Fetö de kurtarmaz

Türkiye’ye “dost ateşi” açılmış dense, ilk akla gelen ABD olurdu. AKP Türkiye’yi yeni yeni menzillere soktu. Artık Rusya da ateş edebilen bir dost! Ama dahası var. Rusya’nın ilk pardon açıklamasına eşlik eden “bu kaza Türk-Rus ilişkilerini bozmaz” eki, ateş kadar ağırdır. Olağan senaryoda bunu dost ateşine maruz kalan taraf, biraz da nazlanarak söylemelidir. Türkiye menzile alındıktan sonra bir de dalga geçilen ülke olmuştur. 

İkinci Rus açıklaması bunun devamı. Türkiye hedef koordinatlarını kendi eliyle vermiş… Belki de Ruslar AKP’ye tüyo veriyorlardır: “Dost ateşini yine Fetö senaryosu diye açıklayıver. Koordinatları Fetö’cüler verdi de, kurtul!” Nasıl Rus uçağını Fetöcüler vurdu, büyükelçiyi Fetöcüler öldürdü denebilmişse, “al bunu da, koy sepete!” 

Kurtarmaz. Komplonun bu kadarı varsa, iktidar yoktur!

Kanun Hükmünde Kararnameleri bakanlar kurulu üyeleri imzalıyor. Akademideki son tasfiye belki kısmi olarak düzeltilir. Zaten ikinciden başlayarak her yeni KHK’da “daha önce görevden alınıp şimdi göreve iade edilenler” listesi de olmuyor mu? 

Şimdiye kadar bu düzeltmeler vesilesiyle “hatayı Fetö yaptırttı” denmesine gerek duyulmadı. Şimdi yeni bir KHK içinde bir kuru düzeltme listesi kurtarır mı? 

AKP yandaşı isimlerin “bu işin içinde bir bit yeniği var” tepkileri, içerden gelen “bu kadar da olmaz” söylenmeleri Erdoğan’a aynı tüyoyu sunuyor olabilir mi? “Tasfiye listesini çığırından çıkarıp hükümeti yıpratmak isteyen Fetö’cüler!” Senaryo önceki dizgeyle uyumlu olur doğrusu… At suçu kurtul…

Ama kurtarmaz. Bakanlar kurulu üyelerini aldatan YÖK müdür, işbaşındaki rektörler mi? Komplonun bu kadarı, ortada bakanlar kurulu falan olmadığı anlamına gelir!

Hükümet diye bir şey yoksa sorun da olmaz. Zaten referanduma götürülmekte olan anayasa değişikliği de bunu vaat etmektedir. Lakin on binlerce ismi tek tek ve bizzat reis alt alta sıralıyorsa sorumlu da kendisi olacaktır. Bunun tashihi olursa, tek kişiye indirgendiği durumda bile ortada bir iktidar olmadığı sonucuna çıkılır. Meğer iktidarın tek kişide tekleşmesi iktidarın yok olmasıymış!

Yani, kurtarmaz…

Kar lastiği esprisi ne peki? Kar lastiği takmayan araç sürücüleri trafik kusuruna ek olarak bir de OHAL kararına muhalefetten mi hüküm giyecekler! Devlette şaka olamayacağına göre, bu saçmalıktan kurtulmak için de o maddeyi Fetö üyelerinin KHK’ya sokuşturduklarını söyleyebilirsiniz!

Yine kurtarmaz. Tasfiye edilen darbecilerin kararname yazıp başkana onaylattıkları bir durumdan söz edilecekse, başkan da yoktur!

Rektör mü çağırmış polisi Cebeci’ye? Kanunen öyle olması gerekir. İstifası istenen rektörün meslektaşlarını polise dövdürmesi ilginç bir durum… Mülkiye’nin “dekan vekili”nin öğretim üyeleriyle baş başa halini sergileyen video görüntülerini izlediniz mi? O görüntüler, yalnızca rezil oluşu ve çaresizliği resmetmiyor, çıkış yolunu da akla getiriyordu. O rezillikten tek çıkış yolu olabilirdi vekil bey için. Kendisiyle meslektaşları arasına bir polis barikatı çekmek! 

Polisten barikat kursan bir türlü, kurmasan başka türlü! Her koşulda iktidarsızlık… Ne yapabilir iktidar, topu Fetö’ye atmaktan başka? Belki akademisyen döven, cübbe çiğneyen polisler de Fetö’cüdür ve hükümeti yıpratmak yönünde bir komplonun icracılarıdır. 

Kurtarır mı? 

Bu soruya olumlu yanıt vermek bizi tek sonuca götürür. AKP artık yaptıklarının tamamına sahip çıkan bir parti olamayacağına göre, onun yerine yapılanların hepsini üstlenen bir Erdoğan düşünmek daha yerinde olacaktır.

Yani reis, evet demek durumundadır, “ateşe tutulmak dostluğumuzu etkilemez.” 

Attığı akademisyenlerin gerçekten de terörist olduklarını kanıtlamak için hepsini hapse doldurmalıdır. 

Attığı imzadan tereddüde düşen bakanlar için “ben zorla imzalattım” demelidir. 

“Kar lastiği takmayan teröristtir” diye açıklama yapmalıdır. 

Bir dahaki sefere zor durumda kalan adamını, o akademik kurul toplantısını bizzat basarak kurtarmalıdır. Devlette her tür vekil başkanın gölgesidir çünkü. Kendileri erk değil tek bir erkin gölgeleridir. Şef bu felsefeyi ilan etmelidir.

Zamanında maden çöküp mezara dönen bir kasabada yaptığı gibi, bizzat makam aracından çıkıp, bu sefer de profesör dövmelidir. 

Sonuç olarak bu hareket tarzından mutlak bir sindirme temin edebilmelidir… 

Tutar mı? Kurtarır mı? 

Erdoğan’ın çıkışsız yolu Türkiye’yi yeni bir kırılma noktasına taşıyor. Kırılmayı erteleyen her önlem krizin yıkıcı enerjisini şişiriyor. 

Umutsuzluğu geçiniz. Türkiye ilericiliğinin esas görevi o momente soğukkanlı, umutlu ve devrimci bir hazırlığı yetiştirmekten başka ne olabilir?