Neco, Apo, kalkın gidiyoruz

Genellikle yazarlarımız söz verilen gün yazamadıkları için özür diliyoruz sizlerden. Bu kez pazartesi günleri yazmama sözü veren ben dayanamayıp burnumu soktuğum için özür dileyeceğim :)

Ama nasıl dayanırım, “sayın başbakanın” adap terbiye öğretmenliğine!

Metin Feyzioğlu “kimseye edepsiz demeyi kendime yakıştırmam” diyerek o tansiyonlu saniyelerde iyi bir refleks yanıt vermesini bildi. İlk önce kurduğu “edepsiz olan ben değilim” cümlesinden ortada en az bir adet edepsiz olduğu çıkar...

Ben bu polemiği beğendim. Ve ruh halimi TBB Başkanının yanına koyarım.

Lakin Metin beyin kişisel tarihinin 17 Aralık öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrıldığını da hatırlamadan edemem. Derim ki, siz de not edin.

Feyzioğlu birkaç yıl öncesinin operasyonları, yasaya aykırı aramaları sırasında olay mahaline koşan mücadeleci avukat görüntüsünden uzaklaştı. Ulusalcıların, Cemaat-AKP geriliminde objektif olarak AKP’den yana pozisyon alan kesiminin temsilcisi oluverdi. Yolsuzluk ve tape krizinden çıkış için hükümete yol haritası önermesi bu değişimin özünü oluşturur.

Orada da durmamış ve geçenlerde Pınar Kür’ü tuhaf biçimde eleştirmiştir: “Pınar Kür’ün başörtülü kadınlarla ilgili sözlerini üzüntüylü karşılıyorum. Başı açık veya kapalı, kadını ‘obje’ olarak gören her tür zihniyeti kınıyorum.”

Kür’ün Aykırı Sorular programının videosuna, soL gazetesinin yaptığı söyleşi ve habere internette ulaşmak mümkün. Feyzioğlu’nun mesajından, Kür’ün kadını obje olarak gördüğü falan gibi tuhaf yerlere gidilebilir. Oysa gidilecek yer daha sadedir.

Bence, Feyzioğlu, “mütedeyyin vatandaşlara” ve ondan daha önemlisi gerici siyasete pozitif bir mesaj yollamak için televizyonların en popüler programında Türkiye aydınının laiklik konusunda en ileri pozisyonunu dillendiren bir kadın edebiyatçıyı hedef seçmiştir.

Olmamıştır...

* * *

Erdoğan’ın önüne geleni siyasete çağırması, aslında siyaseti herkese yasaklama niyetinin ilanı. Ne var yani meslek kuruluşları, sokaktaki vatandaş, işçi, öğrenci, dolmuş şoförü... niye siyaset yapmayacak mışız?

Yani bir saptama olarak Erdoğan haklıdır. TBB Başkanı siyaset yapmış ve başbakanı çileden çıkarmıştır.

Bu yerli Davos vakasıdır!

Davos bir senaryoydu. AKP’nin Ortadoğu sahnesine yeni-Osmanlı kılığında çıkmak için İsrail’le arayı açması lazımdı. Bir süre işe yaradı. Yerli Davos da bir senaryodur.

Nelere yaramıştır?

Feyzioğlu, eğer siyasal rakip idiyse, artık Erdoğan’ın çocuk gibi azarladığı biridir. Bu hep kendi tabanını sağlamlaştırma mantığıyla iş gören AKP için ileri adımdır.

Metin beyin dahil olduğu ulusalcı/sosyal-demokrat taraf ise bu tür saldırılar karşısında içe döner: “Ya gerçekten çok mu uzun konuşmuş, protokole uygun muymuş...”*

Erdoğan rakibini kendi seçiyor ve seçerken yapacağını yapıyor. İyi taktik.

* * *

Resmin diğer tarafı daha da açık. Abdullah ,Gül, Erdoğan’ın önce sakinleştiricisi, sonra takipçisidir. Genelkurmay başkanı o kadar bile olamıyor.

“Hadi bakalım, Apo, Neco, kalkın...”

Yüksek protokolde ilişki budur. Erdoğan’ın en yakın çevresinde, yeri geldiğinde onu sınırlayacağı, sakinleştireceği, çizgiyi işaret edeceği varsayılan kademeler “gocuklu celep”in ardından seğirtmektedirler. Bu fotoğraf cumhurbaşkanlığı seçimine giden Türkiye’de AKP konsolidasyonunu resmetmektedir.

Peki bu ne anlamda bir senaryodur?

Görünen o ki, Recep bey gerçekten çok sinirlidir. Yüzü gözü değişmiş, sözcükler ağzına dolanmıştır... Doğrudur. Sadece rol yapmamakta, rolünü yaşamaktadır.

Ama hep diyoruz ya, Erdoğan’ı sıradışı bir gerici dönüşümün biricik lideri haline getiren de bu sıradışı özellikleridir.

* Bunu yazdığımda henüz Loğoğlu konuşmamıştı...