Felaket

Seçime doğru felaket senaryosu üretimi azalmayacak, tersine çeşitlenecek ve çoğalacak. 

Trump’ın tehdidi bu tür bir senaryoydu örneğin. CHP’nin “bize sökmez” yanıtı yanlış; doğru yanıt Erdoğan tarafından Amerikan başkanıyla telefon görüşmesinde verildi. İkilinin “güvenli bölge” meselesini ele aldıkları açıklandı. 

Güvenli veya tampon bölge, veya Türkiye’nin Suriye’de işgalci güç olarak kalıcı biçimde konumlandırılması… hepsi aynı anlama gelir ve bu seçenek ABD’nin ekonominin balonunu patlatıvermesinden daha hafif bir felaket değildir. Değneğin bir ucundan kurtulmak için öbür ucu tutuyorsunuz!

CHP’ye ve düzenin diğer aktörlerine “sökmeyebilir” hakikaten. Çünkü dövizin bir kez daha patlaması, işsizliğin birkaç puan daha fırlaması, alım gücünün bir o kadar gerilemesi Maltalıları değil emekçileri etkileyecek. Sözü edilen bölge, komşu ülkeyi yeniden inşa derken para kazanmak için güvenlidir. Bu güven emekçi çocuklarının ölülerinin üstünde büyür. 

Başka tür felaket senaryoları da var. Yıldırım’ın Meclis başkanlığına sıkı sıkıya sarılmasının nedeni, kaybederse eski makamına geri dönme kapısını açık tutma isteği değil, seçimin iptali için hukuksuzluk mazereti yaratmakmış. AKP ülke genelinde hezimete uğrarsa, bu kez süresi dolan YSK üyelerinin göreve devam ettirilmiş olmaları iptal gerekçesi yapılabilirmiş… Erdoğan’ın icabında yine kayyum atamaktan çekinmeyeceklerini baştan ilan ettiğini hatırlayanlar bu tuhaf senaryoların da mümkün olduğunu kabul edeceklerdir. Ama bu koşullarda AKP’nin seçmen kayıtlarını şişirmesinden şikâyet etmek saçma değil midir? 

Muhalefet her biri, seçim denen oyunun çöpe dönüştürülmesi anlamına gelen uygulamalar karşısında “ama bu kadarı da olmaz” demek midir? Düzen içi muhalefet bundan ibarettir. Ne kadarının olabileceğini ise söylemezler. Binali’nin Meclis başkanlığını sürdürmesi olabiliyorsa neden apartman dairesine yüz seçmen sığamasın? Hem belki de Erdoğan oyunu hakikaten İmamoğlu’na verir! Neden bunca zaman tecrit edildiği söylenen Öcalan’ın görüşe çıkmasını yeni bir yumuşama izlemesin? 

AKP’nin kural tanımaz bir biçimde yola devam edeceği, kimsenin bunu engelleyemeyeceği bir felaketse, memleketin seçimle kurtulacağına veya AKP’nin demokrasi çizgisine geri döneceğine halkın inandırılması daha küçük bir felaket midir?

Sahi, felaket nedir?

Seçim sürmekte olan siyasetin belirli bir zaman dilimine yoğunlaştırılması, sıkıştırılmasıdır. Bu yoğunlaştırma sayesinde seçimin siyaseti yansıtan bir ayna değil, siyasete karar veren bir mekanizma olduğu yanılsaması yaratılır. 

Türkiye felaketin eşiğinden içine düşeli çok oldu. Cumhuriyet yıkıldı artık; burası laik falan değil… Erdoğan’ın bir zafer daha kazanması bu anlamda mevcut durumun devamı olacaktır. Bu kuşkusuz iyi bir şey değildir, ama düzen içi muhalefetin iddia ettiği gibi “AKP geriletilmezse” memleket batmayacak. Batak durumu değişmemiş olacaktır. 

Muhalefet seçimle güller açacağını artık iddia etmiyor. Çıta “seçimin AKP’nin gerilemesinin başlangıcı olabileceğine” kadar aşağı çekildi. Her an AKP ile uyum göstermeye açık birilerinin kazanması nasıl bir geriletme anlamına gelir; bunu bilemiyoruz. Emek düşmanı CHP belediyesine karşı başlatılan grevi emek düşmanı AKP hükümeti yasaklarsa, seçim pusulasına “yok aslında birbirimizden farkımız” yazılmış demektir. Düzen içi muhalefet seçim kazandığı takdirde suçların hesabını sormayacağının, laikliği savunmayacağının, aynı gemideyiz demeyi sürdüreceğinin güvencesini veriyor…

Ama, ayna değil dönüm noktası olduğu sanılmasa, seçim seçim olmaz!

Seçime yüklenen bu anlam yalandır. Seçimde sürpriz yok. Seçim olanı yansıtır. Olanı biteni değiştirmeye emek vermeden umutları seçime bağlayanlar düzenden yana olanlardır. 

Bize düşen ve halkımız için tek gerçekçi olan yol, seçimin aynasında bir umut ışığının parlaması için, hayatı değiştirmek için mücadele etmek.

Felaket işte bu mücadelenin olmamasıdır. Hayatı değiştirmek ve seçim bir aynaysa o değişim kıvılcımlarının yansımasını sağlayamamak felaketin ta kendisidir. O durumda sendikaya üye olduğu için kapının önüne konan, ekmeği elinden alınmak istenen, kârlar bir iki puan yükselsin diye inşaatın tepesine veya madenin dibine ölümüne çıkan ve inenler seçim platformunda, yani siyasette var olmayacaklar demektir. İşte bu gerçekten felaket olurdu…