Neden cami, neden masa, hangi yumruk?

Türkiye'de darbe konulu bir bilgi ortalığa döküldüğünde, onca darbeden ve darbecilikten çok çekmiş solcuların kendiliğinden refleksi bu bilgiyi ciddiye almak olur. Evet, der solcu, bunlar gerçek olabilir...

Son söylenti ise darbe konulu gerçeklik hissini yerle bir etmiştir. Türkiye'de darbe ortamının nasıl tesis edildiğine ilişkin bütün tarihsel bilgimizi terk etmemizi talep eden bu söylentiye prim verilemez. Genelkurmay başkanı, itiraz için “allah allah” nidalarını dayanak yaptı kendine. Onu geçin ama memlekette provokasyonların hep sol merkezli kurgulandığını geçemezsiniz. Cami bombalamaya gelene kadar vurulacak çok solcu, basılacak çok solcu kurum var! Solcuların üstüne yıkılacak işler kotarıldığı da olmuştur provokasyon kabilinden. Ama her şeyin bir sınırı olmak gerekir. Cami öyküsü sınırı aşar.

Cami bombalamayı düşündüğü iddia edilen kurumun bugünkü başkanı masa yumruklamaktadır. Sınırın aşıldığını, daha medeni biçimlerde dışa vurması uygun düşmezdi doğrusu...

İsrail-Türkiye ilişkilerinde tarafların teatral yeteneklerini sergilemekte yarıştıklarını iddia edebiliriz. İsrailli bakan yardımcısının “şaka yaptım” açıklaması, bazı oyuncuların pek acemi olduklarından başka neyi gösterir? Tersine bir örnek olsun geçen yıl Davos'ta panel moderatörünün çok iyi oyuncu olduğu kanıtlanmıştı... Başbuğ'un büsbütün rol yaptığını ise düşünmemeliyiz.

Genelkurmay başkanı büsbütün rol yapmamakta ve, bence, gerçekten sinirlenmektedir masayı yumruklarken. Çünkü AKP'nin oyunun kurallarını çiğnediğini düşünmektedir.

Amerikancılık ve piyasacılık ortak paydalarının üstünde AKP ile TSK elbirliğiyle açılım geliştirmekte, “sınırları hafifletme” karşılığında Osmanlıyı diriltmekteler. Cumhuriyetin ruhuna fatihanın, iç savaşla küçülen değil Amerikan rüzgârıyla büyüyen bir ülkede okunması düşman kardeşleri birleştirmişti. İyi de, hal böyle diye, ne zannediliyordu ki? Düşman kardeşlerin kan kardeşine dönüşecekleri mi?

Piyasacılık ve Amerikancılık sadece ortak payda değildir. Bunlar aynı zamanda yarış kulvarı. AKP önderliğinin kanıtlandığı, inisiyatifi ele aldığı kulvarlar. AKP hegemonyası ve yarış.

Bu işlerde centilmenlik geçmiyor. Yarışmacı arkadaşlara başarı dilenerek değil, bunlar hırpalana hırpalana lider olunuyor. Bu yüzden Taraf fantezilerinde orduya cami bombalattırılıyor. Ve yine bu yüzden Başbuğ masaları yumrukluyor.

AKP ve TSK arasındaki gerilim ile bu ikilinin giderek birbirine benzemesi arasında çelişki yok. Bu gerilimden TSK'nın Amerikancı ve yeni-Osmanlıcı dönüşüme uyumlu hale gelmek üzere, bizzat kendisinin bir dönüşüme tabi tutulmasının çıkacağı çoktan belli oldu. Beğensin beğenmesin, genelkurmayın başka bir politikaya sahip olma olasılığı ise sıfır.

Bundan daha önemli bir gerilim hattının işçi sınıfıyla düzenin arasına çekilmesi, son zamanların biricik ve çok önemli iyi gelişmesi olmuştur.

1990'ların başlarından beri ilk kez emekçi hareketinde eylem, sıkışan buharın tahliyesine değil, gücün birikip büyümesine neden oluyor. Geride kalan bir buçuk ay gibi kısa sürede hatırı sayılır bir sınıf kesitinin sıçrama gerçekleştirdiği ve her yeni gün Türkiye işçi sınıfının çoktandır yitirdiği kimliğini yeniden tesis ettiği görülüyor. Tekel direnişinde dün başbakandan gelen randevu, AKP'nin “üst perdesi”nin çöküşüdür. AKP'nin başarısı, çöküntüyü Tekel işçilerinin hukuksal konumu açısından kritik tarih olan Ocak sonuna kadar erteleyebilmiş olmasında. Erdoğan işçi düşmanlığını görüşerek geri almış değil, punduna getirip kanıtlamış olmayı umuyor olsa gerek.

Ancak bu aynı zamanda AKP'nin zayıf noktası: Erdoğan Türkiye işçi sınıfının bir daha iflah olmayacak ölçüde ezildiği yolunda bir yargının çocuğudur.

Demek ki, Türkiye'nin kaderini değiştirecek yumruk başka yerlerde değil, işçi sınıfının eyleminde aranmalıdır.