“Kafadan Yani” ve Diğerleri

"Son Osmanlı padişahı..." pankartını hazırladıkları iddia edilen iki genç geçenlerde bir programa çıkarıldılar. İçlerinden biri provokasyon suçlamalarına "abi biz kimiz ki, provokasyon yapacaz, aklımız ermez bizim yaa" şeklinde yanıt verirken, söz doğal olarak pankartın içeriğine de geldi.

Ne demek istemişlerdi, yani! Yoksa cumhuriyete ve Atatürk'e karşı mıydılar? Hâşâ diyordu gençler. Tayyipçi oldukları kadar Atatürkçüydüler. İçlerinden biri atıldı ve bu yazının başlığını oracıkta yazıverdi: "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal de, direk yani, kafadan kalbimizde yani."

CHP'lilerin bu "direk yani, kafadan Atatürkçülüğe" ne diyeceklerini bilemem. Daha bir kaç ay önce AKP'ye karşı mücadelenin parçası olarak ABD'de büro açmaları gerektiğini anlatan Onur Öymen'in, şimdi "biz Osmanlı'yı yıkmış bir milletin çocuklarıyız" minvalinde konuşmasının bir işe yarayacağını da sanmıyorum.

CHP yolsuzluk ekseni üstünden seçim kampanyası yürütmek konusunda nasıl bir hata yaptığını anlamış olmalıdır. Biz dedik, ama dinleyen kim! Türkiye toplumu temiz eller söylemine pabuç bırakmaz. CHP'nin de parçası olduğu tarihsel bir operasyonun ürünü olarak, ileri derecede çürütülen toplum, malı götürenlerde ahlaksızlık değil iktidar görmekte ve "yolsuz iktidar sahibi" ile empati kurmaktadır. Bunun dışında kalanlar ise ya beceriksizdir ya saf.

Örneğin Kılıçdaroğlu saf olarak algılanıyor ise, işi beceremediğini açıklayan Sevigen beceriksizdir. Kemal beyin yapışık ikizi Gürsel Tekin ise biraz farklı olarak, bu ideolojik formatı kavradığını ima etmiş ve hakkındaki bir yolsuzluk iddiasını "Yahu arkadaşlar 1500 liranın hesabı mı olur!" şeklinde karşılamıştır. Lakin yetmez! Tekin iktidarını kanıtlayacaksa artırmalıdır. 1500 lirayı bir arada gördüğü kuşkulu da olsa seçmenin bu kadarcık iktidarla kifayet etmeyeceği bilinmelidir.

Türkiye'de 21. yüzyılın başında Osmanlı restorasyonu hayalinin toplumsal ve bireysel bir çıkış yolu haline gelmesinin sorumluları arasında işte bu CHP çizgisinin payı çoktur. CHP'yi içeren ve aşan haliyle burjuva modernizmi, kendisini inkâr eden AKP gericiliğiyle kardeştir. Köprülerin altından sular akmış, birileri yolsuzlukla iktidar sahibi, ötekiler beceriksiz olmuşlardır. Burjuvazinin elinde tarihsel ilerlemeden geriye kalan ise "kafadan direk yani" bir cumhuriyetçiliktir.

Ve bu noktada da emperyalizm anahtar kavram olmayı sürdürür. Öyle ki, muhtemelen NTV'de Hillary Clinton'ı konuk eden Çiğdem, Pınar, Aysun ve Müjde hanımlar her iki kesimin takdirini almışlardır. Benim sabredip izlediğim bölümlerde Müjde Ar'ın söz aldığına rastlamamış olmam -hatta isterse hiç konuşmamış olması- bir şey değiştirmiyor. Söz konusu program ABD emperyalizminin itibarının iadesine onulmaz katkıda bulunmuştur. Batılı bir kadın dışişleri bakanının AKP'cilik yapması içinde bulunduğumuz büyük çöküşün önemli motor güçlerinden biridir.

Yeni Osmanlıcılık hem bir tarihsel ilerlemenin inkârıdır, hem de emperyalizme bağımlı modernleşmenin mantıksal ürünü. Bu bütünlüğü kavramadan, 29 Mart seçimlerinden ziyade ondan sonrasına damga vuracağı anlaşılan Osmanlı hamlesine karşı durmak mümkün değildir.