Neden dışarıda oynuyorlar?

Mısır'daki darbe, Haziran direnişi sırasında Erdoğan'a ilaç gibi geldi. Mazlumu oynayacak hali kalmayan AKP'nin Müslüman Kardeşler'e bu denli sarılmasının bir nedeni de budur.

Batı, yahudiler, karanlık güçler, darbeciler... hepsi el ele veriyor ve İslam'a karşı komplo kuruyorlarsa, bizimkiler de kendilerine bir çıkış stratejisi bulabilirlerdi.

Çıkmadık candan umut kesilmez denir ya, o hesap.

Erdoğan'ın içerdeki direnişini hafife almıyorum. Medya operasyonu, davalar, baskılar... Ama arzu ettiği sonucu çıkartabileceğini hiç zannetmiyorum.

AKP, oyunu, aslında en zayıf olduğu alana kaydırmaktadır giderek. O da dış politikadır.

Önce içeriyi hatırlayalım.

İçerdeki en önemli enstrüman Kürt açılımı. Bu başlıkta son olarak, önceleri açılımın bir unsuru olarak gündeme gelen Kürt ulusal konferansının, artık AKP'nin erişim alanından uzaklaştığını görmemek mümkün mü? Bu konferans Türkiyeli Kürt cephesinin AKP ile ittifakının bir öğesi olmaktan çıkmakta, bütün ülkelerden Kürtlerin kendi aralarında ittifaka dönüşmektedir. Ortadoğu'nun hassaslığı içinde böyle bir ittifakın Ankara'yı zayıflatması kaçınılmazdır. Öyle ki, roller bile değişebilir. Daha önce yazmıştım AKP'nin seçim takviminde Anayasa'yı arkaya atması, Kürt siyasetine “seçimlerde ve cumhurbaşkanlığında işimi kolaylaştırırsanız, Anayasa'yı hallederiz” anlamında bir şantajdı. Şimdi bunun yönü tersine dönebilir: “Kürt reformunu yapmazsan...”

İçerdeki bir diğer faktör hep ekonomi olmuştu. AKP büyük bir rant mekanizmasını iyi yönetti. Şimdi dostlarını tatmin etmesi zorlaşıyor. Belki bununla da bağlantılı olarak, hükümetin, TÜSİAD sermayesine saldırısı şiddetleniyor. Oysa AKP sermaye sınıfının içindeki dengelerle ne kadar oynamış, yandaşlarını kayırmış olursa olsun, sınıfın bütününün çıkarlarını koruyabilmiş, temsil edebilmişti. Şimdi sınıfsal ittifak zora gireceğe benziyor.

İslamla neo-liberalizmin ideolojik ittifakı çöktü. Denebilir ki, Altanlar, Çandarlar olmuyorsa, Çalışlarlar, Uraslar var... Lakin işin çapı bunların tamamını aşıyor artık. O ideolojik sentez dünyada sallanıyor çünkü.

Direnişi baskılamak için yaptıkları hamleler de sonuçsuz kalacak. Stadlarda yanıtını şimdiden alan AKP ya bir ezme operasyonuna yönelecek, ya da çaktırmadan geri çekilecek. İkincisinde direniş bir mevzi kazanır. İlk seçenekte ise, AKP Haziranı mumla arar!

Mısır Erdoğan'a mazlum rolünü tazelemek için şans verdi, dedim. Aslında en iyi senaryo Türkiye'de de birilerinin darbe yapmaya kalkması olurdu. Erdoğan da tankın üstüne çıkıp demokrasi kahramanı oluverirdi. Ancak TSK'da ne darbeciliğini hatırlayacak enerji kaldı, ne de bu tür büyük provokasyonlarda oynayacak yetenek.

Yani içerisi son derece verimsiz. AKP bu yüzden Mısır ve Suriye gündemlerinin üstünde tepiniyor. Ama olmuyor...

Bir kere, mazlumluk ile “güçlüden yana olma” tercihi birbirinin zıttı değildir. Bunlar mazlum görünmeyi severler. Ama sırf inandıkları için güçsüzün yanında saf tutmazlar. Güçlüyken mazlumu oynayan kazanır. Ama güçsüzken mazlumu oynayan yalnız kalır.

Yani dışardan içeriye bir enerji aktarılması mümkün görünmüyor.

Dışarda ise AKP'nin gidişatı etkileme şansı yok. Emperyalizm laikliğe sahip çıktığından falan değil, şeriatçılığın Ortadoğu'da güvenli bir zemin oluşturmadığı açıklık kazandığı için stratejisinde düzeltme yapıyor. Kitle hareketinin üstünden iktidara tırmanan İhvan'a tepki, Mısır'ı sola taşıdı. Şimdi egemenler, kitle hareketinin üstüne çıkan bir darbe eliyle hem gericiliğin, hem kapitalizmin “kazanımlarını” korumak istiyorlar.

AKP'nin bu dalganın altında kalmaması, emperyalizme ne denli vazgeçilmez olduğunu kanıtlamasına bağlı. Lafı dolandırmayalım bu Suriye'de macera anlamına geliyor.