Kaçıncı küme

AKP'nin adlandırmasıyla Yeni Türkiye, bizim söyleyişimizle İkinci Cumhuriyet, isterseniz AKP rejimi veya AKP faşizmi... Bu rejim 1923 Cumhuriyetiyle aynı kümede değil.

Ne mi kast ediyorum?

AKP, aslında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde egemen güçlerin İkinci Dünya Savaşına giderken kesinkes benimsedikleri bir yönelimi ifrat noktasında hayata geçirmiş bulunmaktadır. Mustafa Kemal'in pek de umutlu bakamadığı ama perspektif olarak büyük ölçüde benimsediği, ama asıl ondan sonrakilerin şaklabanlığa dökdüğü yönelim, Türkiye'nin varlığını ve güvenliğini Batıya emanet etmek üstüne kurulmuştu.

Yüzyılın başında Britanya emperyalizmi ve diğerleri Anadolu'nun üstüne çizik mi atmışlardı bu çiziğe karşı kıyasıya kavga verilecekti verilmesine... Sonuçta Kurtuluş Savaşı budur ve bu mücadelenin onurunun üstüne gölge düşmemelidir.

Ama ya sonrası? Dünyada kabul görmek nasıl olacaktı? Bir daha benzerinin başına gelmemesi nasıl temin edilecekti? Birinci Cumhuriyetçilik yanıtı emperyalizme karşı direnci süreklileştirmekte değil, Batıyla bütünleşmekte arar.

İster muasır medeniyetler seviyesi diye pozitif biçimde anlatın, ister Batıyı Nazizmle özdeş sayıp Almanların Sovyetleri ezmesinin duacısı olun, ister Amerikalılara yaranmak için apar topar Kore'ye memetçik yollayın... Özü aynı. Sonuç MİT'in maaşlarının Amerikalılarca ödenmesine kadar varmış, subaylar NATO, sendikacılar AFL-CIO tedrisatından geçirilmiştir.

Kurtuluş Savaşlarının en önemlilerinden birini veren Türkiye, sömürgeciliğe karşı açılan bayrakların karşısına dikilmiş, ekonomi kapitalist dünyanın işbölümünden ne rol düşüyorsa oraya itilmiştir.

Ancak hepsinin sınırı vardır. Türkiye eninde sonunda kuruluş felsefesi olan bağımsızlıkçığı, egemenlerinin içinden geçen yalakalıkla ikame etmemiştir! Bağımsızlık anti-komünist demagojiyle ne kadar yıpratılmaya çalışılırsa çalışılsın, esasen Batılı sömürgecilerden bağımsızlık olarak algılanmıştır kitlelerce ve bu ideolojiyi ellemeye öyle kolay kolay kimse cesaret edememiştir. KİT'ler arkalarından ne dedikodu yapılırsa yapılsın, kâr amaçlı olmayan, kamu yararına çalışan kurumlardır. Bağımsızlığın temelidirler ve burada bir halk vardır. En değerli sayılan, örnek gösterilen kadınlar saçlarını Taksim'de, Beyazıt'ta, Kızılay'da savuranlardır! Okumakta, çalışmaktadırlar, Cumhuriyet kadınıdırlar ve açık başları aydınlığı simgeler.

Mahkemeler Denizleri idama gönderir göndermesine, ama özelleştirmeler veya haksız atamalar on yıllarca yargıdan geri dönmüş, üniversiteler Cumhuriyet (siz Aydınlanma diye okuyun) kurumları olarak bilim üretmiş, laiklik erdem sayılmış, yobazlık ayıplanmıştır...

Yani Birinci Cumhuriyet bütün bu ilerlemeler ve aynı zamanda bütün bunların altını oyan gerici dinamiklerdir. AKP rejimi ise yalnızca ilerlemenin inkarı!
Birinci Cumhuriyet güvenliğini emperyalizmin kucağında aramak için kendini pazarlama ihtiyacından “stratejik önem” lafını diline dolamıştı. Kuşkusuz bizim coğrafyamız önemlidir, Ortadoğu bir çok şeyin merkezidir ve Türkiye büyük pazardır... Ama stratejik önem bağımsızlığın yaranmacılıkla elde edileceği yolunda abuk bir tezin alameti farikası, temel kavramıdır!

“Stratejik ittifak”sa mutlak yalakalıktır.

AKP keskin bir dönemeçtir.

1923'ün tarihe gömülmesiyle Türkiye de küme düşmüştür!

Egemen güçler kına yakabilirler. Türkiye'nin varlığı artık emperyalizme emanet. Bu işlem kesin olarak tamamlandığında memleketin bütünü değil, ama egemenleri hakikaten güvence elde etmiş olacaklar: Kâr güvencesi!

Türkiye ise küme düştü. Ankara Ortadoğu'nun devlet, özerk bölge veya çete niteliğindeki bölgesel aktörlerinden herhangi biridir. Daha fazlası değil. IŞİD'lilerle poz veren, bu paralı askerlerin YPG'yi kuşatmasına nezaret eden TSK üniformalılar bu denkliği temsil ediyorlar. “Kobanê düştü düşecek” demesinden birkaç gün sonra, Amerikan uçaklarının Kobanê'nin düşmesini engellemek için yaptığı sortileri seyretmek zorunda kalan Cumhurbaşkanı kaçıncı kümededir? Yapacak bir şey yoktur ve aynı Amerikalılar AKP hükümetiyle hem üsleri hem memleketin tamamını diledikleri askeri amaçla kullanmakta anlaştıklarını açıkladıklarında aynı cumhurbaşkanı “yok tam öyle değil” diye geveler. AKP'nin girip girmediğinin bir türlü belli olmadığı bir ABD koalisyonu vardır ve cin fikirli başbakan PYD/PKK'yi Esat'a doğru ittirebileceğine cidden inanmıştı. O sırada PYD temsilcisinin çoktan koalisyona girdiğinin farkında mıydı acaba? Amerikalılar öyle dedi...

Durum budur. Küme düşen Türkiye artık eskisi gibi yönetilmemektedir.

Yeni yönetim tarzını tarif eden bir kavram önereceğim: Esneklik. Haftaya oradan devam ederiz...