Dertleşme

Bir aydır haftada ikiden altıya çıkan köşe yazılarımı ilk kez önceki gün “sektirdim”. Cumartesi günü yazmaya fırsat bulamayınca, pazar yayınlanması gereken yazı pazartesiye kaydı.

Bu kadar kusur olur diyemeyecek bir gazete çıkartıyoruz.

Gerçi, sanırım giderek daha az hata yapıyor, derinlikten yitirmeden daha rahat okunur bir gazete oluyoruz. Ama sicilimiz çok temiz değil. “Bir gün kaydırmaktan ne olur” deme kredimiz yok.

Dolayısıyla önce bir özür notu...

* * *

İkinci sayfayı yeniden planladığımızı fark etmişsinizdir. Bu sayfa röportaj, çeviri, inceleme, tartışma gibi çeşitli biçimler alan dosyalarla devam edecek.
Gazetemizin cumartesi eki olarak hatırlayacağınız soLBakış’a 2013 Ekim ayında ara vermiştik. Haftada üç gün o ekten esinlenen, ama güncel başlıklara odaklanan dosyalarla ikinci sayfada sizlerle buluşmaya devam ediyoruz bir süredir. Önerilerinizi, katkılarınızı [email protected] adresine bekliyoruz.

Eski haliyle soLBakış geniş bir araştırmacı kuşağının soL ailesine katılabildiği kanalı temsil ediyordu. Şimdi yerimiz, dolayısıyla kanalımız biraz daha dar, ama amacımız aynı.

Ekin günlük gazeteden ziyade teorik dergiye denk düştüğü eleştirilerini çokça almıştık. Teoriden şikayetimiz yok, ama okunurluğu ve ilgiyi diri tutmak kuşkusuz bizim sorumluluğumuz.

* * *

Bir yerde, soL’u tanımlarken sosyalistlerin sosyalizm için çıkarttığı gazete demiştim.

Bu tercih sosyalizmi hafife alanlara bir meydan okumadır. Yaygın anlayışa göre sosyalistlerin entelektüel ve politik emeklerini doğrudan sosyalizme vakfedecekleri dönem henüz gelmemiş. Önce demokrasi mücadelesi verilmeli, barış sağlanmalıdır. Faşizm tehlikesi bertaraf edilmelidir ki, sıra sosyalizme gelsin...

Bizce sosyalistlerin, örneğin en tutarlı barış savunucuları oldukları doğrudur. Ama sosyalistler barışı ve başka şeyleri sosyalizm perspektifinden yorumlamalarıyla, “sadece barışsevenler”den, “sadece demokrat olanlar”dan ayrılır.

Bu ayrımın gözetilmemesi saçma. Çünkü sosyalist, sosyalizmini ceket gibi çıkarıp dolaba astığında, nötr bir “acil görevler” alanına girmiş olmaz. Acil görevler nötr değildir. “Zamanı mı canım”, sosyalizme en azından bugün için bir ihtiyaç olmadığı anlamına gelir ve bu bir saldırıdır!

soL’un bir misyon olduğunu söyleyip duruyoruz. Kastımız budur. soL gündelik mücadele zemininde sosyalist bakış açısını yeniden üretmeyi önüne koymaktadır.

* * *

Dolayısıyla sadece gazete değiliz.

Sadece gazete olmak nedir bilen var mı? Ya da öyle bir şey var mı!

Hangi gazete siyasal bir tavra sahip değil? Tavır ne kelime, bir projenin parçası olmayan var mı? İdeolojik ve politik bir mercekten geçirmeden haberi sunmak… olacak şey mi!

Yoktur böyle bir şey ve medya organları, ister spor ister magazin, ister ana akım ister yandaş olsunlar ideolojik, politik ve hatta ekonomik mücadelelerin parçasıdırlar.

soL’un giremeyeceği tek mücadele alanı sonuncusu. Bize düzenin parasal çarkları kapalı. Biz kapattık ve zaten kimse açmaz.

* * *

Bir açıdan daha “sadece gazete” değiliz.

Günlük çıkan bir gazetede sosyalizmi güncellikte yeniden üretmek için, sabahtan akşama haber arayan, yazan, yorumlayan, sayfaya döken ve sayısı maddi olanaklar nedeniyle hakikaten çok sınırlı kalan bir çalışanlar ekibi yetmez.

Bu ekibin daha geniş bir yüzeyle bağlantılı olması zorunludur. Bu daha geniş yüzeyde sosyalizmin hem teorisi ve gündelik politikası üretilir, hem de bu politika hayata geçirilir. Hayata geçirmek, örgütlenmek, propaganda etmek, mücadele vermektir.

soL’un bir “yayın organı” olmasının, bu haliyle bizi daralttığına inanmıyoruz. Tersine ufkumuzu, pratiğimizi, her şeyimizi genişletiyor bu konumlanış.
Eksiklerimiz çok elbette. Ama bunlar gazeteciliği siyasete angaje etmekten ileri gelmiyor. Gazetemizi söz konusu bütünlüğün içine daha sağlıklı, daha organik biçimde yerleştirmek mümkündür. Bununla uğraşıyoruz.

Önümüzdeki günlerde bu uğraşa yeni yazar arkadaşlarımız katılacaklar…