Gençlik

Geçenlerde, kavgasız gürültüsüz, tartışmasız hesaplaşmasız, sakin ve uslu bir biçimde "deneyimlerden ders çıkartma"nın kuru, cansız bir vasat olduğunu yazmıştım.

Bir süredir gençlikten söz ediyoruz.

Sadece biz mi?

Türkiye'yi sünger gibi bir topluma çeviren egemen güçler, bu süngersiliğin devam edip gitmesi ve memleketin batışının garantiye alınması için gençliğe epey zamandır el attılar. Tayyip ve arkadaşları ihtiyar milli görüşçülerin alternatifi değil miydi? Cindoruk'a gelene kadar DYP-ANAP cenahı hep genç lider aramadı mı? Gençlikten parti adı bile çıkartıldı bu memlekette...

Solda da durum öyledir ve bu gidişle genç sıfatı içi süratle boşalan sloganlara kaynaklık etmekte gecikmeyecektir.

Madem öyle, buna engel olunmalıdır.

Madem öyle, acele edilmelidir.

Genç Meclis'in Gençliğin Durumu Raporu acele engel olabileceğimiz konusunda güven verici bir üretim olmuştur.

Bu belge üstüne değil, ama solun gençleşme ve gençliğin solculaşma "operasyonları"na ilişkin birkaç not düşmenin de zamanıdır.

İlki zaten söylendi ve çok değerli. 23 Mayıs tarihli TKP'nin Sesi'nde birinci sayfa 8 numaralı paragraf:

"Genç bir siyasetçi kuşağını, toplumsal öncülük yetenekleri olan bir devrimci gençliği yaratmak en önemli görevimizdir. Bunun için gençleri örgütlemek yetmez, gençliğin kendi kendisini örgütlemesinin önü açılmalıdır. Bunun için gençleri eğitmek yetmez, gençliğin elindeki olanaklar ve verilerle solumuzu geliştirmesi, eğitimcilerini eğitmesi için kanallar yaratılmalıdır."

Kimisi yenik, kimisi tümden müflis, kimisi ise işi ancak bir yere kadar getirebilmiş eski kuşaklar solunun, en değerli ürünü kanal açmak olacaktır.

Kanallar alabildiğine açılamıyor ve genç sol siyasal kuşaklar oralardan akamıyorlarsa, eski kuşakların diğer ürünlerinin beş paralık anlamı kalmayacağını herkes bilmelidir.

Deneyimlerinden yararlanmak... Amma cansız bir vasat!

Yanlış mı? Değil elbette. Deneyimler mi? Kuşkusuz yararlanmalı... Ama geleceğe aktarım sorununun bu yolla çözüleceğini sananlar yalnızca kendini beğenmişlerdir. Türkiye solunun eski kuşakları "en kitlesel eylemi ben yaptım", "en büyük enternasyonalizmi ben ördüm", "işçinin en ilerisini ben yarattım", "en şiddetli kopuşları ben yaşadım" ve "geçmiş mirası en iyi ben sahiplendim" iddialarını biraz kesip, geleceğe bakmalıdırlar. Ve bilmelidirler ki, tarihe iz bırakacak her genç devrimciler kuşağının ortak paydası, kendini yeniden dayatmak zorundadır. Tarihe iz bırakıp da, öncülleriyle ilişkisini yalnızca beğenme, sahiplenme ve sürdürme üstüne kuran bir genç devrimci kuşak yoktur. Kural, genç devrimcilerin kendilerinden öncekileri beğenmemeleridir.

Beğenileceğinden veya beğenilmesi gerektiğinden emin orta yaşlı, "kendini beğenmiş moruk" muamelesi görmeyi hak eder. Saygıyla aşılmak yerine, saygının bile fazla görülmesi gibi bir durum söz konusu olabilir, anlayacağınız...

Yeri gelmişken buradaki genç-yaşlı ayrımı ülkemize özgü demografik gerçeğin katı objektivitesine dayanılarak çizilebilir. O sınır 27 yaştır. İnceltip, politik/sosyolojik bir kriter bulmaya çalışan olursa, durum daha açık hale gelir. Bugünün gençleri, siyasallaşma süreçlerinde -ülke içine bakarsak- 12 Eylül 1980 faşist darbesinin ve -uluslararası alana bakarsak- reel sosyalizmi dağıtan 1991 karşı-devriminin öncesiyle doğrudan bir bağı olmayan, solculuğu oralardan beslenmemiş olanlardır. Bir biçimde 1970'lerin Türkiye solculuğundan ve Sovyet dönemi dünyasından gıdasını alarak solcu olanlar genç değildir.

Bu genç solcuların, süngersi lafıyla bayağı nazik bir nitelemede bulunduğum günümüze kızgınlıkla değil değiştirme tutkusuyla, güvensizlik ve tereddütle değil sevgiyi ve öfkeyi birlikte içeren bir devrimci duyguyla, skolastik tartışmalara referansla değil ülke gerçekliğinin sosyalizme bağlayacak strateji bilgisiyle, yenilgi deneylerinin yüklemesiyle değil özgüvenle yaklaşma şansları çok daha fazladır. Bize de bu lazımdır.

Bu genç solcuların, halkı sevmenin ötesinde, devrimci siyaseti halkçılaştırmayı, kendilerini bin bir tanım ve kısıtla bağlı hissetmeksizin, özgürce denemeleri eskilere oranla çok daha olasıdır. İhtiyacımız kesinlikle daha halkçı bir devrimciliktir.

Yine bu genç solcuların, çevrelerindeki kalitesizlik kuşatmasına teslim olmamaları gerekir. Halkçılıkla yükselen kalite birbirine eşlik etmelidir. Vasat bize yaramaz. Vasat atılımın baş düşmanıdır.

Eskiler ve artık eski sayılması gerekenler, nostaljik denemeleri bırakmalı ve yeni devrimci dinamizmle birlikte kendilerini yeniden üretmeye bakmalıdırlar.