İyi, kötü ve çirkin

Oda TV ile anılan son dalga da birden fazla katmandan oluşuyor. Geçen hafta yazmaya çalıştığım gibi, bu dalga ülke siyasetindeki ana tasnifi dönüştürmeye yaradı. Türkiye'de iktidar dinci liberalizme, muhalefet de demokratik liberalizme rezerve edilmek isteniyor.

Sonra, bu, iktidarın bir seçim çalışmasıydı. Öyle ki ana muhalefet partisinin kriminalize edilmesi, “mahkeme kapılarına düşürülmesini” sağlamış oldu. “Baykal'a savcılık davetiyesi geldi mi gelmedi mi, Kılıçdaroğlu ifade verecek mi vermeyecek mi?” CHP seçimi daha bu aşamada kaybetmiş, ısınırken sakatlanmıştır!

CHP'de kimsenin “hani seçimlere emek gündemiyle girecektir, emekçi mitingleri yapacaktık” diye soracağı bir merci olduğunu zannetmiyorum. Zaten soranlardan daha fazla “ne emeği kardeşim, biz burda savcıyla uğraşırken” diyen çıkacaktır. CHP'de şu anda aday olmayıp, sol yükselişin ardından kolaylıkla fethedilecek büyükşehir belediye başkanlığını bekleyenler bile var. Bu naifliği CHP'ye giden solcuların entelektüel liyakatine yakıştırmak mümkün müdür!

Son dalgada, CHP'siyle, ordusuyla, Ergenekon sanıklarıyla kemalizmi Osmanlıcı değişime karşı bir direniş hattı olarak tutma çabalarına öldürücü bir darbe daha vuruldu. Kimilerine göre Ergenekon sanıklarının Meclise taşınmaları sayesinde dava absürd hale gelecek, anlamsızlaşacak, kadük olacak ve böylece gerici saldırı esas cephesinde durdurulacaktı. Tersi oluyor! Bu koşullarda Meclise giren sadece dokunulmazlık zırhına kavuşmuş, güvenli bir limana sığınmış olacaktır. Halk deyişiyle paçayı kurtarmak... Hangi suçun milletvekili dokunulmazlığı kapsamına girip hangisinin girmediğiyle kamuoyunun ilgileneceğini düşünmüyoruz herhalde.

Ya da bunca reddedilmeye rağmen bitip tükenmek bilmeyen bir diğer yaklaşım: TSK yüksek kademesinin Cumhuriyetin terkine izin vermeyeceği teorisi... Genelkurmayın son Harp Okulu töreninin onur konuğu Kenan Evren bu teoriye yanıt olarak da okunabilir. Ordunun AKP'ye direnişinden söz edenlere artık Harp Okulu protokolünün ön sırasını hatırlatacağım.

AKP önce kolay lokmayı ısırdı. CHP kıskaca alındı artık. Seçim gününe kadar insan hakları, demokrasi, oyunun kuralları diyecekler, “bu kadarını” Avrupa'nın, Amerika'nın kabul etmeyeceği üstünden stratejiler uyduracaklardır. Hepsi bu kadar görünüyor.

Ve yeri gelmişken, yanlış anlaşılmasın diye de ekleyeyim, bu tablo sadece CHP'yi değil, solun bütününü zayıflatıyor. CHP Haziran 2011 seçimlerinde solun temsilcisi, oyların birleşmesi gereken, “oyları bölünmemesi” gereken adres değil, solun yumuşak karnıdır.

İki cephe daha var. AKP'nin Kürt politikası seçim öncesinde çatışmaların yükselmemesinden ibaret. Kürt oyları söz konusu olduğunda AKP'nin BDP tabanından ziyade diğer küsuratlara gözünü dikmesi beklenir. BDP kamuoyu ise yeni anayasa vaadi ile yeni bir beklenti evresine çekilmek istenecek.

MHP tarafında ise bana kalırsa AKP'nin kaybedeceği bir olasılık yok. Faşist partinin barajı geçmemesi durumunda bundan AKP'nin yararlanacağı doğru olmakla birlikte, bu yol abartılmamalıdır. MHP'nin uzun süredir AKP'nin sağ koluna girdiğini gözden saklamak büyük yanlış olur. Barajı geçen bir MHP, Osmanlıcılığın, Amerikancılığın, şeriatçılığın rakibi değil ortağı olur. “Kontrgerillayı tasfiye ediyoruz” söyleminin MHP'yi pas geçmesi, daha ne kadar görmezden gelinecek!

Son dalgadan başlamıştım. Bu resimde herkes kendine göre bir takım iyi ve kötü polisler bulabilir. Marx demiş ya, “zayıflık mucizelerde sığınak arar” diye: O sanık hak etmiştir, diğerine “o kadar olmaz.” Ordu sınıra geldi, artık kabul etmez. Halk gerçekleri görüyor, CHP patlama yapacak. Amerikan elçisi bile eleştiriyorsa, bu iş biter. Avrupa buna göz yummaz, zaten son rapor çok sert. Hükümet ile işleri buraya getiren Gülenciler arasında uyumsuzluk var. Gül ile Erdoğan arasındaki çelişkisi yine açığa çıktı...

Türkiye bu ve benzeri saçmalıklardan mı ibarettir? Oda TV'nin son gazeteciliğinin polisin Amerikan bağını açığa vuran haber olduğu bu kadar mı çabuk unutulur! ABD Büyükelçisinin bir ılımlı ve uyumlu İslam mimarı olduğu nasıl bir yana konur da, bu adama demokrasi madalyası takılır! Aralarındaki olası çelişkiler bir yana, Gül ile Erdoğan'ın birbirlerini mükemmel ölçüde tamamladıkları, köşkten gelen farklı tonlamaların AKP'nin bütününü aklamaya ve “kötü AKP'liler” aramaya götürdüğü açık değil mi?

Türkiye'nin ilerici aklı, halkçı muhalefet dinamikleri, aydınlanmacı birikimi, solu...

İyi polis-kötü polis oyunu, eski tevkifatlardan kalma bir hatıra değildir. Bu çocuk kandırmaca bugün hâlâ iş başındadır.

TKP'nin bu seçimlerdeki anlamı bunlardan hareketle düşünülmelidir.