Ekmeleddin sendromu mu?

Kılıçdaroğlu’nun kapsayıcılık adına CHP’li olmayan, CHP’li olacaksa bile mümkün olduğu kadar sağcı birini cumhurbaşkanı adayı göstermekte uzun süre ısrar ettiği anlaşılıyor. Sonuçta Kemal beyin Ekmeleddin sendromuna takıldığı söyleniyor. 

Olayın özü, CHP ortalamasının, genel başkanın temsil ettiği noktanın çok solunda olması değil, şekillenen ağırlığın 2014’ün tekrarını göze alamaması. Kimdi Ekmeleddin İhsanoğlu? Erdoğan’ın adamı olarak yükselen, CHP tarafından Erdoğan’ın karşısına sürülen, kariyerini MHP’li, yani yine Erdoğan’ın müttefiki olarak tamamlayan bir şeriatçıdan söz ediyoruz! 

Tekrar edilemeyen bu koskoca şakadır. Yoksa 90’larda kontrgerillanın siyasi temsilciliğine yükselmiş Akşener’e fit olan, Sivas katliamının kışkırtıcı belediye başkanı Karamollaoğlu’nun vizyon sahibi demokrat ilan edilmesine rıza gösteren bir CHP ortalaması var ortada. 

Sonuç olarak Muharrem İnce yoluyla Ekmeleddin sendromu aşılmış oldu…

Acaba tam olarak öyle mi? Veya geçmişteki bir yanlış nasıl aşılır?

Bir kere CHP 2014’teki aday politikasının özeleştirisini vermiş değildir. Çizgi değişikliği tanımlı hale gelmemişse, 2018 politikası daha önceki politikaların yeni bir halkası olmak durumundadır. Ya önceki yanlıştı diyeceksin, ya da açıkça veya sessizlikle öncekini aklayacaksın. Yanlış denmeyip sessizce aklanıyorsa, yeni adımlar eskilerin üstünde yükselir. 

İkinci olarak, CHP başkanlığa karşı mıdır değil midir? İnce’nin kazanması halinde başkanlığın simgesi sarayı kullanmayacağını öğrenmiş bulunuyoruz. İyi de, o bina kaçak! O binanın simgelediği içeriği değiştirmek, binayı başka maksatlarla kullanıma sunmak bir hesaplaşma mıdır? Başkanlık için başka bir simge bulmak pekâlâ mümkündür. Böyle mi yapılacaktır, yoksa başkanlık red mi edilecektir? 

Başkanlığı reddetmek için başkan seçilmek gerektiği tezi hakikaten saçma ve tutarsızdır; inandırıcılıktan uzaktır. Siyasette simgelerin yeri kuşkusuz önemli. O halde başkanlık sistemine karşı çıkmanın simgesi olarak o kaçak sarayı, diktatörün duvarlarının arkasına saklandığı yapıyı yerle bir etmeyi gündeme alalım!

Yeri gelmişken, bizden bir taahhüt istenirse söyleyeceğimiz bu olur. AKP’nin bu memleket(t)e yaptıklarının basbayağı yıkılması gerekmektedir.

Ama zaten CHP, “Tayyip başkan” konsepti ile bütünüyle örtüşen yeni milletvekili seçim sistemini bile dert etmemektedir. Geçmişte etmediler ve 2015 Haziranını beğenmeyen AKP’nin zorla aynı yıla ikinci bir seçim sıkıştırmasına itirazda bulunmadılar. Şimdi de katılacak partilerin belirlenmesinden seçmen listelerine, oy verme usulünden sayım aşamasına, hatta bütün bunların ötesinde yine de AKP’nin işine gelmeyen bir sonuç çıkması durumunda seçimlerin tekrarlanacağının şimdiden dillendirilmesine kadar ortada akıl dışı bir garabet vardır ve CHP buna karşı ciddiye alınır bir politik duruş sergilememiştir. Seçim sistemi, usulü ve uygulaması baştan sona bir sahtekarlıktır ve bu konuda sesini yükseltenler arasında CHP yoktur. 

