bir başka sapıktan hareketle vardım. O da seçim broşüründe bir kız bebeğe türban takıp fotoğraf çektirmiş. Yani kundakta da olsa türbansız bir kızın cinsel obje olduğunu ilan etmiş. Ya da taraftarlarının bu resmi pornografik saymamaları için önlem almış!

Durum bu.

Ne köprüsü, ne ortaklığı!

Köprüleri atacağız ki insanlığımızı koruyalım. Sapıklığın kuşatması altındaki vicdanları geri kazanabilelim.

Haziran’dan hatırlayacağınız gibi, daha önce yapmışlığımız da vardır.