Delirmenin yüzüncü yıl halleri

Yeni Zelanda Başbakanı ne dediğini biliyor mu?

Çanakkale’ye gelen Başbakan’ı “şimdi de IŞİD’e karşı Irak’a asker gönderdiklerini” söylerken dinledim. Yüz yıl önce atalarının yediği haltı sahiplendi, anlayacağınız!

Öyleyse, Çanakkale savcıları Komünist Parti binasıyla uğraşacaklarına bu kişi hakkında savaş kışkırtıcılığı vb. suçlardan oluşan bir fezleke hazırlamalıydılar.

Neyse, artık olan olmuş. Zaten Atatürk, intikam sözleri yerine bu topraklara düşman olarak bile olsa tüm düşenleri kendi evladımız saydığımızı ilan etmişti. Ne güzel, çok doğru!

Ama eğer Anzac’lar -açık haliyle Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (veya birliği)- dünyanın bir ucuna çıkarma yaptıkları günü “kutlama” cüretini Atatürk’ten almışlarsa, ortada bir tuhaflık var demektir. Belki onlar da delirmiştir!

Kutlanacak bir şey yok. Okyanusyalılar açısından ulusal bilincin gelişiminde önemli momentler sınırlı galiba.

Bundan olsa gerek, Britanya’ya kölelik günü diye lanetlenecek bir tarihe lüzumsuz anlamlar yüklüyor olabilirler.

“Anzac günü”nü 2015’de bir gün öne çekmekse, Ermeni “tehcir” kararının 100. yılını gölgelemek için tasarlanmış bir AKP oyunundan ibaretti. Yoksa çıkarma 25 Nisan sabaha karşı gerçekleşti. Zaten Anzac’ların torunları da geleneksel “Şafak Ayini”ni 24 değil 25 Nisan’da düzenliyorlar.

Türkiye’nin Anzac gününde etkinlik düzenlemesi bir başka alem!

Neyi kutluyorsunuz? Düşmanın çıkarma yapmasını mı, yoksa onları kitle halinde öldürmemizi mi? Öldürmek kaba kaçtıysa şöyle diyeyim: “Kara zaferi” savaşın başladığı gün niye kutlansın? 25 Nisan’da kimse için zafer yok! Türkiye’nin o gün yapabileceği tek şey ölülerini anan konuklarına ev sahipliği olabilir. Bunun için de bilmemkaç devleti davet etmeye değmez.

Düşmanın saldırdığı günü kutlayan başka bir ulus var mı? Neden geçtiğimiz Cuma oradan buradan yüzlerce otobüs AKP’li Çanakkale’ye taşındı?

Uzaklaşmadan, tarihçi Feroz Ahmad’ı hatırlatmalıyım. (bak: http://t24.com.tr/haber/feroz-ahmad-canakkale-zaferi-yanlis-tarihte-kutl...)

Feroz hocanın söylediği gibi kara zaferinden söz edilecekse, 9 Ocak’tır o tarih. Lakin 1916’nın 9. günü belki işgalcinin gitmesinin zafer anlamına gelmediğini herkes fark ettiğinden -belki de bitap düşmüş Osmanlı kuvvetleri düşmanın yarımadayı tahliye ettiğini geç farkettiğinden- kutlama vesilesi sayılamamıştır.

AKP’nin haliyse Yeni Zelanda’nın sağcı Başbakanı’ndan beter: Zafer uydurma. İlle olacaksa tarih yanlış. 24 Nisan tam zırvalık... Uluslararası katılımın protokol düzeyine gelince; “Suriye Ulusal Koalisyonu” başkanının “başbakan” diye yutturulabildiği başka bir ülke acaba var mı?

Bitmedi. Bu arada, başbakana göre tehcir insanlık suçu!

Deportasyon, zorunlu göç... bunun hukukeninsanlığa karşı işlenen suç olarak nitelenip nitelenemeyeceğini bilmiyorum. Zaten kavram hukuktan ziyade siyaset yüklü. Davutoğlu Osmanlı’nın Ermeniler hakkındaki kararını mahkûm etmekle, soykırımla eşdeğer bir günahın varlığını kabul etmiş oldu... Bozuk saat misali!

Öte tarafta cumhurbaşkanı kiliseye taziye mesajı yazıyor, kürsüde dünyayı arşivleri açmakla tehdit ediyor. Bu, bir delirme halidir.

Deliren AKP, Cuma günü Çanakkale’de Komünist Parti’ye giriş çıkışı yasaklamış. Parti açıklamasında yazdığı gibi, “biz yılda 365 gün Çanakkale’deyiz”.


Bu yazı 26 Nisan tarihli soL Gazetesin'nden alınmııştır