Ne izninden bahsediyorsun?

Hafta sonu gazlamaları sırasında İstanbul Valisi dahil AKP yöneticileri “izinsiz”, “kanunsuz” laflarını dillerine doladılar. Uyduruyorlar! Saldırılarının bu tür siyaset üstü, herkesin üstünde mutabık kalabileceği gerekçeleri yok.

Önce netleştirelim. Gösteri yürüyüşleri ve mitingler konusunda yasal “anafikre” göre herkes önceden izin almaksızın bu kapsamdaki haklarını kullanabilir.

Elbette hayat bu kadar özgür değildir. Daha doğrusu özgürlük güç dengelerine tabidir.

Bu nedenle de iki tanımlı kısıtlama vardır.

Birincisi “güvenlik” gerekçesiyle idare eylemi erteleyebilmekte, yerinin değiştirilmesini isteyebilmektedir. Bu imkanın gerçekten güvenlik gerekçesiyle kullanıldığı bir örnek varsa, bana söyleyin! Siyasi iktidar aslında muhalefetin güçlenmesini güvenliğe aykırı saymaktadır bu kadar basit.

İkincisi ise kent yaşamınının aksamaması için yapılan düzenlemelerdir. Buna göre Valilik şurası miting alanı, burası değil türünden fetvalar çıkartabilir. İyi de, gösteri yapanlar zaten toplumsal yaşamı etkilemek isteğindedirler!

1 Mayıs en tipik örneğimiz. İktidarlar yıllarca İşçi Bayramı’nın kutlanmasını güvenliğe aykırı bulmakla kalmamış, kent merkezlerini işçi sınıfına kapatmak için özel bir gayret göstermişlerdir.

1961 sonunda o zamana kadarki en büyük işçi buluşması olan Sendikalar Birliği mitingi, Taksim’e izin verilmediği için Saraçhane’de yapılmıştı.

15-16 Haziran günlerinde işçilerin şehrin merkezine ulaşmalarını engellemek için barikatlar kuruldu, köprü açıldı, insan öldürüldü.

1 Mayıs 1996’da Kadıköy’ü provoke edip kan döken polis, iktidarın mümkünse sadece Taksim’i değil, başka merkezleri de işçilere ve sola yasaklamayı arzu ettiğini gösteriyordu.

Öte yandan başbakanlar kentlerin ana arterlerini ve meydanlarını toptan kilitleme “özgürlüğüne” sahiptir! Ayrıca Taksim, her 1 Mayıs’tan kısa süre önce polis günü törenlerine açıktır!

Sonuç olarak gösteri ve yürüyüş hakkı teknik, politika üstü düzenlemelerin konusu olmamış, olamıyor ve olamaz.

Böyle bir anlayışı topluma kabul ettirmek isteyen AKP ve memurlarının düştükleri hale bakın.

Miting alanı olarak gösterdikleri Kazlıçeşme’ye kendileri gitti, Taksim ise direnişin mekanı olarak tescillendi! Bu durumu değiştirmek için karar almak, düzenleme yapmak, yasa çıkarmak yetmez. Ne yapacaksınız? Taksim’i insansız bölge mi ilan edeceksiniz? Gezi Parkı’na sadece internetten sanal turla mı erişilecek?

Vali’nin “ben izin vermedikçe” şeklindeki lafları kendilerinin dilinden söylersek “yasaya meydan okumak”tır. Çünkü yasaya göre gösteri özgürlüğünü kullanmak için kimseden izin almak gerekmez. Güvenlik yasaklama gerekçesi değil devletin yükümlülüğü. Yani göstericilere saldırılmasına ve göstericilerin başkalarına saldırmalarına karşı önlem almak. Oysa palalı, sopalı alçaklar polisin yan kolu olarak işlev görmekte, göstericiler sadece kendilerine atılan malzemeyi uzaklaştırmakta veya iade etmektedirler.

Gösteri hakkını kullanmak için izin alacağımız bir makam tanımlanmış bile değil. Vali boşuna faşizm hayali kuruyor.

Eğer böyle yasalar olsaydı da artık çoktan geçersiz hale gelmişti! Haziran boyunca ülkenin dört bir yanında milyonlar kimseden izin almadan ve kimsenin güvenliğini tehdit etmeden gösteri ve yürüyüş yaptı. Bu pratik bir daha abuk sabuk kurallara tabi tutulamaz. Üstelik böyle yasalar bulunmadığına göre, AKP’nin şimdi bunları sıfırdan çıkarması gerekmektedir. Yani faşizm...

Kusura bakmasınlar, böyle bir şansları hiç mi hiç kalmadı. Israr ettikçe sonlarına yaklaşırlar.