Kapanış

Kürt açılımı değil, kapanış. Bu işin adı budur.

Ancak kapanış derken, AKP'nin ilan ettiği “ülkeye dönüş molası” kastedilmemektedir. Tersine kanımca bu gerçekten de bir moladır ve uygun bir konjonktürde devamı gelecektir.

Kastım, tam da bu gelecek olan devamın Kürt halkının tarihsel uyanışının kapanması anlamını taşıyacağıdır.

Çok mu karamsarım? Hayır. Tersine bir halk uyanışının kapanmasını vaat eden bu molla-ajan projesinin sonuca varmasının, 2009 sonbaharında rüzgarlar ne derse desin, zayıf ihtimal olduğunu düşünüyorum.

Buranın elverdiği ölçüde açayım.

Kürt uyanışını, ne Osmanlı ne Cumhuriyet isyanlarıyla başlatmak doğru. Aydınlanmacı bir ulusal kimlik edinimine aşiretlerin, şeyhlerin, feodallerin önderlik etmesi söz konusu olamaz. Aydınlanmacı bir ulusal kimlik edinimi olarak Kürt uyanışı, Türkiye'de burjuvazinin iktidarıyla değil, işçi sınıfının ve solun kitlesel siyaset sahnesine çıkmasıyla çakışır. Türkiye burjuvazisi Kürt feodalitesiyle işi pişirmiştir. Bizim eksik aydınlanmamızın doğuya tercümesi karanlığın devamıdır.

Oysa 1960'larda Kürt aydınlarının solla paralel düşmelerinde doğallık vardır: TİP örgütlenmesi, Doğu mitingleri, Kürt politizasyonunun sosyalizme dönüklüğü... Bir çok yorumcunun Kürt rönesansı da dediği bir çakışmadan söz ediyoruz.

Evet, Pazar günü değindiğim Türköne'nin yazısındaki ender doğrulardan biri budur: 1980 öncesinde Kürt sorunu sol siyasetin konusudur. Aynı anlama gelmek üzere, Kürt siyaseti sosyalizm mücadelesine eklemlenmiştir.

2009 kapanışı 40 yılı aşkın zamanı kapsayan bir açılımın sonunu vaat ediyor. Bana gerçekçi gelmeyen bu vaade yakından bakıldığında görülenler şunlar:

Bir: Sadece silahlı dönemin sonlanması değil, bir bütün olarak Kürt uyanışı kitlesel boyutundan arındırılmak istenmektedir. Kitlenin mücadelesi marjinalize olacaktır.

İki: Legal siyasete çağrılanlar Kürt dinamiğinin halk(çı) damarları değil, kurumsal siyasete yatkın kesimleridir. Bunlar zaman zaman Kürt siyasetinin, somut olarak DTP'nin bazı yöneticileriyle özdeşleştirilir. 2009 kapanışı talebini “terörle bağlantınızı kopartın” diye kodlarken kitle aktivizmine karşı alerjisini de kastetmektedir aslında. Tutarsa, ortalıkta sadece Türköne'nin merkeze alınan veya sürgüne yollanan paşaları kalacaktır.

Üç: Tavan ile tabanın ayrılması, AKP'nin din formülünün kitleye uygulanabilmesinin koşuludur. İslami-liberal teze bakılırsa ulus kimliği böler, din birleştirir. Tarihin külliyen yalanlamış olmasını bir kenara bırakırsak, Kürt ulusallığı İslam cemaati içinde eritilmek istenmektedir.

Dört: Dincileşmenin kendinde barındırdığı sayısız sakıncanın ötesinde, bu yeni bir asimilasyon denemesinden başka bir şey değildir. Halkçı dinamiklerin serpilmesi ulusal kimliğin gelişmesinden ayrıdır, ama tarihsel çakışma da basit bir rastlantı değildir.

Beş: Kurumsal siyasete kabul edilen Kürt siyasetçileri bu koşullarda egemen sınıfların organik parçası olmak durumundadırlar.

Altı: En sonu, bu siyaset erbabının Kürt kimliğiyle örgütlenmesi de, sürecin hep yol aldığını varsayarsak, geçici bir olgu olacaktır. İslamı siyaset zemini ve fonu haline getiren bir AKP totalitarizmi Kürt kökenli siyasetçileri kapsamakta zorluk çekmeyecektir.

Yeri gelmişken Kürt ulusalcılığının çeşitli yollarla direnmeye çalıştığı süreç, bu tablonun yalnızca bir kısmıdır. Burada tekrarlanmayan Amerikan inisiyatifinden başlayıp ayrı (ulusal) siyasal varoluş zemininin daralmaya başladığı momente kadar sorun yok. İşin bu kısmı demokratikleşme adına alkışlanmakta, sonra bir kavşakta oyunbozanlık edilmektedir.

Bu siyasetten sonuç alınması mümkün değildir. Çünkü bu açılım, ilerledikçe, Kürt dinamiğinin altındaki halıyı çekecek ve kapanışa dönüşecektir. İlerlemez ise Kürt hareketi artık Washington’da ve Erbil'de anlamlı bir tutamak noktası bulma şansını yitirmiş olarak geçmişe göre çok daha büyük zorluklara düşer.

Erbil mi dedik? Yani Barzanicilik. Uyanış öncesi burjuva modeli halkın üstüne çizik atarken, gizli veya yarı-gizli Barzaniciliği kendi egemenler ittifakının içine alıyordu. Solcu Kürt uyanışı bu modeli vurdu. Açılım tam anlamıyla geri dönüştür on yıllar öncesinin -Kürt toplumu açısından- restorasyonunu vaaz etmektedir. Gerçekçiliğini ayrıca tartışırız ama burada tarih Kürt halkının üstüne kapatılmakta, artık burjuvalaşan feodaller geri dönmektedir.