Kriz, yönetmek, krizi yönetmek

Krizin en istenen türü tek boyutlu olandır. Tabii kriz zorunluysa. Ki zorunludur.

Dünyanın bu halinde krizsiz yaşamak hayli ilginç bir hayal sayılır. Ama Ortadoğu’da bir yerlerdeyseniz böyle hayal gören hakikaten tedaviye muhtaçtır. Hele hele, sözü edilen yer Türkiye olursa, geçiniz, unutunuz.

Türkiye bir kriz ülkesidir. Türkiye egemen güçleri, krizin hiç olmazsa bütün kapıları, bütün pencereleri ateşe vermemesini dilemek veya bu kötü olasılığı engellemek için çalışırlar. Krizsiz bir Türkiye söz konusu değildir çünkü.

Bombalar patladı ve insanlar öldü. Hükümet olarak bunu engelleme yeteneğiniz yoksa, bu ağır kriz vakasını, yönetme yeteneğinizin bir unsuru haline getirebilir misiniz?

Türkiye’de egemenlerin yönetim yeteneği böyle ölçülür. Kabul edelim, az buz beceri değildir. Başka yerler krizi biraz daha az tanıyor olabilirler ve bu nedenle kriz karşısında daha kırılgan olabilirler. Kırılganlık hem sistemin hem de kişilerin karakter özelliklerini bağlar hale gelmiş olabilir. Adam yolsuzluğu açığa çıkınca istifa eder, insan içine çıkamaz olur, hatta intihar bile edebilir.

Bir kriz ülkesinde bu tür tepkilere karşı bağışıklık geliştirilebilmektedir. “Yaptım ama bir sor, neden yaptım.” Bu, giderek bir kültürel özellik, sosyal ahlaksızlık halini alabilir. “Evet tecavüz ettim, öldürdüm… ama…”

Tabii bazı bağışıklıklar evrensel. Teröre karşı mücadele konsepti bir Amerikan mamulü ve ihraç kalemidir. Her yerde yenir, yedirilir. Buna göre terörü engelleyemeyen bir hükümet başarısızlığı kabul edip çekilmeyi asla gerektirmez. Bomba patladığında yönetenler patlamayı önleyememiş demektir. Ama o zaman intikam yeminleri edilir, bağırılır çağırılır.

Asıl önemli olan, engellenemez olan, yönetme aczini dışa vurmuş bir bombanın neden olduğu genel alan daralmasının içinde bir geçici konsolidasyon yolu bulabilmektir. Yangın bacayı sarmışsa bile oturma odasının dumanla dolması önlenebiliyorsa orada iktidar sağlamlaşmış sayılamaz mı?

Sayılabilir çünkü daha iyisinin rüyasını görmek mümkün değildir artık!

Bomba böyle de, dolar farklı mı?

Doların yükselişini durdurmak Türkiye’nin sınırlarını aşar. Bunu ve dolayısıyla krizin bu veçhesini kabul edeceksin. Edeceksin ki, sıra enflasyonun yan faydalarını kovalamaya gelebilsin. Tabii ki her şey pahalanacak, tabii ki bir süre sonra toplu işten çıkartmalar başlayacak, tabii ki borçlar yer yer ödenemez hale gelecek, tabii ki ekonominin anaforları birilerini içine çekecek. Bunların olmaması için beyhude uğraşmak yerine, yükselen doların tıkanmakta olan gayrimenkul piyasasını canlandırmasına ne dersiniz?

“Büyük komplo”ya karşı dolarını bozdurarak savaşanlar (!) biçare ideoloji kurbanlarıdır ve onların boyu bin doları zor bulur. Dolar bozdurana mezar taşı indirimi yapanlar sayesinde mezarcılık sektörü canlansa ne olur, canlanmasa ne olur? Ama ya inşaat?

Kaybedecek ne olabilir ki? Yıktığının yerine yaptığını satamayacağı çoktan belli olan bu sektörde okkanın altından çıkabilenler “milli ekonominin gururu” olacaklardır.

Ya Halep?

Moskova-Şam gücünün karşısına TSK’yı çıkartamayacağına göre ÖSO’yu ittireceksin ve ÖSO ile IŞİD versiyonları arasındaki mesafeyi kapatacaksın. Hiç yoktan iyidir, iki sokak, üç mahalle, bir baruthaneyi de sen tutsan… Suriye stratejisinin tümden çökmesi bir kriz. Kürt faktörünün koca Türkiye’den daha çok yer tutması bir kriz. Şam rejiminin meşrulaşması bir kriz daha. Milyonlarca göçmen yine bir kriz... Bunlar düzeltilemeyeceğine göre sahadaki paydaş sayısını arttırmakla yetinsek. Malum, emperyalizm tek ata oynamayı sevmez. Paydaş sayısı artarsa sırıtarak yaltaklanabilir ve takdir bahşişini alabilirsin. O bahşiş vatan-millet-sakarya’ya tahvil edilir. Bölge cayır cayır yanmaktadır. Ama durum hiç yoktan iyi veya sürdürülebilir olmuştur.

Devam edelim mi? Göçmenlere gelelim mi mesela? Madem ki kaçınılmazdır, üstünde tepinilmeli, zenginine yatırım yaptırılmalı, fakirine memleketin ücret ortalaması düşürtülmeli, fazlasını gösterip Avrupa’yla kelle pazarlığı yapmalı… Kalana da seçmen kartı…

Evet Türkiye kriz ülkesidir. Evet Türkiye egemen güçlerinin yeteneği kriz yönetimidir. Evet Erdoğan’da bu yetenek tepe yapmıştır. Ama ortada da öyle tek boyutlu falan değil, dört dörtlük bir kriz, oturma odası dışında her tarafı yanan bir ev vardır.