Gericiliğin Freni

Yıllardır AKP'ye dönük politikalarda temel hata, bu partinin, mevcut durumun yerine yeni bir statüko geçirmek istediği zannına dayandı. Oysa AKP tipi gerici yükselişin, vardığında “bu iş tamam, duralım” diyeceği bir statüko yoktur. Bunların doğaları gereği frenleri çalışmaz.

Bu ara, türban tartışmaları yükseldi doğal olarak. Türbanın üniversitelerde bir fetih harekatına hazırlanmasında kritik noktalardan biri de rektör seçimleriydi. Örneğin İstanbul Üniversitesi'nde saray doktoru sadece kendi “partisi”nin değil, başkalarının da desteğini almıştır. Destek verenler, “Anayasa değişmeden türban girmez” sanıyorlardı. AKP'li yönetimler üniversite kaynaklarını devralacak, ailenin diğer üyelerini yok saymayacak, piyasalaşmayı sürdürecek, istikrarı sağlayacaklardı... Düzenin insanıydı bu kişiler ve statüko denilen şeye iki günde değilse de birkaç ayda alışmayı mümkün görüyorlardı. Pankartlarına “bişi olmaz” yazdılar.

AKP'den, evet daha geri, daha dinsel, ama eninde sonunda kimsenin üstünü çizmeyen bir yeni statüko bekleyenler yanıldı. Ancak muhtemelen şimdi, aşırılıkların törpüleneceği, sanat galerilerinin basılmayacağı, türbanın örtünmeyenlere karşı bir baskı aracına dönüştürülmeyeceği, gericilerin elde ettikleri psikolojik üstünlüğe dayanarak sopaları da çıkartmayacakları -evet kuşkusuz biraz daha geri, biraz daha dinsel, ama yine de- yeni bir denge umut ediyorlar. Yine yanılacaklar.

Türkiye sağı geçmişte de dine başvurmuş, toplumsal ve siyasal süreçlerde islamın daha geniş bir kullanım alanına sahip olmasını amaçlamıştır. Özellikle İnönü CHP'sinde, 1950'lerin Demokrat Parti'sinde, 1960'ların Adalet Partisi'nde açıkça görülür bu yönelim. Bu örneklerde egemen sermaye düzeni, adı geçen partiler aracılığıyla Aydınlanma'ya sınır çekmek, demokratikleşmeyi de cemaatçi bir limana bağlamak istemişti. İnsan aklının herşeyi anlayabileceği ve değiştirebileceği yolunda bir iddia ima eden Aydınlanma'ya sınır çekilmek zorundaydı, ilerici aydınlar ve yeni gelişen işçi sınıfı haddini bilmeliydi. Demokratikleşmeye burjuva damgasını vurmanın Türkiyeli yolu dinselleşme olmuştur. Kitlelerin hareketlenmesi ve katılım mekanizmaları geliştirmesi boyutlarını içeren demokrasi'nin başının boş bırakılmamasını temin eden büyük bir icattır bu!

Parantezi kapatalım. 2002'den beri iktidarda bulunan hareket ise bunların bir benzeri, bir yenisi değildir. Bugün dinci gericilik başkası tarafından kullanıma sokulmuyor, siyasal iktidara yedeklenmiyor. Dinci gericiliğin ta kendisi iktidardadır.

AKP bu nedenle duramaz, yeni bir durum modeli tanımlayıp orada burjuva barışını tesis edemez. Bu gericilik sürekli atak yapmalıdır. Eski gericilik uyuşturmak ve solu bastırmak içindi. Artık kendi sınırlanmamış iktidarını istiyor. O iktidarın içinde zaten emekçiler uyuşmuş, sol yok edilmiş olacaktır.

Pratik olarak, AKP irrasyonel anlamıyla intikamcı değil, hesaba kitaba dayalı anlamıyla rövanşisttir. Düzenin daha önce dincilere “yaptıklarının” acısını çıkartarak var olabilir bu iktidar. Bu nedenle üniversite kapıları türbana, yasalara rağmen açılmıştır. Bu nedenle Gül, 29 Ekim'de tek resepsiyon yapacağını ilan etmiştir. Bu nedenle, islamda yeri olmayan sanat türlerine daha sık aralıklarla sopa gösterilecektir.

Ek olarak AKP'nin, dinci gericiliğin tam yetkili kumanda merkezi olmadığı, büyük bir koalisyon, bir cephe olduğu akılda tutulmalıdır. Kalabalığı bir arada tutmak için başarının sürekliliği temel koşuldur. AKP bu koşulu tatmin etmek zorunda. Erdoğan'da simgelenen totalitarizm, risklere karşı bir takviyedir. Ancak herhangi bir lider kültü, ayağı sürten AKP'nin çözülmesini engelleyemez. Bu pratik nedenle de, gericiliğin freni olamaz.
Dolayısıyla iş resepsiyonda kalmayacak, devlet protokolüne uzanacak. Türban üniversiteyle yetinmeyecek, burjuva demokrasisinin kurumsal bir ilkesi olan devletin tarafsızlığını ihlal etmek üzere kamuya yayılacak. Kısa süre sonra ilk ve orta öğretimdeki kızların örtünme hakkı gündeme gelecek.

Birileri ise bunlardan tek bir ders almayacak, “bişi olmaz” demeye devam edecekler. Karar verelim diyeceklerdir madem yaygın itirazlar var, mahkeme başkanının, öğretmenin kılığını yeniden tartışalım... AKP'nin yeni, biraz daha gerici, biraz daha dinsel bir statükoda duracağını umacaklardır.

Çünkü devrimci değiller. Çünkü bu gerici yükselişi sadece sosyalizm paklar.