İkinci Cumhuriyetin Tayyip sendromu

Herhangi bir sonucu tek nedene bağlayarak açıklamak, genellikle aşırı basitleştirme ve hatta indirgemecilik olur. Bu nedenle tersinden söyleyeyim söyleyeceğimi: Hopa davasında tahliye kararının alınmasını engelleyecek faktör Tayyip Erdoğan'ın devreye girip bağırıp çağırması, bölücüler, teröristler, komünistler yaygarası kopartması olabilirdi yalnızca. Bana sorarsanız, ancak başbakanın bu tür bir ağırlık koyması, iktidarın aleyhine bozulmuş dengeyi, öğrencilerin tutukluluğunun vicdansızlık olduğu algıyı değiştirebilirdi. Belki de bir tek o Türkiye gericiliğinin bütün birikimini harekete geçirebilirdi...

Erdoğan'ın böyle bir karşı ağırlık koymayı tercih edeceğini, hastalığının çıkarttığı engel yüzünden Cuma gecesinden beri kahrolduğunu iddia etmiyorum. Tersine başbakan da, solun mücadelesinin, hukuksuzluğun artık tam bir şaklabanlığa dönmesinin ve hükümet için risk yaratan başka gelişmelerin sonucunda bir değerlendirme yapıp “bu teröristler, analarını da alıp gitsinler” demiş olabilir.

Benim söylemek istediğim, AKP'de böyle bir değerlendirme değil de, tam tersinin yapılması durumu. Yani diyelim ki, Erdoğan dahil hükümet kurmayları solun tahliyelerle moral bulmasının önümüzdeki süreçte istenmeyen kimi sonuçlar verebileceğine kanaat getirmiş, dolayısıyla öğrencilerin tutukluluğunun devamına “hükmetmiş” olsunlar. Böylesi bir kararın uygulamaya konması için Erdoğan'ın bastırması gerekirdi.

Bu durumu İkinci Cumhuriyet yılgınlarının görmesini dilerim. AKP'nin çok güçlü olduğunu, her dilediğini yaptığını, her yeri istila ettiğini, artık bunları engelleyecek kimsenin kalmadığını, herkesin paçasını kurtarması gerektiğini düşünenler, en sondaki öneri dışındaki saptamalarına istedikleri kadar kanıt bulabilirler. İkinci Cumhuriyet, hükümet karşıtlarının içeri atılması, memleketimizin tutuklu gazeteci ve tutuklu öğrenci rekorlarını kırması, kararı beğenilmeyen yargıç ve savcıların tez zamanda sürülmesi, ideolojisi beğenilmeyen akademisyenin işsiz kalması, etek boyu kısa gelen kadınların sokağa çıkmaktan men'i gibi anlamlara sahiden de geliyor.

Ancak bu keyfilik düzeninin, egemenlerine mutlak bir erk armağan ettiğini düşünmek doğru değil.

Rejim değişikliğinin yolu ve yeni rejimin karakteri ortak. Denetime kapalı, ileri derecede merkeziyetçi, totaliter bir yapı, hem geçişi kolaylaştırdı, hem de nasıl bir gelecek hedeflendiğinin simgesi oldu.

Ama bu yönelim, uzun sayılamayacak bir sürede AKP'nin ve rejiminin yumuşak karnını göstermeye başlamıştır. AKP diktatoryası önüne çıkan engelleri bertaraf etmek için, doğası gereği hep daha fazla kuvvet uygulayacaktır...

Krizin teğet geçeceği tezine biat edilmesi için daha fazla kuvvet. Emekçilere saldırı için daha fazla kuvvet. Toplumun Suriye'ye karşı galeyana gelmesi ve olasılıkla savaşa destek vermesi için daha fazla kuvvet. Baskılara ses çıkartılmaması için daha fazla. Yeni anayasa için daha fazla. Kürtleri baskılamak için veya icabında anayasa komisyonuna oturtmak için yine daha fazla kuvvet...

Bu kadar kuvvet uygulamak zorundaki bir siyasal kurum kendi içinde daha merkezileşmek zorundadır. Kaldı ki, “muhtaç olunan kudret” ne Davutoğlu'nun, ne Gül'ün, ne Arınç'ın damarlarında gezmektedir.

Buraya kadar söylenenlerden konuyu Erdoğan'ın sağlığındaki tökezlemeye bağlayacağım sanılmasın. Hayır bu kadar ağır bir yükü dört dörtlük sağlıklı biri bile taşıyamaz.

Aslında daha fazla kuvvet uygulamaya dayalı bir rejim modelinin temel varsayımı toplumun direnmemesi olsa gerektir. Uyuşturulmuş ve Kumlu'yu başına musallat etmiş işçi sınıfının kıdem tazminatına sahip çıkamadığı, ataması yapılmayan öğretmenlerin bakkal dükkanı açtığı, arkadaşları için adliyenin kapısına dayanan gençlerin yaşamadığı bir Türkiye'de hizayı bozanlara kalayı basan bir başbakan. Model, sabah akşam halka dayak atılan, silah çekilen bir ülke değil, böyle bir sünepeler kalabalığıdır. Tayyip bey, olsa olsa halk böyle bir güruha dönüştürüldüğünde devleşecek, yoksa sapır sapır dökülecektir.

Öyleyse 9 Aralık'ta Ankara'yı ısıtan gençlerin alınlarından öpmek için koskoca bir nedenimiz daha var demektir. Tayyip'de merkezileşip somutlanan bir şiddet rejiminin son derece kırılgan olduğu bilinmelidir.