Hangisi Caiz

Bakmayın faşist tosuncukların Vakit gazetesi ve BBP Genel Merkezi dışında pek kimseden yüz bulamamalarına. Hele, büyük basın bu anti-demokratik davranışı yerden yere vurdu gibi gösteren bir ayna var ya ona kanmamaya dikkat edin.

Gerçi bu gidişle BBP bir kayaya çarpacak. Ama yaptığı işlerin toyluk veya kafasızlıktan kaynaklandığı ve dışlandığı anlamına gelmeyecek bu olası sonuç. Ortada bir misyon var.

Bu misyon MHP-BBP bölünmesine (aslında o ara MHP yok, MÇP vardı, ama önemli değil) egemen güçlerin bir anlam yüklemesiyle şekillendi. MHP’nin kontrgerillayla tarihten gelen bağlarının başka bir legal partiyle paylaşılmasında yarar görüldü. Merkeze yanaş(tırıl)ma sürecine giren MHP’nin her zaman lazım olacak bir fonksiyonu tek başına taşımasında kimi zorluklar olacaktı. MHP kadroları da kontrgerilla siyaseti ile çatapatçılığı birbirinden ayırma eğilimine girmişlerdi. Solun zayıflaması karşısında faşizme duyulan gereksinim, blok halinde, kitlesel ve silahlı bir hareketten farklılaşıyordu artık. MHP, kendi bağımsız parti kimliğiyle, 1980’ler ANAP’ının temsil ettiği neo-liberal ortak paydaya tutunmalıydı.

Öte yandan memlekette her daim adam vurmak gerekiyordu ve bu işler için “merkez”i aklayıcı kimi dolayımlar tercih edilebilirdi. Sonra Kürt nüfusun başat olduğu illerin etrafındaki geçiş kuşağında hazırlık yapılmalıydı. İcabında provokasyon düzenlenecek, kitle kıyımları gerekecekti. Başka bölgeler, belirli kentler doğrudan doğruya karşı-devrimci mızrakların sivriltilmesine yataklık edecek hale getirilmeliydi. Faşist hareketin bir kanadı koalisyon ortaklığı yapmak, mecliste profesörlerle falan temsil edilmek üzere makam araçlarına atladı. Diğerleri at sırtında devam etti.

Bu arka planın üstüne dönemsel olarak ilginç bir rol daha eklendi. “Alperenler” bugün burjuva siyasetinin iki kutbunun, “Ergenekon” ile “cemaat” cephesinin arasındaki halkayı oluşturuyor. Bir taraftan, ilkine isnat edilen işlerde en açık bağlantıda bunlar duruyor. Öte taraftan ikinci cephenin sopalığını yapıyorlar, şeriatçıların koyduğu hedefe atlıyorlar.

Söz konusu ekibin bu dengeleri gözetebilecek bir becerisi olmadığı açık. Kendilerinden isteneni tam olarak anladıkları da kuşkulu. Çatlı’nın mezarı başından sağı solu tehdit etme cüreti siyasal akıldan değil, en fazla Yazıcıoğlu kazası konusunda bazı bilgilere ulaşmış olmalarından ileri gelebilir…

BBP’nin diğer fonksiyonu, düzenin merkezinin din ve Osmanlı eksenine daha fazla kaymasını kolaylaştırmaktır. Bu faşistler kontrolsüz saldırılarla işlerini tamamlamış olmuyorlar. Onların uç yorumculuğundan sonra düzenin merkezi, bu ucun eleştirisini de sahiplenerek kendisini yeniden konumlandırıyor.

Örnek sol portalda daha önce işlenen İlber Ortaylı’dır. Müze müdürü bakanının çok gerisine çekilmiştir.

İkinci örnek eylemcilere veryansın eden Milliyet gazetesinden Taha Akyol’dur. İki gün önceki yazısının sosyoloji giriş dersinden apartma uyduruk analizlerden oluşan finalini boş verin. Ortaylı’dan kopya çekerek “içkili konser laubaliliği” resmeden temelsiz ve uydurma bir bölüm de vardı. Olaylar bir yere kadar önemli. Asıl, içkiyi kültürel bir öğe olmaktan din dışı ve hatta din karşıtı bir düşmanlık figürü olmaya iteleyen yaklaşımıydı tehlikeli olan. Türkiye’nin sayısı hayli yüksek “içenler”inin, bu ideolojik basınç karşısında “napayım ben de böyleyim” dışında güçlü bir dayanakları yoktur.

Ama Akyol asıl yazının başlarında yapmıştı yapacağını: “ikinci avlu bile dini anlamda kutsal değildir. Dini anlamda gerçekten kutsal olan ‘Hırka-i Saadet’ (Kutsal Emanetler) bölümü, daha içeride, ‘Üçüncü Avlu’da yer almaktadır.” Konser birinci avluda yapıldığı için sorun yokmuş!

Anlaşılan, bunlar yakında nerede ceketin önünü ilikleyeceğimizi, ne zaman oturup, nasıl kalkacağımızı yazıp verecekler! Belki sonra, “her kafadan ses çıkmasın, bir adama yetki verelim, o da bize fetva versin” de denecektir. “Hangisi caiz” tartışması sıçramalı olarak meşrulaşmaktadır… Bunu temin eden düzenin ideolojik ve siyasal olarak merkezinde duran kuvvetin kendisi değil, o çapaçul eylemcilerdir. Kağıdı merkezdekiler doldursa da… Bu anlamda, beğenmedikleri ama “delikanlı” sıfatıyla, ama “cahil” nitelemesiyle kayırdıkları eylemciler, gerici merkezin öncü veya akıncılarıdır.