İki haber

Bu sabah soL Portal’ın ana sayfasına bakarsanız iki muhalefet liderinin sözlerinin haber olduğunu göreceksiniz.

“Kılıçdaroğlu’ndan sert sözler: Hırsıza, tecavüzcüye, iftiracıya ses çıkarmayan…”

Başlık bu kadar ve gerisi tahmin edilebiliyor. CHP’nin dün Meclis grubu toplandı ve genel başkan hakikaten sert konuştu. Son günlerin “hakaret davası” sağanağında, cumhurbaşkanının alınganlık gösterdiği ne kadar başlık varsa hepsinin üstünde tepindi.

İkinci haberse Demirtaş’ın sözleri: “Dolmabahçe mutabakatına dönerse hükümeti desteklemeye hazırız.” HDP eş genel başkanı Deutsche Welle’ye konuşmuş…

Buradan devam edersek, elbette Selahattin Demirtaş’ın demeçleri belirli bir kalite ve iç örgü hassasiyeti barındırır. Dolayısıyla bu demecin, bir bombanın hemen ardından Kılıçdaroğlu’nun “hükümete açık çek veririz.” mesajı gibi olması mümkün değildir. Metnin tamamını okumaksızın diyebilirim ki, Demirtaş mutlaka sert sayılacak bir eleştiriyle bağladıktan sonra uzlaşma kapısına işaret etmiştir.

Demirtaş’ın ve genel olarak muhalefetin son haftalarda “iyi AKP’li - kötü AKP’li” konseptine angaje olduklarını da görüyoruz. AKP’nin dökülmeye başladığı açık bir doğru olmakla birlikte Erdoğan’ı terk eden veya edeceği anlaşılanların “iyi” olduğunun nereden çıkartıldığını anlayamıyorum… Gül çocuk gelin örneklemesidir ve verdiği resim gemi azıya almış tecavüzcülüğün medarı iftiharıdır. Gülen Cemaati hakikaten bir örgüttür ve ellerinin Hrant Dink’inki dahil kandan temizlenmesi imkansızdır.

Ancak üç gün önce pat diye Meralci kesilen toplumsal muhalefetin Arınççı, Gülcü, Fetocu olmasında şaşacak bir şey bulunmuyor. Bildiğiniz gibi AKP’nin devrilmesinde MHP’deki olası değişime pay ayıran tezler twitter denen bilim yuvasında hızla yükseldi! 140 karakterle grand teori. 140 karakterlik grand teoriden 140 karakterlik devrimci taktik çıkartırsınız ve faşist MHP’yi diktatörlük karşıtı dinamiklerden biri haline getiriverirsiniz!

Demirtaş hükümet ile sarayı bir kez daha birbirinden ayırmış, çok mu?

Çok değil ve saray ile hükümetin arasındaki mesafe açılacak. AKP çözülecek. Bu yönde bir gelişme kaçınılmaz, bana sorarsanız. AKP bir gericilik koalisyonudur ve önce tarihsel bir zafer bu koalisyonun çimentosu olmuş, hepsi bu işten (para da) kazanmıştır. Sonraları alternatifsizlik ve kazanmaya devam etme hali (yine para!). Ve belki hepsinden önemlisi, iktidardan doğrudan zindana düşme olasılığının yüksekliği kutsal aileyi korumaya devam etti.

Sorun şu ki, gericiliğin çatlaklarında gezinerek diktatörlükle mücadele edilmez. Gerici gericilik yaptığı için suçludur, adı Tayyip olduğu için değil. Ve yapıcı görüntü vermeyi başlı başına iş zanneden muhalefet, diktatörlüğün payandası olagelmiştir. Tarihsel örnek Gezi’dir. Sabaha kadar toplanan CHP Parti Meclisinin hükümeti diyaloğa davet etmesi ve Kürt hareketinin sözcülerinin halk direnişini darbecilikle suçlaması birer “skandal” değildi. Skandal eninde sonunda istisnai veya uç bir durumdur.

soL Portal’da iki haber ana sayfada buluşmuş. Belli ki, CHP iktidardaki çözülme sinyallerini almış, bu bir. İkincisi de, “terörü önlemesi için açık çek veriyorum” saçmalığının bıraktığı boşluk görülmüş.

Çünkü Türkiye’de birileri kafayı dik tutuyor. Kabataş yalancılığının üstüne gidiliyor, tecavüzcüler panikliyor ve hakiki bir mücadelenin önünün açık olduğu anlaşılıyor. CHP’nin de hızla açık çek taktiğinden “başbakan Kemal” sloganına geçmesi gerekiyor.

Ve belli ki, HDP, özgürlükler, değişim ve belki de devrim sloganlarıyla “Tayyipsiz AKP rejimine” katılmaya hazırlanıyor. Kürt siyasetinin diğer kollarının bomba oyunlarına battığı bir ortamda yapıcı görüntü önemli tabii! Ama yine bu taktik, rejimde kritik bir değişimin elinin kulağında olduğunu varsayıyor.

Doğrudur, durum budur. Erdoğan diktası sürdürülemez…

Yalnız iki habere konu olan iki siyasetçinin ikisinin de anlamadığı bir nokta var. Bu değişimin toplumda solculuğun önünü kesen baraj kapaklarını kırmaması imkansız. Ve bu iki muhalefetin o gün ne yapacakları merak konusu…