Enternasyonalizm…

Geçtiğimiz hafta sonu sekizinci kez Kıbrıs ve Yunanistan barış örgütleriyle buluştuk. Her biri Dünya Barış Konseyi’nin üyesi olan üç örgütüz. Türkiye’de OHAL çelmesine takılmazdan önce Barış Derneği idik. Adımızı Behice Boran’ın Türk Barışseverler Cemiyeti’nden, Mahmut Dikerdem’in Türkiye Barış Komiteleri Derneği’nden almıştık. Behice hanım ve Mahmut beyin isimleri birer simge. Söz konusu olan tüm dünyada komünist hareketin ve Türkiye’de TKP’nin anti-emperyalist mücadele geleneğidir ve Barış Derneğimiz AKP’nin emeğe, insana ve akla saldırısından nasibini almışsa, bu geleneğin parçası, mirasçısı ve sürdürücüsü olduğundandır. 

Barış Derneği Türkiye’de enternasyonalist hareketin bir mevzisi olduğu için Türkiye Barış Komitesi olarak sürüyor. Bahsi geçen toplantıların altısında Barış Derneği, son ikisinde ise Barış Komitesi olarak yer aldık. 

Enternasyonalizm çoğu zaman somutlanamaz ve genel geçer bir doğru olarak kabul edilir. Genel geçer bir doğru olması pozitif anlamıyla yerindedir ve elbette öyledir. Ama enternasyonalizm bir yandan da tamamen somuttur, somutlanabilmelidir. Bizim barış örgütümüzün orta uzunluktaki özgün tarihinde enternasyonalizm somutlanabilmektedir. 

Başka örneklerin yanı sıra 2012 ve 2013 yıllarında AKP rejimi Suriye’de “büyük” misyonların üstüne atladığında Barış Derneği, Dünya Barış Konseyi’nin ve en yakın coğrafyadaki kardeş örgütlerinin omuz vermesiyle, kendi misyonunu belirlemiş ve adım atmıştı. 

2012’de dünyanın dört bir yanından anti-emperyalist barış örgütlerinin Antakya’da gerçekleştirdikleri ilk buluşmada, tıka basa dolu bir salonda AKP’nin ve emperyalizmin politikaları deşifre edilirken kent bir yandan da cihatçı çetelerin dinlenme, tedavi ve diğer açık veya karanlık işlevleriyle lojistik merkezi haline getirilmeye çalışılıyordu. 2013’de Hatay toplama şeriatçı çeteler ve onların destekçileri ile yüreğini ve aklını saldırıya uğrayan Suriye halkının safına yerleştiren büyük insanlık biçiminde bölünmüştü, ama henüz büyük insanlık alanlara çıkmıyordu. O yılın Nisan ayı sonunda barış hareketi enternasyonalizmi bütün somutluğuyla hissederek Antakya’da ikinci buluşmasını kitlesel bir miting biçiminde gerçekleştirdi. O günkü halk buluşmasının, bir ay sonra Antakya’yı Gezi’nin Haziran direnişine dönüşmesinin başını çeken şehirlerinden biri haline getiren birikimin önemli unsurlarından biri olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. 

Enternasyonalizm, emperyalizme karşı mücadelenin her bir enternasyonalist birimin kendi ülkesindeki mücadelesinde somutlanır. 

Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan’ın anti-emperyalist barış örgütlerinin bu hafta sonu İzmir’de gerçekleşen buluşması da öyledir. Bu toplantının bir ayağı da Çeşme ilçesinde bir kültür merkezinde gerçekleşti. İlginçtir, başka ülkelerden gelen devrimciler Türkiye’nin batısında bir sahil kasabasında devrimcilerin çoğalmasına, örgütlenmesine omuz verdi. 

Enternasyonalizm somuttur. Milliyetçiler dünyanın dört bir yanında halkları bölüp birbirlerine karşı kışkırtırlarken, milletlerin ötesini, sınıfları görebilen, işçilerin evrensel çıkarlara sahip olduğunu bilen enternasyonalistler “birleştirirler.” Bu birleştirme işlemi genel geçer bir doğrudur ve bir o kadar da somut bir örgütlenme çalışmasıdır. Zaten mücadeleye yeni insan örgütlenmeyen, örgütlü olanlara enerji aşılamayan bir somutluk olmaz ki… 

Pasif sözcüğü, batı dillerinde barış sözcüğü aynı kökten geliyor. Pasifizm barış durumuyla akraba sayılıyor. Türkçede bu bağlantının kırılmış olması hayırlıdır. Barış mücadelesi, egemen düzenin savaş kışkırtıcılığını icra ettiği bir dünyada “aktif olmayan”, “durağan” bir şey olabilir mi? Olağan durumun düşmanlık saçtığı bir dünyada, düzene karşı aktif mücadele sürdürmeksizin barışa ulaşmanın mümkün olabileceği düşünülebilir mi? Bu dünyada barış için savaşmak erdemli bir tutumdur.

Barış mücadelesi bu sağlam bağlantı nedeniyle 20. yüzyılın ortasında uluslararası işçi sınıfı mücadelesinin bir kolu olarak yeniden biçimlendi ve bu biçimleniş 21. yüzyılda geçerliliğini koruyor.