Dikkat ederseniz, burada parlamenter sistemde seçimin esas unsurunun “para” olduğu gibi bir radikal argümanı hiç gündeme getirmiş değilim. Madem memleketin sorunu Tayyip Erdoğan’a indirgeniyor, bunu savunanlardan hiç olmazsa bu isimle özdeşleşen sorunlarla uğraşmalarını beklemek hakkımızdır. Bizim söylediğimiz unutulmasın, “böyle seçim olmaz” demiştik. 

CHP barajla da ilgili olarak onlarca yıldır parmağını kımıldatmamış bir parti. Tersine yüzde on barajından yararlanma olanağına ve olasılığına yatırım yapan bir partiden söz ediyoruz. AKP’nin inisiyatif alarak barajı baypas eden formüller geliştirmesinin takipçisi bir muhalefet partisi var ortada. 

Kılıçdaroğlu bu vesileyle sağcı olduğunu kanıtlamanın yeni yolunu keşfetmiş oldu aslında. Barajı geçemeyecek birtakım faşistleri, şeriatçıları ve sağın başka yok-siyasetçilerini parlamentoya taşımanın nasıl bir demokrasi şöleni olacağını anlamak mümkün değildir. 

Bizim anladığımız şölen sırasında din istismarcıları, halk düşmanları hesap verecek. İnsanın insanı sömürmesi ise, basitçe, yasaklanacak.

Muharrem İnce, Ekmeleddin sendromunu aşacak isim olabilir mi? Görmek istemeyenler için tekrarlamalıyız, İnce sağcıdır. Kim ne kadar sağcı, bunu o cenahın iç ilişkilerine bırakıyorum. 

Ama Türkiye tarımını yok eden AKP’den önce Avrupa Birliği "Ortak Tarım Politikası"dır. Ülkeyi yeniden AB rotasına sokarken HES yağmasını değil, bu yağmadan kimlerin parsa toplayacağını değiştirebilirsiniz ancak. Şeker fabrikalarının yok edilmesinin altına AKP’den önce ABD tekelleri imza atmıştır. ABD’yle, somut olarak Cargill’le hesaplaşmadan fabrikaları gerçek anlamda açamazsınız. Kumarhane ekonomisi, işsizlik… bunlar özelleştirmelerin sonucudur. Bir dönem aşılacaksa, özelleştirilen fabrikalar, işletmeler kamulaştırılmalıdır. 

Ekmeleddin bütün bunlardan bağımsız bir yanlış mıydı? Yanlış olduğu bile açıkça dile getirilmeyen Ekmeleddin tercihinin bağlı olduğu bir dizi politikayla hesaplaşmanın en ufak bir emaresi görülmemektedir CHP’de. 

Tersine, Muharrem İnce’nin kampanyasında Ramazan ayının nimetlerini Erdoğan’a terk etmeyeceği anlaşılmaktadır. Oysa sorunumuz ve asıl öldürücü sendromumuz Türkiye’de laikliğin ayaklar altına alınmasının ta kendisidir. Bizce din siyasetten tamamen uzaklaştırılmak zorundadır. Bundan azı kabul edilemez. Ama zaten bundan azıyla AKP döneminde yaratılan ağır tahribat temizlenmez. Kadın düşmanlığının yok edilebilmesi için, işçi katliamlarının fıtrat diye olağanlaştırılamaması için, savaş politikalarının cihat diye temize çekilememesi için, örneğin Diyanet’in kapatılması, tarikatların dağıtılması, dinin d’sini ağzına alan siyasetçinin diline de acı biber sürülmesi gerekir. 

Biliyorum, ehveni şer cephesi her dönemeçte olduğu gibi bir kez daha kuruluyor. İstenecek ki, bunları hiç dile getirmeyelim. Erdoğan kadar kötüsü olmadığı için halka diğerlerinin de basbayağı “kötü” olduğunu anlatmayalım… 

Bu talepleri karşılayamayacağız. Türkiye’nin önündeki ikilem Tayyipli sömürü ile Tayyipsiz sömürü arasında değil. AKP karanlığının yırtılıp atılması için sömürünün üstüne üstüne gitmek gerek. Memleketin hali çok kötü olduğu için sosyalizmden aşağısı kurtarmıyor.

Birileri Ekmeleddin sendromunu aşmak konusunda samimiyse bu tarafa bakmaları gerekiyor.