Hesap sormak

Aydemir Güler'in “Hesap sormak” başlıklı yazısı 11 Şubat 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Cuma günkü yazımı “Patriot’lar ne işe yarar bilmem ama, bu kadar saçmalayan bir hükümeti hesap vermekten koruyacak füze icat edilmedi” diye bitirmiştim. Buna gerçekten inanıyorum. AKP’nin (diğer suçları bir yana) Suriye’de işlediği suçların öylece kalması imkansız.

Erdoğan ve arkadaşlarının hayatları macera.

Özal’ın Irak formülü bir koyup üç almaktı. Bunlar büyük ikramiye için her şeye değer diye düşündüler. ABD’nin emperyalist dile armağan ettiği “haydut devlet” kavramının içerdiği hukuksuz, kuralsız, ahlaksız tarz, kastedilen devletlerden daha fazla bizim AKP’ye uygun düşüyor.

İki yıl önce AKP, Suriye muhalefetini Türkiye merkezli olarak yapılandırmak istedi. Topladıkları yamyamlar ve fırsatçılar birbirlerini yedi!

Politik cephede tutturamayınca işi çeteciliğe vurdu. Ama orda da bir türlü İdlib kırsalının ötesine geçemedi besledikleri gruplar. Halep’i ele geçirdikleri yalanını herhalde bin defa uydurmuşlardır...

Türkiye sınırlarını kaldırdı, silah taşıdı, suikast düzenledi, düzenlettirdi, kendi yasalarını ve uluslararası hukuku gözü kapalı çiğnedi. Aylar geçti ödül niyetine, muhalefet oyuncağını AKP’nin elinden aldılar!

Daha önce söyledik AKP Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deyimindeki soyutlamayı yerle bir etmiş ve olay sadeleşmiştir:

Tayyip ile Ahmet Şam’da namaz kılacakken Hatay’da insan içine çıkamaz hale geldiler! Suriye’de emperyalist Osmanlı’yı oynamak isteyenler Hatay’dan başlayarak ülkenin coğrafi ve sosyal bir dizi bölmesini kaybetmişlerdir!

Bu 2012 yaz sonunda bütün açıklığıyla ortaya çıktı. Ama -maceracılık dedim ya- medyada çatlak sesleri baskıladın mı, sabah akşam bağırıp çağırdın mı, hegemonya kurarız sanıyorlar.

Hegemonyadan ne anladıklarını, Şirin Ünal diye biri söyledi Meclis’te: “şimdi, Patriot füzelerinin konuşlanma konusunu askerlere bırakalım, yani anlamadığımız işlere lütfen karışmayalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)” Tutanaklara böyle geçmiş!

Yanılıyorlar, bu tutmaz.

Hatay’dan Urfa’ya Suriye sınır boyu bir tür “uluslararası ajan serbest bölgesi” oldu. Bu durumun temizlenmesi çok zordur ve bir gün hesabının sorulmaması imkansızdır.

Hesap sormayı burada politik devrimci bir söylem olarak kullandığımı zannetmeyin. “Biz” sorarız hesabı, elbette. Ama bizim dışımızda, biz konuya doğrudan karışmasak bile, hafif bir konjonktür kırılmasında bu tabloyu yaratanlar sapır sapır dökülecekler, kaçacak köşe arayacaklar.

Konjonktür değişimleri kaçınılmaz olarak bu tür hesaplaşmaları içerir. Üstelik bu sicil emperyalistlerin gözetim, yardım, onay ve denetiminde şekillendirilmiştir. Dolayısıyla bizim bildiğimizden fazlasını Washington’da, Berlin’de, Brüksel’de, Tel-Aviv’de biliyorlar. Herkes AKP’ye karşı elinde koz biriktiriyor.

Geçen hafta patriot görüşmesinde Savunma Bakanı Meclis onayına ihtiyaç olmadığını anlatırken “biz böyle yorumladık, yarın öbür gün başkası hükümet olursa, o da bildiği gibi yorumlar” diyor. Kumar bu işte.

Muhalefet sıralarından gelen sataşma, o an için kendi aralarında bir şakalaşma. Ama içeriği doğru: “O zaman Yüce Divan’a gidersin, sayın bakan...”

Hem, artık bu kaçıncı fiyasko! Erdoğan daha birkaç hafta Muaz El-Hatib’i nüfuzuna geçirmiş gibi davranıyordu. ÖSO denetimindeki mülteci kampı mitinglerinde el ele göz göze gezdiği adam Esad’la masaya oturacak. Yani, AKP’nin evlatlığı diplomasi alanında Şam-Tahran-Moskova tezini kabul etti. “Esed’in elini bile sıkmam” lafına ihanet düpedüz.

Son bir blöf yaptı AKP. Çeteciler Hatib’i ölümle tehdit ettiler. ÖSO Ankara’nın arkadan ittirmesiyle son bir kez Şam’a saldırdı.

Şam ekseni emperyalist merkezle yeni bir statüko yaratıyor ve AKP kumar masasında neyi varsa bırakıyor. Erdoğan ve arkadaşları iflasa gidiyorlar. Hesabı ödettirmek gerekiyor.