Haziran'dan sapmak

Seçim takvimi çalışmaya başlayınca, dejavü derler ya, daha önce ben bunun aynısını yaşadım gibi gelir, işte öyle oluyorum.

Bir zamanlar “özgücüne güvenmemek” denirdi; veya “kendi sağından medet ummak...” Aşamacılığın tipik tezahürüdür ve adresi neresi olursa olsun, Türkiye'de solun esas sorununa denk gelir: İktidar perspektifinden yoksunluk.

Herhangi bir sol görünüşün iktidarından değil, sosyalist seçeneğin iktidarından, yani sosyalist devrimden söz ediyorum! Bunları ülkemize, işçi sınıfımıza yakıştıramayanların kendilerine başka bir adres aramalarında yadırganacak bir şey yoktur. Kendi payıma solun sosyalizmin sağında yer alan bir akımı desteklemesinin “ne kadar gerekli” olduğunun anlatılmadığı bir seçim hatırlamıyorum!

1977'de TİP'li değildim ve “sosyalizmin bayrağını meclise dikme” çağrısının inandırıcılığına kanmasam da, iddialılığına çok sempati duymuştum. Doğrultu bu olmalıydı işte.

1987'de Gelenek hareketi olarak ilk sosyalist bağımsız aday kampanyasının örgütleyicileri arasına girdiğimizde, sonradan sosyalizmin bağımsız sesini sivil toplumun gelişmesine, amiyane tercümesiyle çok fırın ekmek yeme ihtiyacına, ya da “hele bir Kürt sorunu çözülsün”e feda edecek olanlar da vardı aramızda. Kartal'da SHP adayı işçiydi, ötedeki aslında iyi, dürüst adamdı... Bu hikayeler arkadaşların bizimle ve sosyalizmle alay ettikleri anlamına mı geliyordu, yoksa bu kadar akılsız, mantıksız mıydılar? Sosyalizm sosyal-demokrasiden bağımsız olmayacaktı da kimden bağımsız olacaktı! Genel anlamıyla CHP'cilik yapmak için bir araba sosyalizm lafı edip ayrı bir platform kurmak niye gerekiyordu?

Akılsız değillerdi. Söyledikleri mantıksız olmasına karşın kendilerinin bir mantığı vardı. Memlekete sosyalizmi yakıştıramıyorlardı... İktidar perspektifi dediğimiz şeydi eksik olan. O zaman baskı sosyal-demokrasiden geliyordu, şimdilerde Kürt ulusalcılığından geliyor. Sosyalizmin bağımsız çizgisi, burjuva düzenine karşı sosyalist iktidar perspektifinde tanımlanmalıdır. Hayata geçirilişi ise -kalkıp sömürü ve yağma düzenini alenen savunanlara iltihak edecek hali yok ya solcuların- solu saptırabilenlerden bağımsız durmakla ölçülür. Bu dönem, solculuk yarışına girecekleri anlaşılmış bulunan sosyal-demokrasi/CHP ile sol-liberalizm/HDP varyantlarında somutlanır problem. Bunlardan birini desteklemek için önce bağımsızlık edebiyatı yapmaya gerek bulunmuyor.

Desteklemek için edebiyata ihtiyaç yok. Bağımsız tavır söylemi destekçiliği güçlendirmez, yolunu açmaz.

Ama maksat tek başına desteklemek değil de, solu, sosyalist solu baskılamaksa tam da bu gerekir. Mantıksız argümanların mantığı budur. “Bağımsız tavrımızı HDP'yi destekleyerek ortaya koyalım.” Şaka değil, böyle söyleniyor. Bu desteklenecek olana değil, bağımsız tavır geliştirmek isteyene dönük bir politikadır.

Nereye oy vereceğini analizlere, öngörülere, tahminlere bin bir takla attırarak anlatanlardan bıktım. O meclise girerse şöyle sonucu olurmuş da, girmezse şu partiye şu kadar sandalye gidermiş... Oyumu kime vereyim? Ne tuhaf soru bu! Kime inanıyorsan, gönlün nereye meylediyorsa, aklın ne diyorsa ona ver! Sağcıyım diyorsan sakın solculara verme! Kürtlüğümle yani bir ulusal kimlikle övünüyorsan HDP'ye vermekten tereddüt etme! Vatan bölünmesin diye sadece kendi kanımı değil senin kanını da akıtırım falan diyorsan MHP'ye basacaksın mührü! Diz üstündeki etekten tahrik oluyorsan aman yanlış adrese gitme, AKP'ye oy ver!

Her gün kadın ve işçi öldürmeden sürdürülemeyen bir düzenin tükenmiş olduğunu görüyorsan, buradan ne Kürt sorununa çözümün, ne sağlık sisteminde düzelmenin, ne trafik canavarının dizginlenmesinin çıkmayacağını hissediyorsan başka yere bakmalısın. Bu değerlendirme veya hissiyatının önüne stratejik hesaplar çıkartmamalısın. Seçimin bugüne kadar herhangi bir sorunu çözmediğini görüyorsan, sandalye hesabını devir gitsin. Musul savaşına çağrılan ve ittirilen Türkiye'de yeni bir barış sayfasının açılacağına aklın ermiyorsa önünde bir sürü seçenek olamaz...

Türkiye o kadar da geri değil. Bu düzenin iflah olmayacağını görenlerin önce düzeni reforme veya restore edecek olanlara uğraması gerekmez. Sosyalist iktidar perspektifimiz var, çok şükür!

Bunların Haziran direnişiyle ilişkisi kurulmalıdır. Milyonlarca insan, “hükümet istifa” sloganını atarken, hükümeti diyaloğa çağıran CHP'ye daha önce verdiği oy için “elim kırılaydı” diye bağırıyordu aslında. Kürt siyasetine baktıklarında “yahu bunlar nasıl olur da bizi değil AKP'yi tercih ederler” diye şaşırıyorlardı. Her tür bedeli, darbeye zemin hazırlamak veya çözüm masasını devirmek için göze aldıkları söylenmişti!

Haziran direnişi, örgütsüz bir kitle olduğu için tepkilerini sistematik hale getiremedi. Getiremedik...

Türkiye'de sosyalizmin bağımsız çizgisini inşa etmek çok temel bir meseledir. Kendisi sosyalist yönelimli olmayan 2013 Haziran direnişi bu bağımsızlık arayışının dev bir gövdeye denk düştüğünün canlı kanıtıydı.

Basınçlara boyun eğen ve bu ana gövdeden kopan, yolunu Haziran'dan ayırır.